Sekiz Dreyfus - Ahmet Altan

10 Ocak 2008 12:41 / 1647 kez okundu!

 

Tarihin unutulmaz davaları vardır. İnsanlık vicdanını yaralayan haksızlıkların sergilendiği davalardır bunlar. En ünlüsü de 1894 yılında Alfred Dreyfus isimli Fransız subayın casusluk suçundan mahkum olmasıdır.

Dreyfus, fevkalade parlak, başarılı bir topçu subayıydı.


Fransa'nın en iyi okullarından mezundu.


Çok zengin bir ailenin çocuğuydu.


Ve Yahudi'ydi.


Bir gün, Alman Büyükelçiliği'nde görevli bir Fransız casus, Alman askeri ataşesinin çöpleri arasında bir Fransız subayının el yazısıyla yazıp gönderdiği bir belge buldu.


Belgeyi hemen Fransız Askeri İstihbaratı'nın "karşı casusluk" bölümüne gönderdi.


Belgede Fransa'nın yeni imal etmekte olduğu toplarla ilgili bilgiler bulunuyordu.


Yazarın bir topçu subayı olduğu anlaşılıyordu.


El yazısı ise Dreyfus'un el yazısına benziyordu.


Dreyfus gözaltına alındı.


Bütün yeteneklerine rağmen kibirli, zengin ve Yahudi olduğu için arkadaşları tarafından çok fazla sevilmiyordu.


Ordu yöneticileri, Yahudi düşmanı olan basının "bir Yahudi subayın casusluk suçlamasıylayakalandığını ama yargılanmasının geciktiğini" yazmasından çekindikleri için derhal mahkemenin başlamasını ve Dreyfus'un mahkum olmasını istediler.


Mahkeme aceleyle başladığında elde hiçbir sağlam kanıt olmadığı anlaşıldı.


Ama böyle bir mahkeme başladıktan sonra davanın geri alınmasının "ordunun prestijine" ağır bir darbe vuracağını düşünen generaller davanın devamını istediler.


Elde hiçbir sağlam kanıt olmadığı halde Dreyfus müebbet hapse mahkum edildi.


Apoletleri söküldü, kılıcı kırıldı ve cezasını çekmesi için Şeytan adası'na gönderildi.
Ama Fransız toplumunda yüz yıl önce bile aydınlar, yazarlar ve vicdan sahibi insanlar vardı.


Onlar bu haksız mahkumiyete karşı çıktılar.
Toplum ikiye bölündü.


Ünlü yazar Emile Zola kendi hayatını tehlikeye atarak Fransız Devlet Başkanı'na hitaben "Suçluyorum" başlıklı bir yazı yazdı.


Diğer büyük yazarlar onu desteklediler.


Dava yeniden yeniden açıldı.


Bu kez Dreyfus on yıla mahkum oldu ve Fransa Devlet Başkanı onu affetti.


Daha sonra itibarı iade edildi, rütbesi geri verildi.


Elli yedi yaşındayken yeniden orduya çağrıldı ve savaşa katılıp madalya aldı.


Ama insanlık ne Dreyfus'u ne de "Suçluyorum" başlıklı yazıyı unuttu.


Bu konuda romanlar yazıldı, filmler çekildi.


Araştırmalar yapıldı.


Ve, bu araştırmalar, casusun aslında bir başka subay olduğunu ve en korkuncu Fransız İstihbaratı'nın gerçeği bilmesine rağmmen sesini çıkarmadığını ortaya koydu.
Dreyfus sırf Yahudi olduğu için kurban edilmişti.


Bugün buna çok benzer bir olayı Türkiye'de yaşadığımızı düşünüyorum.


Dağlıca baskınında esir düşen sekiz er askeri mahkemede yargılanıyor.


O korkunç baskının bütün suçu bu sekiz çocuğun üstüne yıkılmaya çalışılıyor.


Bazılarının PKK'lı olduğu iddia ediliyor.


Kimse "madem PKK'lıydılar, niye geri döndüler," diye sormuyor.


Bu toplumda hiç kimse baskının nasıl gerçekleştiğini, o karakolun otuz altı saat boyunca neden yardımsız kaldığını bilmiyor.
Ama herkes burada büyük bir askeri hata olduğunu seziyor.


Sekiz tane eri çok aşan bir hata bu.


Bu çocuklar sahipsiz oldukları için, kimsesiz oldukları için, onları koruyacak hiç kimseleri bulunmadığı için, basın onları değil, onların komutanlarını desteklemeyi seçtiği için hapisteler.


Bu ülkenin insanları, aydınları, yazarları sustukları için hapisteler.


Bu toplum ses çıkartmaktan korktuğu için hapisteler.


Yüz yıl önce Fransa'da ayaklanan vicdan, yüz yıl sonra Türkiye'de bulunmadığı için hapisteler.


Türkiye'nin Dreyfusları olarak mahkum olmayı bekliyorlar.


Haklarındaki iddiaları kanıtlayan hiçbir belge yok ortada.


Ama onlar mahkum olmazsa asıl suçlular çıkar ortaya.


Bu çocukları suçlamak, mahkum etmek o kadar kolay ki...


Onların kimsesi yok, onların sahibi yok...


Ve bu ülkede ne bir vicdan, ne bir aydın ne de bir Zola çıkıyor.


Dreyfus olmaktan daha kötüsü...


Zola'sız bir ülkenin Dreyfus'u olmak herhalde.



Ahmet Altan

Taraf Gazetesi

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.