İspanya bunu hep yapıyor

02 Temmuz 2012 08:20  

 

İspanya bunu hep yapıyor

Ve EURO 2012’nin şampiyonu, İtalya’yı 4-0 yenen matadorlar oldu. İspanya, 2008’den sonra 2012’nin kupasını da evine götürdü

En iyisi Barça-Real karması

Finalistler İspanya ve İtalya, orta hakem Proença ise Portekizliydi. Hatta bu gruba 4. hakem Cüneyt Çakır’ı da koyarsak sanki Güney Avrupa Şampiyonası finalini izliyor gibiydik. İtalya grup maçında İspanya’ya karşı 3-5-2 oynamıştı ama bu kez 4-3-1-2 şeklinde dizilmişti sahaya. Ve 6 tane Juventuslu vardı takımda... İspanya ise 6 Barçalı, 4 Real Madridlisiyle 4-3-3’ten vazgeçmemişti yine. İlginç olan her iki takımın forvetinde birer tane M. City’li olmasıydı. İspanya İtalya’nın yapışkan ve hareketli savunmasını, iki stoperinin ve onların önündeki Busquests’in dışındaki 7 oyuncusunu atağa katarak dağıtmaya çalıştı. Ve o turnuva boyunca gördüğümüz bıkkın hallerinden hiç eser kalmamıştı. İniesta’nın ortaya yakın oynamasının da İspanya’nın maça etkili başlamasında etkisi vardı. Karşılaşmanın hemen başında 14’de dörtlü bir gol organizasyonu yaptılar; Fabregas verdi, aldı, sıfıra indi ve sahanın en kısa boylusu Silva’ya kafa golü attırdı: 1-0.

Böylece İtalya’yı da turnuva boyunca ilk kez geri düşürmüş oldu. Bu durumda Prandelli’nin ne yapacağını merak etmeye başladık. Nitekim İtalya golü yedikten sonra rakibini kendi alanına iterek oyunu dengeledi. Ne var ki golü bulan yine İspanya oldu. 41’de Taze Barçalı bek Alba gedikli Barçalı Xavi’ye verdi, aldı ve dikine oyunun en güzel gollerinden birini attı: 2-0. İtalya bir gol atabilseydi maçın heyecanı artacaktı. Tam tersine Motta’nın sakatlanıp çıkması yüzünden İtalya 10 kişi kaldı. Ve maç da tek yönlü bir oyun haline geldi. Yedekten giren Tores 84’de, Mata 89’da farkı açtı; 4-0. Böylece Barça gibi oynayan İspanya hem ardı ardına üçüncü büyük finali kazandı hem de Avrupa şampiyonluklarını üçledi. GÜLENGÜL ALTINSAY


Alkışlayın İspanya’yı

Akdeniz finali tempo ve heyecanla başladı. Sıkıcı paslarıyla eleştirilen İspanya, yine pas yapıyordu; ama daha hızlı ve rakip kaleye daha yakın bölgelerde. İtalya da turnuva boyunca takdir edilen oyununu oynamaya çalışıyor ve doğal olarak ortaya zevkli ve keyifli bir mücadele çıkıyordu. İspanya 14’te şık ve organize bir atakla Xavi’nin ayağından golü buldu. İtalya turnuvada ilk kez mağlup duruma düşüyordu ve maçın geri kalanında nasıl oynayacağı merak konusuydu doğal olarak. Beklendiği gibi can havliyle bastırdılar. 78 Dünya Kupası’ndan beri izlediğim İtalya’yı bu kadar atak bir futbolla nadiren görmüşümdür. İspanya defansta dikkatli oynarken, hücumu da ihmal etmiyor ve turnuva başından beri herkesi (!) sıkan pas trafiğini bir iki vites yükseğiyle oynuyordu. Maç bu atmosferde akıp giderken, 41’de Alba’dan ders niteliğinde bir gol izledik. Böylece henüz ilk yarıda İspanya gücünde bir takım iki farklı bir skorla öne geçiyor ve futbolun olağanüstü günlerinden biri yaşanmazsa arka arkaya üçüncü uluslararası turnuva şampiyonluğuna uzanıyordu.

2. yarı da yüksek tempoyla başladı. İşin ilginç yanı, doğal olarak saldıran İtalya’ya karşı İspanya defansa gömülmüyor ve ciddi pozisyonlar yakalıyordu. 48’de hakem açık bir penaltılarını vermedi, verse ve gol olsa maç bitecekti. Fazla geçmedi, İtalya’da 62’de Motta sakatlanıp da oyuncu değiştirme hakkı bittiği için takım 10 kişi kalınca bitti. Maçın geri kalanı İtalya ve taraftarları için azap, İspanya ve taraftarları için keyifle geçti. Tarafsızlar ise sıkıldı. 84’te Torres’in, 88’de Mata’nın golleri bu süreci pek etkilemedi. Böylece İspanya, futbolu hakkında -bize göre- yürütülen kara propagandaya rağmen arka arkaya üçüncü uluslararası kupanın sahibi oldu. BÜLENT ŞİRİN


Tricampeones: Üçüncü kez şampiyon

İspanya finalde Euro 2012’nin en iyi Tiki taka’sını oynayarak, belki de en kolay galibiyetini aldı. Oysa Del Bosque sahaya yine sahte 9 numara Fábregas’lı bir 11 sürdü ama maça fırtına gibi başlayan bu takım bu kez gol yollarında çok etkili oldu. Öyle ki daha 14. dakikada Fábregas’ın harika asistiyle David Silva golü buldu. İtalya ancak golü yedikten sonra rakip kaleyi yoklamayı denedi ama iyi günündeki Casillas karşısında hücumda pek bir varlık gösteremedi. Almanya maçının sürpriz golcüsü Balotelli Ramos’un amansız markajı altında olumlu tek bir hareket dahi yapamadı. İspanya’ya 4 ve 1 rakamları uğurlu gelmiş olmalı ki 41’de ikinci golü de buldu. Xavi’nin harika asistiyle bu kez golü kaydeden Barça’nın yeni transferi Jordi Alba oldu. İtalya ikinci yarıda forveti Di Natale ile ikiledi ama hücumda etkili olamadığı gibi Prandelli’nin oyuna yeni soktuğu üçüncü oyuncu Motta’nın sakatlanmasıyla daha 60. dakikada sahada 10 kişi kaldı. İşte o andan itibaren maç da bitmiş oldu. İtalya maçı adeta bıraktı ama oyuna sonradan giren Torres ve Mata birer gol daha atarak farkı arttırdı. Kısaca İspanya hakkettiği bir finali farklı kazanarak ardı ardına üçüncü şampiyonluğu kazanmış oldu. AKIN ÖZÇER


İtalya’yı beklerken

Aslında İtalya’nın yeneceğinden çok emin bir şekilde maçı seyretmeye başladım. Maçın başından itibaren de Almanya maçında hayran olduğum İtalya’nın geri dönüşünü bekledim. İtalya Almanya maçında futbol adına o kadar güzel işler çıkarmıştı ki, İtalya’ya yönelik bir elektriğe sahip olmamama rağmen final maçında İtalya’yı tutmaya karar verdim. Ama olmadı. Ne Pirlo, ne Balotelli tanınacak haldeydi. Zaten İspanya geriyi boş tutarak orta sahasında o kadar kalabalık oynuyor ve pas isabetini o kadar yüksek tutuyordu ki, İtalya’nın orta saha üstünlüğünü Almanya maçında olduğu gibi kurması mümkün değildi. Kanatlardan etkili bir akın yapmak bir yana, Balotelli’nin bir pozisyonu hariç etkili tek bir atak dahi yapamadılar. İtalya sahada varlık gösteremeyince final maçına yakışan bir mücadele de seyredemedik. On kişi kalmasından sonra İtalya’nın iki golü çıkarması da mümkün olmadı. Üçüncü golü kalelerinde görünce de zaten kupanın sahibi kesinleşmişti. Dördüncü gol kimseyi şaşırtmadı. On kişi ile İspanya karşı oynayamazsınız. İspanya gerçekten iyiydi ve hak etti. Bu da üzüntümüzü biraz hafifletti. MARKAR ESEYAN


İtalya hem yenildi hem ezildi

İlk yarının özeti cümlesi olarak şunu dersek yanlış olmaz herhalde: İniesta’nın ayağına top çok yakışıyor klişesi için üç defa: Sağ ol, sağol, sağol! İlk gol atağını başlatan pası, ikinci golün bizzat asistini yaptı İniesta. Ve adeta ne Xavi, ne Pirlo, ne şu, ne bu “turnuvanın ağası” benim dedi. İniesta döktürüp üstüne bir de Xavi maç öncesi İspanya’nın nasıl durduracağız diye kara kara düşündüğü İtalyan Pirlo’yu ilk yarıda oynatmayınca finalin dengesi erken değişti. Dakikalar 41’i gösterirken maç 2-0 olduğunda “İspanya bitirdi” diye bağırdım.

İkinci yarıya İtalya ilk beş dakikada bulduğu acayip net iki pozisyon ile başladı. Ama tıpkı ilk yarıda olduğu gibi rakibine o kadar çok geniş alan verdi, hücumda öyle çok top kaybetti ki, maçı çevirirler hissiyatını asla veremedi. İspanya Torres‘in golüyle resmen “Avrupa şampiyonu” unvanını aldığında dakikalar 83’ü gösteriyordu. Gelen 4. gol ise bu yazının klişe bir final cümlesiyle bitmesine hak kazandırdı: İtalya hem yenildi, hem ezildi. DEMİRAY ORAL

Taraf

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0