Liberaller ve Muhafazakarlar - Gökhan Özgün

12 Mart 2008 11:41 / 2018 kez okundu!

 

Türkiye gibi esas olarak muhafazakâr olan bir toplumda, liberal olmaya kalkmak aslında çok tehlikeli bir işe kalkışmaktır. Belki de bunun için liberallik 'toplum düşmanlığı' sayılıyor. Radikal yazarı Gökhan Özgün harika bir yazıyla muhafazakarlığı ve libe

Liberaller ve Muhafazakarlar


Şu liberallikle artık hesaplaşmak gerekiyor. Çünkü birilerinin işi gücü liberallerle hesaplaşmak.
O birileri, mesela 'bizim' gazetede, bir gün ansızın liberallerin AKP iktidarından nemalandığını iddia edebiliyor.



Attığı çamurla banyo yaparak aklı sıra pörsümüş fikirlerinin cildini gerdiriyor.
Çünkü o birileri biliyorlar ki, liberalliğin içine pislemeyince fikirlerinin hiçbir rengi yok. Zamanın resmi havası ve hezeyanı ne renkse onların fikirleri de olsa olsa o rengin 'daha monşer' bir tonu.



Neyse, derdim bunlara bir karşılık vermek değil. Artık geç de olsa anladım ki onların siyasette hiçbir hakiki karşılığı yok. Onların üzerinde durduğu hiçbir ahlaki zemin yok ki, karşılarında durmak için bir zemin bulunsun.



Ama şu vaftiz edildiğimiz isimle artık bir hesaplaşmak gerekiyor. Ben Gökhan Özgün, liberal miyim? Valla açıkça söyleyeyim, hiç umurumda değil. Ama benim gibilere liberal dendiğinin gayet tabii farkındayım. Desinler, o da umurumda değil. Çünkü liberalliği, 'demokrasi öncesi' bir toplumda mevzuyla alakasız buluyorum. (Liberallik demokrasiyi varsayar.)



Çok istiyorsanız liberalliği bir süs olarak kullanabilirsiniz. Pahalı bir süs. Ya da çok istiyorlarsa bir damga olarak kullanabilirler. Ucuz bir damga. Süs ve damga seven mahallelerde büyüdük hepimiz. İmkânı olan süslenmekle uğraştı, imkânı olmayan, damagalamakla. Bir-iki neslin daha canı çıkmadan, bu huy bu memleketi terk etmez.



Peki mevzuyla alakasız olan 'liberallik' bırakın sokağa çıkmayı, odasının penceresinden kafasını uzattığı anda niye enseleniyor? Edirne'den Ardahan'a niye her yerden hemen görülüyor? Niye herkesin en hassas yerine hemen batıveriyor? Çok basit. Çünkü Türkiye'de liberallik denen şey aslında şiddetli ve çok geniş zeminli bir anti-muhafazakârlıktır.



Yüzde 90'ı belki de yüzde 99'u muhafazakâr olan bir toplumda, muhafazakâr olmamak, muhafazakâr olamamak, çok iddialı, çok haddini bilmez bir şeydir. Siyaseten çok marjinal, ruhen çok eksantriktir. 'Liberallik'ten çok daha tehlikelidir. Çünkü temelde 'toplum düşmanlığı' gibi algılanır.



Peki, yüzde belki 99'u muhafazakâr olan bir toplumda böyle düşman bir duruş nasıl varolabiliyor? Çok basit. Türkiye'de birden fazla muhafazakârlık olduğu ve bu muhafazakârlıklar şiddetle çarpıştığı için bünyede küçük boşluklar, gözenekler oluşuyor. Liberal denen 'ucube' anti muhafazakârlar da işte bu deliklerde yaşıyor. Burada varoluyor. Yani liberal denenlerin var olabilmesi muhafazakârlıkların çarpışmasına, iktidar mücadelesine bağlı.



Nedir Türkiye'de parlamenter demokrasinin verdiği seçim imkânı? Müslüman muhafazakârlık, Kemalist muhafazakârlık, faşizan muhafazakârlık. Ki ezeli rekabet araya girmese, bu son iki muhafazakârlık birleşip Kemalist Hareket(sizlik) Partisini kurabilecek kıvama geldiler.



Böyle bir iklimde liberal denenler için ittifak kaçınılmazdır. Bu, iktidarlarla da olabilir, muhalefetlerle de, 'dış güçler'le de. Çünkü bütün yerli malı muhafazakârlıklar bir araya gelse, şöyle 'uzlaşmacıların hayali' 'büyük homojen bir muhafazakârlık' oluşturulsa, işte o gün liberallerin son günüdür. Uzlaşmış Türk muhafazakârlığının tükürüğünde boğulurlar. Hem de anında. Toplu mezarlara gömülürler. Ve arkalarından tek bir 'cumhuriyet savcısı' da dava açmaz. İş yine tarihçilere kalır.



Böyle bakınca Müslüman muhafazakârla liberaller arasındaki 'ittifakın' gerçek değil fakat hakiki ve bütünüyle tesadüfi olduğunu hemen görürsünüz.


Tıpkı Türkiye'yi AB'ye taşıyan partinin AKP olmasının rasyonel bir gereklilik değil daha ziyade kaderin bir cilvesi olması gibi.



Ezcümle, liberal denenlerin siyasi mücadelesi öncelikle bir varolma mücadelesidir. Gay'lerin mücadelesi gibi. Bu mücadele ip üzerinde bir mücadeledir ve tabiatıyla hükmetmeyi değil, hükmedilmemeyi amaçlar.



İşin en hazin yanı, liberal denenler hayatlarının bir evresinde muhafazakâr olmayı sağda solda denemişlerdir. Bu dersten, bu denemeden, bu memlekette kaçış yoktur. Denemişler ve/fakat bir türlü başaramamışlardır. Memleketimin yegâne okulundan, 'büyük muhafazakârlık' okulundan bütün çabalarına rağmen kovulmuşlardır. Bu yüzden hem siyaseten marjinal hem de hazmı zor 'meczup meşrepler' olarak algılanırlar.



Bu memleket için en tehlikeli siyasi proje 'bütün muhafazakârlıkları' masanın altından el sıkıştırarak, hukukun etrafından dolandırarak uzlaştırma projesidir. Böyle bir proje Türkiye'nin çok sağda bir yerde dondurulması ve hareketsizleştirilmesi projesidir. Burası anti-muhafazakârlığın sonudur.



Gelecek duygusunun sonudur. Türkiye'nin sonudur.



O noktadan sonra Türkiye, Ortadoğu huzursuzluğunun orta yerinde 'huzur' içinde yatabilir.



GÖKHAN ÖZGÜN

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.