İnsan mı, devlet mi? - Ahmet Altan

19 Ocak 2008 10:25 / 1621 kez okundu!

 

Devlet, bir mekanizmanın adıdır. Millet dediğimiz insan topluluğunun barış ve refah içinde yaşamasını sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgüttür. Devlet, kendi sınırları içinde "görevliler" tarafından temsil edilemez. Bir devletin, diğer devletlere karşı

Hazineden para alanlar, yani maaşı bu ülkede yaşayıp üreten insanların verdiği paralardan karşılananlar, kendilerini halk nezdinde bir "devlet temsilcisi" olarak görüyorlar.

Bu tuhaflık, bir valinin, bir generalin, bir bürokratın, bir milletvekilinin kendini "halkın" hizmetkarı gibi değil, halkın "efendisi" gibi görmesine yol açıyor.

Neredeyse bütün eğitim sistemimiz ve medyamız da bu yanıllgıyı pekiştirmek amacıyla çalışıyor.

"Devleti", dolayısıyla "devlet örgütünün içinde çalışanları" kutsallaştırıp, insanlarımızı değersizleştiriyoruz.

Ve, devlette çalışanlar bu "kutsallığın" ardına saklanıp kendilerini "hukukun" üstünde bir yere koyuyorlar.

Eğer onlar uygun görürse "Devlet için hukuk çiğnenebilir" gibi anlaşılmaz ve çarpık bir anlayışı benimsiyorlar.

Bunu o kadar benimsiyorlar ki yapılan araştırmalarda hukukçularımızın, "devleti adaletten daha önemli gördüğü" ortaya çıkıyor.

Bu anlayış, devlette çalışanlara hukukun sınırlarını aşan bir güç ve dokunulmazlık sağlıyor.


Devlette çalışanların hataları hukukun ölçüleriyle sorgulanmıyor.

O hataların her biri ise bir insanın ya da bir grubun acı çekmesine, mağdur olmasına yol açıyor.

Ve, bizim sistemimiz mağdurları değil, "devlet görevlilerini" koruyor.

Bunun da "devlet çıkarına" olduğunu söylüyor.

Milletin ve o milleti oluşturan bireylerin çıkarına olmayan hiçbir şey "devletin" çıkarına olamaz.

Devlet, millet için vardır çünkü.

Milletin çıkarlarıyla çelişen "devlet çıkarları" ülkede bir ikilik yaratır.

Devlet ve millet birbirinden kopar.

Ve, millet kendi hizmetkarı olması gereken devletten korkup o devleti kendisinden başka ve egemen bir varlık gibi görmeye başlar.

Devleti denetleyemez.

Devlet denetimsiz kalır.

Denetimsizlik de suç üretir.

Biz bunun en korkunç örneğini Susurluk'ta yaşadık.

Hatanın büyüklüğünü ve vahametini görmemize rağmen de sistemimizi değiştiremedik.


Bugün hala aynı tuhaflıkları yaşıyoruz.

Dağlıca'da devlet görevlilerinin hatalar yaptığı anlaşılıyor ve bu hatalar aydınlatılacağına sekiz tane köylü çocuğu tutuklanıyor.

Devlet görevlileri soruşturulmuyor, milletin sekiz üyesi yargılanıyor.

Olayın aydınlanmasını isteyen bizim gibi gazeteler de susturulmaya çalışılıyor.

"Devlet" susmamızı istiyor.

Hem de hukuka aykırı bir şekilde.

Ama her şeye rağmen bu ülke değişiyor.

Medya da değişiyor.

Askeri savcının, Dağlıca olayının aydınlatılmasını isteyenleri korkutmaya çalışan açıklamalar yaptığı gün Sabah gazetesi Dağlıca konusunu birinci sayfasına taşıyor.

Ergun Babahan, kendisinin de çocuklarının da övüneceği bir dürüstlükle "Dağlıca olayı aydınlanmalı" diye yazıyor.

Gereksiz, yersiz, hukuksuz bir "devlet" baskısına karşı çıkanların sayısı artıyor.

Çünkü hepimiz, devletten önce "millete karşı" sorumluluklarımız olduğunu, milleti ve o milleti oluşturan bireyleri korumakla yükümlü olduğumuzu anlamaya başlıyoruz.

Devlet örgütü içinde çalışanların ne kendilerini "devlet olarak" görmeye ne de bu milletin bireylerini ezmeye hakkı var.

Bir ülkede "kutsal" olan millet ve o milleti oluşturan insanlardır.

O insanların her biri kutsaldır.

Sahipsiz, fakir, güçsüz de olsalar kimse onları ezemez, haksızlığa uğratamaz.

Devlette çalışan herkes "ilk görevinin" bu ülkenin insanlarına hizmet etmek, onları korumak, onları hukukun güvencesi içinde yaşatmak olduğunu öğrenmek zorunda artık.

Bunu öğrenmediğimiz sürece bu ülkede insanlar acı çeker.

"Kutsal" bir devlet.

Ve, mutsuz bir millet olur.

Böyle olduğunda da bir dizi sorun patlar:

Türban sorunu, Kürt sorunu, Alevi sorunu gibi...

Bu sorunlarla da baş edemeyiz.

Kanar dururuz.

Gelişemeyiz.

Devletle milleti gerçek yerlerine oturtmalıyız bence.

Millet efendidir, devlet hizmetkardır.

Kutsal bir değer varsa o da millet ve insandır.

İnsanınızı savunduğunuzda devletinizi zaten savunmuş olursunuz.

Ama tersini yaparsanız...

Hem insanınızı hem de devletinizi yaralarsınız.



Taraf Gazetesi

18 Ocak 2008

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.