'Tarafsız demokratlığın' dayanılmaz boşluğu - Gürbüz Özaltınlı

09 Temmuz 2008 01:33 / 1798 kez okundu!

 

Ya Ergenekon yoktur veya abartılmaktadır dersiniz, Emin Çölaşan, Mustafa Balbay yanındaki yerinizi alırsınız. Biz de, Danıştay baskınından Hrant Dink'in katledilmesine, Adapazarı üçgeninden Susurluk çetesine, yayınlanan Darbe Günlüklerinden toplumu hizaya

***


Sonunda bu da oldu. Bugün Ülkede kırılma noktasına doğru tırmanan politik mücadelede, kutuplara eşit mesafede uzak durma vurgusunu erdem olarak sunan kesimlerden "hukukun siyasallaştırıldığı, "adaletin kirletildiği" yakınmalarını duymaya başladık. Bu sözlerle, Ergenekon soruşturmasının politik mücadelenin bir enstrümanına dönüşmüş olması kastedilmektedir. Bu anlayış, kendini "ortada tutarak temiz kalma" inadı yüzünden öyle çaresiz bir duruşa sürüklenmiştir ki, artık meşruiyetini yaslamaya çalıştığı argümanlar lime lime dökülmektedir.



Ergenekon soruşturmasının politik çatışmada önemli bir enstrüman oluşturduğu elbette çok açıktır. Çünkü Ergenekon'un kendisi politik bir enstrümandır. Burada, Anayasa'nın herkesçe bilinen iktidar olma normlarının tamamen dışında, meşru hükümetleri modern-postmodern darbelerle tasfiye etmek amacıyla politika üreten para-militer bir yapıdan söz ediyoruz. Cinayet, provokasyon, istikrarsızlaştırma vb. her türlü suç yöntemini kullanmaktan kaçınmayan, seçim dışı yollardan, seçilmiş hükümeti devirme planları ortaya saçılmış olan bir güç merkezinden konuşuyoruz. Tepeden tırnağa politik olan bu örgütün —eğer olabilirse- dağıtılmasının kuşkusuz politik sonuçları olacaktır. Yani, bu soruşturma doğrudan politik alanın göbeğinde bir işleve sahiptir. İşin doğası gereği bu böyledir. Böyle bir soruşturmada hukukun kendi rutini içinde, herhangi bir suç eylemi karşısında göstermesi beklenen tabii refleksi kendiliğinden göstermesini bekleyebilir misiniz? Arkasında, bu yapının tasfiye edilmesinde çıkarı olan çok kararlı bir siyasi iradenin bulunmadığı bir durumda, hukuk bürokrasisinin herhangi bir suç eylemini ele alır gibi bu konunun üstüne gidebileceğini bekleyebilir misiniz? Hele ki "Devletin çıkarı söz konusuysa hukuk mukuk tanımam" düşüncesinin yaygın olduğu bir bürokrasi bunu yapabilir mi? Şimdi "hukukun politize edildiğinden" yakınan "tarafsız demokratlar"ın yıllarca darbecilerin, Kontrgerilla'nın, Susurluk'un üzerine gidilmediği eleştirilerinde muhatap aldıkları savcılar ve hâkimler miydi yoksa yasal politik iktidarı elinde tutanlar mı? Evet, demokratlara seslenerek söylüyorum kimse kimseyi aldatmasın, hepimiz bu mücadelenin politik irade gerektirdiğini çok iyi biliyoruz. Böyle bir politik iradenin kolay kolay oluşmayacağını da... Bu yapı bu yüzden bu güne kadar varlığını koruyabilmiştir. Hepimizin gözünün içine baka baka planlar yapıp uygulamaya koyabilmiştir. Yoksa normlar olmadığından, olan normları savcıların, hâkimlerin bilmediğinden değil. Hukuk vardı ama siyasi güç yoktu, bu kadar basit. Siyasi kararlılık olmayınca hukuk yaşamayan maddelere dönüşüyor.



Kolayca anlaşılacaktır ki benim burada yazdıklarım Ergenekon'un bir uydurma olduğunu söyleyebilen, hiçbir demokratlık örtüsüne ihtiyaç duymayan örtülü-açık darbe destekçilerine doğru yazılmamaktadır. Onlar mevzu dışıdır. Ama samimiyetle demokratlığı "orta yerde ve tarafsız" durmak olarak tanımlayan çevrelerin, bu kadar çıplak bir gerçeğin üstünden bir nefeste atlayıp soruşturmanın siyasallaşarak kirlendiğinden yakınmaları gerçekten hüzün verici ve anlaşılmaz bir sürüklenişi anlatıyor bana.



Kısacası burada politik İrade ve hukuk iç içedir. "Hukukun siyasallaştığı" itirazı kendi başına boş bir klişedir. Ancak şunları söyleyebilirseniz bir tartışma değeri taşıyabilir: Ya Ergenekon yoktur veya abartılmaktadır' dersiniz, Emin Çölaşan-Mustafa Balbay yanındaki yerinizi alırsınız. Biz de, Danıştay baskınından Hrant Dink'in katledilmesine, Adapazarı üçgeninden Susurluk çetesine, yayınlanan Darbe Günlükleri'nden toplumu hizaya getirme planlarına kadar gün ışığındaki tüm belirtileri yok sayan pişkinliğiniz ve vicdansızlığınızla sizi baş başa bırakır başka tarafa bakarız. İddianame ve delilleri bile bekleyemeyeni aceleciliğinizi de ancak sizin kafanızda olanlar sorgulamaz. Ya da, Ergenekon vardır ve ciddidir ama soruşturma evrensel hukuk ilkelerine, yasaların açık hükümlerine aykırı yürütülmektedir dersiniz. Yıllarca, işkence başta olmak üzere her türlü hak ihlaline maruz kalmış, keyfi gözaltı süreleri yaşamış, kendisine kimsenin sahip çıkmamış olduğu bir ülkenin insanları olarak bu soruşturmanın hangi ciddi hak ihlallerini içerdiğini de hukuk çerçevesinde inandırıcı biçimde açıklamanız gerekir o zaman. Herhalde büyük demokrat Cindoruk gibi, "koskoca paşa da gözaltına alınırken koluna polis girmesi yakışıyor mu", ya da "savcı soruşturduğu zanlıdan elindeki bilgileri gizleyemez", ya da "tansiyon hastasını da gözetmek gerekir", o da olmadı, "kaçacak yeri mi var da tutukluyorlar" gibi bir malzemeyi tartışmaya sürmeyeceğinizi sizden beklemek hakkımızdır.



Doğrusunu isterseniz ben bu ülkede bu yaşıma kadar, bu derece ciddi suçlanıp da böylesine destek gösterilen zanlılara rastlamadım. Belli bir medya grubunun başı çektiği, soruşturmaya ilişkin böylesine etkin bir gözden düşürme, hafife alma, baskı oluşturma kampanyasına tanık olmadım. Ve bütün bu kampanya "yargının siyasallaştırıldığı" boş klişesinden güç alınarak yapılıyor. Soruşturmanın gözden düşürülmesi telaşı içinde yapılan yayınlara, söylenen sözlere bakın, ama gerçekten iddia ettiğiniz gibi TARAFSIZ bir gözle bakın, aralarında incir çekirdeğini dolduracak bîr tek ciddi argüman bulamazsınız. Boş, bomboş bir gürültü kapladı ortalığı... İddianamenin uzun süredir tamamlanmadığı, zanlıların neyle suçlandıklarının belli olmadığı eleştirisindeki samimiyetsizlik ve zorlama, çok açık görülmüyor mu? İtalya'da benzer bir temizlik sürecinin uzun yıllara yayılan çok zorlu bir süreç gerektirdiği bilgisine sahip olmayan var mı aramızda? İddianamenin gecikmiş olmasının hangi yasa maddesine aykırı olduğunu neden ilan etmiyorlar bu hassas demokratlar? Eğer zanlılar neyle suçlandıklarını biliniyorlarsa ben bir yurttaş olarak söyleyeyim: Yasadışı yollarla şiddet kullanarak hükümeti devirmek için gizli örgüt kurmak ve üye olmakla suçlanıyorlar. Soruşturmaya uğrayanların, susma hakkından, gözaltı sürelerine, adli tıp kontrolü altında her türlü fiziki zorlamadan muaf olmaya kadar, nefret ettikleri AB standartlarına uygun Ceza Usul hükümlerinden yararlanmaları ve bu reformların devirecekleri iddia edilen hükümet eliyle gerçekleştirilmiş olması da ayrı bir ironidir.



Sonuç olarak politik mücadelede hukuk rol alabilir, ya da başka türlü söylersek hukukun işlev kazanabilmesi politik güçler dengesine bağlı olabilir. Bu gerçeği tek başına söyleyip orada durmakla hiçbir şey söylemiş olmayız. İçinde durduğumuz koşullarda hukuk iki türlü işlev kazanmıştır politikada. Bir: Politik bir gücün güdümünde kendi temel normlarını inkâr ederek araçsallaşmıştır, bu yönüyle yozlaşmıştır. Bu, önce Cumhurbaşkanlığı seçiminde ardından da AKP'nin kapatılması sürecinde edindiği işlevdir. İki: Yine politik bir gücün zorlamasıyla hukuk kendi olağan normlarını işletebilir, işlevini yerine getirebilir bir atak yapmıştır. Bu, yasaların üstünde ve dokunulmaz kabul edilen güçlerin uğradığı yasal soruşturmayla edindiği işlevdir. Bu taban tabana zıt iki işlevi aynı değerde görüp gösterenler, eğer islamofobiyle ağır derecede paniğe kapılarak, yüreklerindeki derin korku ve nefretle her türlü medeni değeri çöpe atmayı kasten göze alanlar değilse, en temel hukuki politik kavram ve gerçeklikten şaşırtıcı derecede uzak kalmış bilgisizler olması gerekir. Bu iki zıt durumu birbirinden ayırabilmek için hukukçu ya da siyaset bilimcisi olmak gerekmiyor. İhtiyaç duyulan; insan öldürmenin, darbe yapmanın suç olduğunu bilecek kadar bir hukuk bilgisiyle, ifade özgürlüğünü ve başörtülülerin de üniversiteye devam edebilmeleri talebini laiklik karşıtı siyasal odak olmakla karıştırmayacak kadar demokrat bu- vicdandır.



"Tarafsız demokratların", güncel politikaya ilişkin söylem oluştururken, çatışan politik güçlere aynı mesafede durma saplantılarını gözden geçirmeleri zorunludur bence. Çünkü politik koşullar, bu tür bir konumun "demokratlık" olarak tanımlanabilmesi şansına izin vermiyor. Vermiyor, zira ne kadar sindiremesek de güncel politikada İslami muhafazakâr siyaset, demokratik değerleri ve hukuku savunma fonksiyonuna "sürüklenmiştir". Bu bir tarihsel talihsizlikse öyledir. Ama durum budur. Bu siyaset geleneğinin, değişen dünya ve ülke koşullarına rağmen esası bir dönüşüme uğramayacağı, ideolojik-politik-kültürel değerler dünyasının faşizan olduğu ve öyle kalacağı, eğer bugün özgürlük ve evrensel hukuk değerlerine yaslanarak yürüttüğü mücadelede karşıt odağı tasfiye etmeyi başarırsa, bizlerin yeni ve halktan da güç alan çok daha organik bir islamofaşizmle karşı karşıya kalacağımız varsayımım saplantılı bir korkuya dönüştürdüğümüzde, savrulduğumuz yerin umutsuzluğunu görmeliyiz.



Bugünün dünyasının, bu ülkede Batı tipi demokratik bir rejim üzerinde toplumsal uzlaşma sağlayabilmeye elverişli olduğuna inanmak gerekir. Azınlıkta olanların dokunulamaz, tecavüz edilemez haklarının kabulü üzerine, seçimle gelip seçimle gitme, kamuoyunun serbestçe oluşabilmesi teminatı olarak özgür basın, ifade ve örgütlenme Özgürlüğü üzerine yeni bir hukuk inşa edilebilir ve toplumsal gerilim medeni ölçülere çekilebilir. Zaten demokratlık da bunu savunmak demektir. Siz bunu savunduğunuzda varsın darbeciler uzağınıza, muhafazakârlar yalanınıza düşsün. Siz bu hedeflerin geçerli politik projeyi temsil ettiğinde samimiyseniz hiçbir güç sizi asimile edemez. Muhafazakârlarla sınır çizgilerimizi kaybetmekten mi korkuyoruz? Bu saçma değil mi? Demokraside anlaşmak sınırları kaldırmak mı demektir? Ezilmekten korunmak Ergenekon'a sığınmakla değil, demokratik bilincin toplumsallaşmasıyla başarılabilecek bir sonuçtur. AKP'yi kapatma davasıyla, Ergenekon soruşturmasını demokratik hukuk değerleri açısından aynı değerde gören ve gösteren demagoji ile toplumda demokratik bilincin yayılmasına mı hizmet edeceğiz?



"Tarafsız demokratlığın" boş söylemini bırakalım artık. Bakın Baykal tarafını çoktan seçti bile. Çünkü siyaset yapıyor ve işin ciddiyetinin farkında. Biz de tarafımızı seçelim, demokrat olalım. Çünkü iş hakikaten ciddi.



GÜRBÜZ ÖZALTINLI

Ankara Barosu Felsefe Kulübü Başkanı - ozaltinli@gmail.com

Taraf Gazetesi

09.07.2008

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.