Nar çiçekleri ve affedememek... Rengin Soysal

05 Temmuz 2008 07:14 / 1738 kez okundu!

 

Nar çiçekleriyle gelirdi yaz... Frapan renkleriyle her biri minyatür birer yaz güneşiydi sanki, göz kamaştırırdı... Hazan meyvesinin bu erken habercileri dalları alturuncu bir ateş gibi sarar, alev alev yanarlardı. Artık giderek azalsalar da çevremizde, h

***



Biz de öyle çiçekleniyoruz zaman zaman; rengârenk açıyor, tatlı bir ateşle kendi yangınımızda yanıyoruz... Nar ağaçları öğretti bize; biliyoruz, geçecek bu en güzel halimiz ama sönerken kıvılcımlar kalbimizde, yerine o bereketli yemişin taneleri misali sayısız yeni duygu pıtraklanacak. Her aşk, sonunda mutlaka bambaşka duygular yaratacak...


Mutluluğu, acıyı, pişmanlığı, anlayışı, öfkeyi, ümidi, kıskançlığı, arzuyu, intikamı, özlemi, kederi, olgunluğu, çocuksuluğu, hüznü, aldatmayı, aldatılmayı, güvenmeyi, güvensizliği, meydan okumayı, teslim olmayı, esir almayı, sevinci, nefreti, şehveti, masumiyeti, yalanı, affetmeyi o bir tek meyvenin "çekirdeklerinde" tadacağız... Ve affedememenin ne demek olduğunu anlayacağız...


Neyi affedemez insan, niçin affedemez... Ne kadar istese de niye elinden gelmez bağışlamak...


Neden unutmak daha kolaydır affetmekten...


O yüzden mi hatırlamak istemeyiz, affedememenin acısı daha baskın olduğu için mi açılan bütün yaralarınkinden... Kalbimizin kırılması mı hayallerimizin yıkılması mı, hangisi esas sebebidir affedemememizin...


Galiba beklemediğimiz birinden, beklemediğimiz bir davranış gördüğümüzde asıl, affedemiyoruz. Ona verdiğimiz değeri hak etmediğine inandığımızda... Yani inancımız sarsıldığında...


Hepimize göre değişiyor en çok neye kıymet verip önemsediğimiz... Ve zaten onu bulduğumuza inandığımızdan o kişi de, değer kazanıyor gözümüzde, işte o her ne ise, ona halel getirecek bir şey yaptığında sevdiğimiz, mümkün olmuyor artık affetmemiz...


Belki de affetmediğimiz kendimiziz gerçekte... Yanıldığımızı kabul edemiyoruz...


'Pişmanlık hissi siliyor en fazla, yaşanmış olanın güzel yanlarını...


Affedemiyoruz çünkü her şeyden öte geleceğe dair umutlarımızı engelliyor içimize yerleşen endişe... Yeni başlangıçların eski coşkularımızı uyandırmayacağından korkuyoruz... O "acı bilgi"nin gölgesi düşecek her seferinde, ayaklarımızı sıkı sıkı yere basma ihtiyacı duyacağız... Kanatlanıp uçmanın sarhoşluğunu elimizden alanı suçlayacağız diye...
İşte buna sebep olanı affedemiyoruz biz...


Ayrılıklar, kalp kırıklıkları, kızgınlıklar, kıskançlıklar her sevgide yaşanabilir, hepsi affedilir zamanla. Affedilemeyen çok daha özde bir şeydir.


Sonu nasıl biterse bitsin, yaşadıklarımız bir "boşunalık" duygusu veriyorsa, bizim onu tanıyamamış olmamızla, onun bizi hiç anlayamamış olmasının hüsranı birbirine karışıyorsa affedemiyoruz bazı zaman. Bazı da asla ona yakıştırmayacağımız birşeyi yaptığında veya bizi kendimize layık bulmadığımız bir duruma soktuğunda...


Hayal kırıklığına uğratmaktan ziyade, hayal kuramaz hale getirdiğinde...
Her ne olursa olsun, en sevdiğimizi affedemiyoruz... Fakat affedemediğimizi de sevmiyoruz artık... Zira onda affedemediğimiz her ne ise, hakikatte onu sevmemizin başlıca nedenini ortadan kaldıran şey de o...


Nihayetinde, affedemediğimiz ne kadar karşımızdaki ne kadar biziz, çözemiyoruz... Aşkı yaratan, biraz sevdiğimizin özellikleriyse birazı da bizim kişiliğimiz ne de olsa...


Öylesine bir duygu ki bu, hatırladıkça bir diken gibi batıp kanatıyor ruhumuzu...


Onun için unutmaya sığınıyoruz...


Herkes birbirinden farklı düşünse de unutmak affetmekten güzel bence...


Affettiğimizde inandığımız değerleri kaybetme tehlikesi var; üstelik bir yalan affettiğimizi unuttuğumuz...


Affediyorsak eğer niye unutuyoruz...


Nar çiçekleri gibi duygularımız, bir kere açtıklarında, avucumuzda muhakkak bereketli bir meyve buluyoruz...




Rengin Soysal

Taraf Gazetesi

05.07.2008

rengin.soysal@gmail.com

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.