Kedinin çağırdığı kitabevi

05 Ocak 2012 13:03  

 

Kedinin çağırdığı kitabevi

Kedi Kitabevi, İzmir'de zincir mağazalara karşı direnen bir mekân. Şiva isimli bir kedinin yol göstermesiyle kurulan kitabevinde yalnızca kitap satılmıyor, edebiyat solunuyor. Kitabevinin ortaklarından Ahmet Bakkal anlattı...

Bloglar artık hayatımızın bir parçası. Hem birçok şeyi ilk onlardan duyuyoruz hem de kimi zaman yazılar değme yazarlarınkine taş çıkartıyor. “Geçen yıl tam bugünlerde, bir kara kedi Bostanlının dar sokaklarının arasından kıvrılarak, koca alışveriş merkezlerinin, soğuk mağazaların yanı başında duran boş dükkânın önünden geçerken durdu; önce dükkânın boşluğuna baktı, sonra gözleri parladı. ‘Burası’ dedi içinden, işte burası”… Hikâyesi böyle başlayan bir kitabevini merak etmemek mümkün mü? Önce Kedi Kitabevi’ni, sonra da Ahmet Bakkal’ı bulup merak ettiklerimi sordum.

Kıvrılıp dükkânın bir köşesinde yatan kedileriniz var mı? Yoksa sokak kedileri mi ilham kaynağınız?
Karşıyaka ve Bostanlı, kedileri ve kediseverleri ile bilinir. Ayrıca kedilerin kendi alanlarına sahip çıkan bir karakterleri vardır. Biz de bu sahiplenmeye vurgu yaparak, Karşıyaka – Bostanlı için bir simge mekân yaratma çabasındayız. İçeride kedimiz yok ama arka bahçemizde ve kitapevinin önünde beslediğimiz sokak kedilerimiz var. Hatta kitabevi için dükkân aradığımız günlerden birinde, şimdiki yerimizin önünde yatmış güneşlenen bir kedinin sürekli miyavlayarak adeta bizi çağırdığını duyduk. Bunu işaret kabul edip çağrıya uyduk biz de. Böylece hem mekânımızı bulmuş, hem de zaman zaman kitabevinin önünde güneşlenirken görebileceğiniz Şiva ile tanışmış olduk.

Daha önce neler yapardınız, nasıl ortaya çıktı ve neden kitabevi? Anladığım kadarıyla ortaklardan biri Sertaç Bilgici ve o da mimar.
Mesleğe 95-96 yıllarında başladım ilk. Eskişehir’de, 6: 45 Yayınları’ndan Kaan Çaydamlı’nın da ortağı olduğu Kelepir Kitabevi’ni açmıştık. O günlerde Afa Yayınları’nın sahibi Atıl Ant, “Kitap tozunu yuttun bir kere artık bu işten kopamazsın” demişti, öyle de oldu. Sonraki yıllarda İzmir’e taşınınca Kabile Kitabevi ve bir kitabevinde daha devam etti kitapçılık maceram. Sertaç bu süre boyunca mimarlık yapmaya devam etti. 2010 yılının yaz ayları, ikimizin de yaptığımız işlere ara verdiği bir dönemdi. Bir gün, birbirimize bakıp zamanı geldi dedik. Böyle çıktık yola.

İzmirlilerin kitap okumayla ilişkisi nasıl? Satışlardan, ilgiden memnun musunuz?
Düzenli okuyan bir kesim var ama Bostanlı gibi kültür seviyesi yüksek bir yer için yeterli olduğu söylenemez. Büyük alışveriş merkezlerinde açılan zincir mağazalar, bağımsız kitabevlerinin rekabet edebilme gücünü kırarak ardı ardına kapanmalarına neden oldu. Okur üzerinde ciddi bir manipülasyon yaratılarak, çok satan takipçisi bir kitle oluşturuldu. Biz kitabın değerinin sadece satış grafiği ile belirlendiği, kitabın tüketim nesnesine, okur kimliğinin de tüketici kimliğine indirgendiği bu anlayışa karşı çıkıyoruz ve elimizden geldiğince, gücümüzün yettiğince okuru geri getirmeye çabalıyoruz.

Kitap satmanın yanı sıra bir takım etkinlikler de var galiba, neler yapıyorsunuz? Bana yeriniz, modern bir sahaf, bir buluşma noktası gibi geldi?
Kapıdan giren herkesin kısa sürede ‘okur dostlar grubu’nun yeni üyesi olduğu, ‘al kitabı ver parayı’ mekanikliğinden uzak duran, insani ilişkileri ön planda tutan, kültür sanat, edebiyat sohbetlerinin eksik olmadığı, kahve ve kitap kokusunun birbirine karıştığı sıcacık bir mekân yaratmaya çabaladık. Atölye çalışmalarına destek veriyoruz; ‘yaratıcı yazarlık’, ‘resim’, ‘fotoğraf’ atölyeleri devam edenler. İmza günleri ve söyleşiler düzenliyoruz. Her pazartesi 18. 30- 20.00 saatleri arasında ‘Pazartesi Söyleşileri’ var mesela. Söyleşilerin moderatörlüğünü sevgili üstadımız Melih Ergen yapıyor.”

İzmir’le İstanbul arasında bir köprü olur mu bu söyleşiler, ne dersiniz?
İstanbul’da bu tür etkinliklerin çokça yapıldığını biliyoruz ve takip ediyoruz. Ama “Pazartesi Söyleşileri”nin konukları sadece İzmir ve İstanbul’dan değil. Söyleşi takvimine dahil olmuş Denizli ve Ankara’dan da konuklarımız var örneğin. Bilginin paylaştıkça çoğalacağına olan inancımızla, söyleşilerimizin, üreten, düşünen ve sorgulayan insanlar arasında bir köprü olacağını umut ediyoruz. İstanbul’daki dostlarımız da buna dahil tabii.

Radikal

04.01.2012

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0