Hanyalı Zorba - Nietzsche - Rakı - Yağmur

10 Ekim 2012 11:46 / 2063 kez okundu!

 


Şair, okur, yazar, gezer bir dünya vatandaşı olan Kemal Erdoğan Gözütok, şu sıra denizaltlarına dalıyor, teknelerle deniz üstünü arşınlıyor. Yediği balıklar, salatalar onun olsun gezip gördükleri bizim...

------------------------------------------------------------------------------------------------

İkindi vakti başlayan sağanak meğerse son sekiz ayda düşen rahmete bedelmiş. Başımı sokacak bir cumba duldası ararken bu kafenion çıktı karşıma. Köşede skettosunu içen Antony Quin kılıklı amcam el etti. "ela vre!" Oturdum yanına. Neredensin, kimlerdensin, ne ararsın bu diyarda faslından sonra, "ena sketto ke ena raki" dedi Litvanyalı garson kıza. Kıbrıs'tan "zıvanya" diye bildiğim, su katılmayan, katılsa da beyazlamayan bu 80 derece alkollü sıvıyı afiyetle kafaya dikince farkettim farkı, rakıya bal katmışlar. Benim damağıma biraz ters geldi ama fındık kadar kadehlerde sunulan içkinin üçüncüsünden sonra, kadehin niye bu kadar küçük olduğunu sormaya fırsat bulamadan ben ters geldim.

Quin kılıklı amcam başladı muhabbete. O Yunanca ben Türkçe, sohbetin belini kırdık. Bir ara "dükkânın tabelasını gördün mü?" diye sordu. Başımı kaldırıp baktım; Konstantinopolis! Şahane. Harbiden doğru adres. Amcam sıkı komünist çıktı. Malumu aliniz, Giritli hemcinslerim sıkı delikanlı şöhretiyle aleme nam salmışlardır. Komünistleri de bununla istikrarlı olarak bir hayli ortodoks takılıyorlar. Lakin benim yoldaş Girit'in amansız dağ-deniz diyalektiğiyle cüz ve cem olan romantizminden de ziyadesiyle payını almış. Doğuştan şair ruhlu bir bıçakçı. Evet, mesleği bu. Geleneksel Girit bıçakları yapan bir zanaatkar. Ezberden Kazancakis mi dersin, Ritsos mu, Elitis mi... Ne ararsan var. Araya bir de Homeros'un Odisseus'dan rivayetler sıkıştırmaz mı; hasetimden çatlıyorum.

"Bu kadarını nasıl anladın be birader?" mi dediniz. Patırlatırım unutmuş ve hiç bilmemiş olanlara, zatım, ki şahanesini geçiyorum, beş sene Elen milletinin içinde yaşamıştır! Ne diyordum.. Ben de Nazım patlattım iki tane, üstüne de Can Yücel. Rakıları tazeledik haliyle. Bir şiir, bir rakı, bir şiir bir rakı...

Yağmur aman vermiyor, kafalar kıyak; bir sirtaki dönmediğimiz kaldı meydanın öte yakasındaki katedralin geniş avlusunda. Ben çulu çuvalı toplayıp yekinmesem onu da yapardık alimallah...

Bu arada, yağmurdan kaçıp mekâna sığınanlara servis yapmaktan fırsat buldukça yanımdaki sandalyede Friedrich Nietzsche'nin Antichrist kitabına gömülen Lena'nın Vilnus'ta felsefe tedris ettiğini öğrenmek de günün şahikasıydı.

Muhabbet güzel, rakı güzel, Zorba inceden rembetiko şarkıları mırıldanmaya başladı. Benim aklım Hulda'da. Bu rahmet bizim yaşlı yosmanın şurasından burasından içeriye girmekte, biliyorum, Sicilya'da Etna'nın kurumlarını donumuza kadar sızdıran yağmurdan biliyorum... Tekneye dönmeli ve hiç değil yatağımı kuru tutmalıyım.

Habire tazelenen kahveyi ve rakıyı dipledim. Zorba'ya fiyakalı bir selam çaktım. Lena'ya ince bir reverans.

İlk yıldız aylası düşünce ıslak kaldırımlara ve gün usulca kararırken suluboya bir Girit resminde, hiç kimse beklemese de beni varacağım yerde, çekip gidiyorum... — Aleksi Zorbas ile birlikte.


Kemal Erdoğan GÖZÜTOK


Son Güncelleme Tarihi: 15 Ekim 2012 16:29

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.