Ýzmir’de bir Ýstanbullu (Arabistanlý Lawrence gibi) - Ayça Þen

15 Temmuz 2012 21:18  

 

Ýzmir’de bir Ýstanbullu (Arabistanlý Lawrence gibi) - Ayça Þen

Nano teknolocik bir yazýmýzýn daha baþýna geldiðimiz günümüz Türkiye’sinden herkese merhabalar. Esen kalýn sevgili okur! (Aslýnda oldukça mantýklý; esen kalmak ille de vedalaþýrken olmamalý. Bence aktivite boyunca esen kalýrsak daha güzel olur.)

Bu hafta sonu zavallý komþumuz Yunanistan’ýn Sakýz Adasý’na (Chios) gidip krizden sonra her yere laylon tabelalara yazýlmýþ “Köfte piyaz bulunur, tost yapýlýr” yazýlarýný ve dükkânlardan Türkçe “Büyron” diyerek askýntý olan elemanlarý yara yara adanýn, içerleyerek içerlerine ilerleyeceðiz (krize ilk girdiklerinde panikten bunu yapmýþlardý, sonra belediye kaldýrtmýþ). Bu kez Yunan’ý deðil, Türk’ü denize dökmek içün.

Bizim sahiller o kadar kalabalýk oluyor ki, sýðdan derinlere giden o yolda, insan yapýmý atýklardan geçerken mutasyona uðruyor, derine gidemeden sudan yýlýyor, sýðda boðuluyorsunuz. Bendeniz her hafta sonu bu çileyi yaþýyorum. Sýðdan bir türlü kurtulamýyorum. (Direkt derine atlama gibi bir fýrsat yakalayabilmek için ‘Z planý’na kadar hepsi düþünüldü. Fakat sanýrým C’de yoruldum.)

Her hafta sonu ailevi bir þekilden dolayý yazlýk beldelerimizden birine, Çeþme’ye gittiðimi üzülerek belirtmek istiyorum. Neden üzülerek belirttiðimi sevinerek belirteyim; zira yazýn bu sýcakta kalkýp kaçýrma korkusuyla uçaða Ýstanbul trafiðinde yetiþmek ve sonra Ýzmir’de inip Çeþme’ye KGS kartý olmayýp onca yolcuyla her benzincide durup ana yollarda koca otobüsü geri geri sürüp ikide bir zifiri karanlýkta karþýdan karþýya geçerek KGS kartý arayan þoförlerin kullandýðý servislerle gitmek, feci yorucu!

Fakat sabit fikirli ve hedefe odaklanýp hiç mimik yapmadan sinirlerini serin tutup bildiðini okuyan insanlarýn nasýl olup da katil olduðunu aklým almýyor çünkü o tipler katil olmaya fýrsat bulamadan Allah korusun, insaný katil eder.

Ýþ bu otobüsün þoförü, suratýnda en ufak bir mimik deðiþtirmeden, elli dakikalýk yolu bir buçuk saat geçtiði halde hâlâ Ýzmir giþelerden çýkamayýnca yolcular dev sancýlar çekmeye baþladý. Düþünsenize bir saatte Ýstanbul’dan Ýzmir’e gelmiþsiniz fakat KGS kartýyla kaçak geçip bir hafta içinde faizsiz ödeme gibi ekstra iþ çýkmasýn diye bunca insaný geç býrakmakla kalmýyor, bir de hayatlarýný gece gece ana yollarda geri geri giderek tehlikeye atýyor.

Baþkalarýný düþünerek kendi rahatýndan feragat etmek ya da disiplinli davranmak bizim insanýmýza angarya geliyor. Bir de bu hangi dönemin cuntasýndan sonra oldu, yapýsal bir bozukluk mu bilemiyorum ama baþkalarýnýn haklarýna saygýlý olmak afedersiniz kerizlik, aptallýk ve bilimum akýlsýzlýklarla özdeþleþti. Akýllý insan ‘makus kaderinden’ sýyrýlýp köþeyi dönen, servet sahibi olan, ya da hayatý diðerlerinin hakkýna tecavüz etme pahasýna kendi rahatýný gözeten olarak kabul gördü. Oysa üç yaþýndaki bir çocuk bile bilir ki, bu akýllýlýk deðil ilkellik, terbiyesizlik ve þu anda ayýp olur diye söyleyemediðim bir varoluþ þeklidir.

Bendeniz bu tip durumlarda hemen çok sinirli müdür muavini sesimi takýyorum plaða. Öyle ki, feriþtahý gelse böyle birinden çekinir.

Yine de belki göz bebeklerimde hafif bir gülme ýþýkçýðý yanar, ya da heybetime inanmayan bir mimik yapar da rezil olurum diye kafamý koltuk kafalýklarýnýn arkasýna denk getirerek, görülmeyecek bir açýdan içeri baðýrýyorum: “E biz eþekbaþý mýyýz, kaç saattir bizi dolaþtýrýyorsunuz. Bu kadar insan mecbur mu sizin ihmalkârlýðýnýzýn faturasýný ödemeye. Kaçak geçin caným, yarýn sabah faizsiz ödersiniz” diyorum.

(Diðer insanlarý da yanýma katmak için çoðul konuþmak. Ufak bir vandal kurnazlýk bu.)

Fakat beklenmeyen bir durum oluyor: Milli Eðitim’in “Ses veriyorum, korkma” diyen sinirli öðretmeninin sesinden, Ýzmirli olduðu vibrasyonu aldýðým diðer on kadar yolcu da korkuyor ve sanki bütün okul zýlgýt iþitmiþ gibi büyük bir sessizlik ve endiþe balonunun içine giriyoruz hep birlikte. (Bu kadýnýn gerçek olmadýðýný biliyorum ama ben de korkuyorum seslendirdiðim bu kadýndan. Týpký kendi çizdiði canavarlardan korkan çocuklar gibi.)

Þoför beklenmeyen bir hareketle “Estaðfurullah” diyor, ben de yerin dibine giriyorum. Adam çok efendi çýkýyor. Sesim otobüsün içinde camlardan sekerek, ayný hýzla dönmeye devam ediyor. Her bana çarpýþýnda tekrar utanýyorum. Fakat bu da þoförün sabit fikirle bildiðini okuduðu gerçeðini deðiþtirmiyor.

Kendi cazgýrlýðýmýn korkusundan olayýn devamýný takip edemiyorum. Aksi gibi yarým saat sonra Çeþme’ye varýyoruz. Oysa ki içimden “Ýnþallah geç kalýrýz” diye dua ediyordum. (Sýrf haklý çýkmak için onca insaný kurban etmek!)

Fakat Çeþme’ye çok çabuk varýyoruz. KGS krizi nasýl çözüldü bilmiyorum. ‘Belki de bu çözüm bu baðýrtý olmadan çözülmeyecekti. Oradaki düðümlerin çözülmesi için bir enerji saðaltýmýna ihtiyaç vardý belki de’ diyerek olaya bilimsel bir boyut katmaya çalýþýyorum. Diðer yolcular da cýlýz cýlýz laf sayýyorlar þoföre (sanýyorum fazla utanmayayým diye þoföre duyurmadan beni teskin etmeye çalýþýyorlar.)

Ýzmirliler geniþ insanlar; pek kavga etmiyor, birbirlerine seslerini yükseltmiyorlar. Ekonomileri bir Ýstanbul’un ekonomisi deðil belki fakat söðüþ etçileri, temiz ve de leziz midyecileri, þahane havasý, mahalle arasýndaki bir sulu yemekçide bile buz gibi bir bira bulabiliyor olmanýz ve elbette Ýzmir’in yýldýzý otlarý! Bütün bunlar ekonominin Ýstanbul büyüklüðünde olmasýna on basar.

Bir tek Atatürk saplantýlarý var iþte.

Ve Ýzmir’de bir taksi duraðýnda bizzat çektiðim bu fotoðrafý Ýzmir-Çeþme servis þoförüne ithaf etmek istiyorum.

(Müþteri her zaman haklý deðil, ilk sinirlenen daima haksýzdýr.)


aycazen@yahoo.com

Taraf

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaþ
0