ADD ile antiemperyalist solun kucaklaşması - Ahmet İnsel/Radikal İKİ

29 Temmuz 2008 00:32 / 1687 kez okundu!

 

"Türkiye Cumhuriyeti, dıştan ve içten büyük kuşatma altındadır. Ülkenin bü­tünlüğü, ulusun birliği tehlikededir. Yeni Sevr planları, BOP'un uzantısı olarak uygulamaya konulmuştur. Son yaşanan olaylar (1 Temmuz tutuklamaları) (bu kap­samda) tarih bilinci v

• ADD Genel Merkezi'nin 16 Temmuz günü yayımladığı, 19 Temmuz Kadıköy mi­tingine çağrı bildirisinde yer alan bu gö­rüşler, bugün kendini laik, cumhuriyetçi ve antiemperyalist olarak tanımlayan bir çev­renin yaşanan gelişmeleri algılama tarzını çok iyi özetliyor.



• ADD herhangi bir kuruluş değildir. Emekli orgeneral Şener Eruygur'un başkanı, profesör Sina Aksin ve profesör Mustafa Yurtkuran'ın genel başkan yardımcısı ol­duğu, aralarında Alpaslan Işıklı'nın da bulunduğu dört profesörün ve Turgut Özakman'ın Genel Yönetim Kurulu'nda yer al­dıkları saygın bir örgüttür. Basında yer alan haberler doğruysa, cumhurbaşkanı Sezer cumhurbaşkanlığı ödeneğinden bu kuruluşa 100 bin YTL yardım yapmıştır. Kamu kaynaklarının kullanımı konusunda kılı kırk yaran bir titizliğe sahip olduğu bilinen Sezer'in, küçümsenmeyecek bir miktar olan bu yardımı yapmış olması da, 1993'te ^kamu yararına haiz kuruluş' statüsünü ka­zanmış olan bu derneğin ciddi ve önemli bir dernek olduğunun yeterli işaretidir. Derneğin üyeleri ve sorumluları arasında dikkat çe­kecek sayıda öğretim üyesi ve emekli general yer alıyor.



• 19 Mayıs 1989'da kurulmuş olan ADD, kendi metinlerinde yer alan ifadelerle, "antiemperyalist, halkçı-devletçi, devrim­ci ve ulusalcıdır". "AB ve ABD emperya­lizminin dünya uluslarına ve uygarlığına yö­nelik işgalci ve söven suikastlerinin karşısındadır". "Cumhuriyetin bağımsızlığı için NA­TO ve benzeri paktlardan derhal çıkması ge­rektiğine inanmaktadır". "Kıbrıs'ta Sayın Denktaş'ın yürüttüğü haklı davanın yanın­dadır ve destekçisidir". Ve genel olarak, "Cumhuriyetimizin 1919'ların koşullarıy­la boğuştuğunu düşünmekte ve bugünlerde kurtuluşun ülkedeki tüm ulusalcı güçlerin birliğinde olduğu fikrindedir".



• Bu fikirden hareketle ADD'nin üyesi ol­duğu Ulusal Birlik Hareketi Platformu, Şubat 2007'de Toplumsal Güç Birliği Plat­formu, Anadolu Ulusal Uyanış Platformu ve Çayyolu Platformu ile birleşerek, Ulusal Platformlar Güçbirliğini oluşturdular. UPG, 12 Nisan 2008'de Tandoğan Meydanı'nda yapılan Ulusal Egemenlik Buluşması mi­tingini düzenledi. Yerel olarak CHP ve DSP il örgütleri, Cumhuriyet Okurları Derneği, Doğu Perinçek'in İşçi Partisi ve Türkiye Gençlik Birliği, birçok meslek odasının il yö­netimlerinin katıldığı toplantılar düzenle­yen ADD;en son 19 Temmuz Kadıköy mi­tinginin ana gövdesini oluşturuyordu.



Milli Güçler



• İzmir'de 13 Mayıs 2007'de yapılan Cum­huriyet mitinginin düzenleyicisi olan Cum­huriyet için Güçbirliği Hareketi de, 27Tem-muz'da (bugün) İzmir'de "Bağımsızlık ve De­mokrasi mitingi" düzenliyor. Bu mitingde de, "Milli Güçler(in) ABD'nin Ergenekon terti­bine ve kuşatmasına Cumhuriyetin Anayasa'sının değiştirilemez ilkelerini savunarak, Cumhuriyeti yıkmak isteyen AKP'yi mahkum ederek cevap verecekleri" belirtiliyor. Plat­formun sözcüsü Ferda Kardelen'e göre, "Bu mücadele devrim ile karşı devrim arasında ke­sin sonuca giden bir mücadeledir. Ya em­peryalizmin çemberi kırılacak, ya Cumhuri­yet boğulacaktır7'. Bu örnekleri İşçi Partisi'nin yayınla­rından alıntılarla şişirmeye gerek yok.



• ADD'nin bugün Türkiye'de Kemalist dü­şüncenin iç dünyasını, Türkiye toplumunu ve dünyayı algılama biçimini en iyi yansı­tan oluşum olduğunu söyleyebiliriz. Ke­malizm'in 1960'lardabİrtüryerli Baasçılık çizgisine girmesi ve o çizgiyi bir daha terk etmemiş olmasının doğal sonucu, yukarıdaki büyük Ölçüde paranoyak zihin dünyasıdır. Hükümetin, ABD ve AB desteğinde Cumhuriyet'e ve Atatürkçü düşün sistemine kar­şı savaş açtığına, Ergenekon soruşturma­sının herhangi bir hukuki gerçeğe dayan­madığına inanan bir dünyadır bu. Sadece emekli orgeneral genel başkanının masum olduğu inancıyla hareket etmeyen, bütün bu tutuklamaların büyük ölçüde düzmece ve BOP'un bir parçası olduğuna inanan bir çev­re bu. Ergenekon suç şebekesini, TSK içinde yakın tarihte yaşanan darbe amaç­lı görüşme ve temasların varlığını ya red­dediyor ya da bunların AKP'nin yürüttüğü savaşa karşı bir yeni umüdafaa-i hukuk" mücadelesinin parçası olduğuna inanıyor.



• Günümüz Türkiye sinde Kemalizm so­lun bir kesimiyle 1960'larda olduğu gibi ye­niden buluşuyor. TKP adını boş bulup kapmış partinin veya Hikmet Kıvılcımlı ge­leneğinin "ilerici-devrimci asker" sayık­lamalarını yeniden canlandırmayı meslek edinmiş bir grubun kurduğu Halkın Kur­tuluş Partisi'nin yayın organlarına baktı­ğınızda, ADD'nin yukarıdaki metinlerinden farklı bir söylemle karşılaşmıyoruz. Onun biraz daha sivri, biraz daha Marksist kö­kenli sözcüklerle süslenmiş versiyonları bunlar. Bu oluşumları sol adına ciddiye al­mayabiliriz. Ama bunların bugün Türkiye solunun ana gövdesinde yaşanan "anti-emperyalist, ulusalcı" savrulmaların abar­tılı örnekleri olduğunu inkâr edebilir mi­yiz? AKP aleyhtarlığının ancak iç savaş or­tamında duyulabilecek bir nefrete dönüş­tüğünü, "bütün dünya bize düşman" inan­cının solun önemli bir kesiminin zihin dünyasına hakim olduğunu ve bütün bun­ların ortak paydasının, yukarıdaki ADD me­tinlerinde ifade edilenlerle neredeyse bü­tünüyle Örtüştüğünü görüyoruz.



• Bazı insanlarda, büyük bunalım dö­nemlerinde, köklerini arama ve bildik ola­nı, kulağın çok eskiden beri duymaya alı­şık olduğunu, arayıp, bunlara sarılarak güven bulma ihtiyacı dayanılmaz biçimde bastırır. Türkiye'de solun önemli bir bölü­münün bugün ADD ve müttefiki hareket ve kuruluşların temsil ettiği kalpaklı Kemalizm devrimciliğine sarılmaları, Türkiye sollarının gerçek köklerine dönmesidir. Antiemperyalizm adına Kıbrıs'ta çözümsüzlüğü, bö­lücülüğe karşı olmak adına zaman zaman ırkçılık sularına girmekten kendini sakın­mayan bir ulusalcılığı ve şeriat tehlikesine karşı ordu müdahalesini utangaç biçimde savunmak, bu aslına dönme süreci içinde ele alındığında gayet tutarlıdır.



• ADD yöneticileri, Şener Eruygur'un "gözaltına alınıp tutuklanma süreci ile kar­şıdevrim süreci tırmandırılmıştır" iddiası­nı dile getiriyorlar. Bilindiği gibi, ADD Ge­nel Başkan Yardımcısı Sina Aksin, 1950'den itibaren Türkiye'de karşı devrim döneminin başladığı tezini yıllardan beri sa­vunuyordu. Türkiye solunun önemli bir bölümü de aslında bu inancı açıkça ifade et­mekten utanarak, için için paylaştı. Yaşa­nan siyasal bunalım ve panik hali bu utanç engelinin aşılmasını sağladı. Böylece solun Kemalist kökenine dönen kesimi, ADD'nin "antiemperyalist, halkçı-devletçi, devrim­ci ve ulusalcı" platformunda artık gönül ra: hatlığıyla yer alıyor. Böylece ADD'nin ül­küsü olan, "tüm ulusalcı güçlerin birliği" gerçekleşiyor. "Sözde Ergenekon çetesi" ve "sözde darbe" suçlamalarına karşı, Ata­türkçü düşünce sistemi çoktandır reddettiği çocuğuyla can havliyle kucaklaşıyor.



• Taşların gerçek yerlerine oturması, pi­yasacı muhafazakâr güçlere karşı demokrasi alanında özgün bir siyasal mücadele yürüt­mek için özgürlükçü solun yakalaması ge­reken tarihi bir fırsattır.



27.07.2008

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.