Popüler kültür Rasim Ozan Kütahyalı’yı aramızdan aldı, hepimizin başı sağolsun

16 Eylül 2011 16:04 / 2129 kez okundu!

 


Taraf gazetesinde cesur çıkışıyla bir anda Türkiye’nin en bilinen yazarlarından biri oldu. Basınımızın amiral gemilerinde yazanlar zaten insanı yormayan, düşündürmeyen, genel geçer bilgiler, dedikodular vs. ile günlerini gün ederken, Taraf gibi bir elin parmaklarını geçmeyen gazeteler gerçek bilgiler ve makalelerle biz okurları sevindiriyorlardı.

Rasim Ozan Kütahyalı, Taraf’ın yorum sayfalarında kendinden emin bir biçimde “Denizlerin Yolu Bizi Nereye Götürür?” serili birkaç yazı yazdı. Yazısına gelen eleştirilere cevap verdikten sonra kendinisine köşe yazarlığı teklifi yapıldı. O da kabul etti ve cesur çıkışlarına biraz da ukalaca söylemlerini de ekleyerek, özellikle ordudaki ergenekonvari yapılanmalara ve statüküculara karşı çok sert söylemlere girişti. Hele de zamanın genelkurmay başkanı Başbuğ’a yönelik “devlet adamlığı” ve “devlet memurluğu” arasındaki farkı çok sert biçimde dile getirdiği yazılarıyla herkesin dikkatini biraz daha fazla çekti.

Taraf gazetesi bir düşünce yumağı şeklinde gün geçtikçe güçlendi. Yazarlarının kalitesi, kültür-sanat sayfalarının doluluğu, cesur habercilik başarıları onları ayrıcalıklı kılan özelliklerin başında geliyordu (ki hala öyleler, Rasim Ozan’ın gidişi gazete için bir kayıp değildir). Türk basın tarihinde “Taraf’tan önce, Taraf’tan sonra” diye bir realite oluştu.

Rasim Ozan Kütahyalı’nın yazıları Taraf’ın düşünce dünyası içinde gittikçe güçlendi. Çoğu zaman ukalaca davranarak, televizyon programlarındaki anlamsız çıkışlarıyla “bu adam ne yapıyor?” dedirttiyse de bize, bunlar, Taraf’ın düşünce ekseninde bir şekilde tamir edilebilen gereksiz çıkışlardı. Çünkü Rasim Ozan eğer Murat Belge’yle, Halil Berktay’la, Ahmet Altan’la, Ferhat Kentel ve diğer kaliteli aydınlarla aynı gazeteyi paylaşıyorsa kendine mutlaka çeki düzen vermesi gerekiyordu. Rasim Ozan’ın yazıları “kitap karıştırmış”, “kuramsal nitelikler” taşıyan yazılardı.

Ne olduysa “popüler kültür” Rasim Ozan’ı aramızdan çabuk aldı. Bir gazetede Kıvanç Tatlıtuğ misali pozlar verip kendini bu janjanlı dünyaya yakın hissettiğini ifade etmiş oluyordu. Çok geçmedi Taraf’tan ayrıldı. Kendilerini zorlarcasına yazı yazanların yapmak zorunda kaldıkları durumun içine attı Rasim Ozan.

Birkaç defa Takvim’i alıp okumaya başladım Rasim Ozan'ı. Maalesef köşeyi doldurmak için elinden geleni yapmış. Bir önceki gece televizyon kanalında söylediklerini köşeye sıkıştırıvermiş. Hiçbir anlam yoğunluğu olmayan cümleler tekrardan öte bir yere gitmemiş. Bir sonraki günkü yazısında da “dün ….. söyleyivermiştim” deyip yine köşesini doldurmanın gayreti içindeydi. Çünkü kendisini denetleyen bir güçten yoksun. Herhalde Taraf’ta yazarken aynı gazetede yazı yazdığı ağır yazarların entelektüel ağırlıklarının altında ezilmemek için zahmet edip yazısına çekin düzen veriyordu. Ama şimdi buna fırsatı da yok. Kendisinde Ahmet Hakan Coşkun zekiliği olmadığı için de o tarzdaki yazıları maalesef okunmuyor. Zaten o tip yazarlardan çok var. Yok dün filanca mekana gittik de, bizi şöyle-böyle misafir ettiler de, yok şu mekanı keşfettim de, yok şu ünlü artık buraya takılıyormuş da… Artık sit-com gazeteciliğine başladı Rasim Ozan. Zaten anlamadığı futboldan da ahkâm kesmeye başladı. Kahkahalar atıp programlardan da kovulmaya başladı. Ne diyelim, popüler kültürün nimetlerinden faydalansın bakalım. İdeoloji üzerine düşünmek, sistemle uğraşmak, bilimden, bilimsellikten, ekollerden, teorilerden kim fayda sağlamış ki Rasim Ozan Kütahyalı da sağlasın.


İsmet TUNÇ

16.09.2011


 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.