İran'da yarın sabah Pers Yeni Yılı ve Nevruz Bayramı kutlanacak

21 Mart 2015 15:19  

 

İran'da yarın sabah Pers Yeni Yılı ve Nevruz Bayramı kutlanacak

İran, İslam öncesi dahil, tarihi ve kültürel mirasıyla barışık bir ülkedir.

Zerdüştlük tek tanrılı bir dindir.

İran yeryüzünde tek tanrılı dine en uzun süredir inanan ülkedir.

İran’da Hicri Güneş (şemsi) Takvimi kullanılır. Bu takvim rubâileriyle tanıdığımız ünlü astronom ve matematikçi Ömer Hayyam’ın eseridir.

Nevruz (newroz) “yeni gün” demektir. “Nevruzname” adlı eserinde Ömer Hayyam nevruz gününün ortaya çıkışını, eski İran takvimini, ay adlarını ve takvimi nasıl yaptıklarını anlatır.

İran takvminde yeni yıl, gece ve gündüzün birbirine eşit olduğu İlkbahar Ekinoksu’nda, yani 21 Mart gecesi kutlanır.

Nevruz; tabiatın uyandığı, herşeyin yeniden hayat bulduğu baharın ilk günüdür. Güneşin Koç burcuna girmesiyle hem bahar, hem de bayram başlar.

Yarın sabah yerel saatle 02:15:11’de İran, Hicri Güneş takvimine göre 1393 yılından 1394 yılına girecek.

İran’da Nevruz Bayramı büyük bir şenliktir ve 2 Nisan'da resmi tatil olarak kutlanan Doğa Günü’ne kadar tam 13 gün sürer. İran’da eş, dost, akraba, konu komşu herkes birbirini ziyaret eder.

Yandaki resim, İran’ın Persepolis tarihi kentinde çekilmiş bir duvar resmidir. Pers imparatoru Büyük Darius (MÖ 549 – MÖ 485) bu kentteki Apadan Sarayı’nda Nevruz Bayramı’nı kutlardı. Resim “İlbahar Ekinoksu”nu, yani nevruzu sembolize eder. Boğa burcu bitecek Koç burcu başlayacaktır.

Nevruz, Bahai’likte ve Zerdüşlük’te kutsal bir gündür. Zerdüştlük’te ateş şemsi, yani güneşi, ışığı ve iyiliği simgeler. Karanlık ise kötülüğü ve ölümü. Zerdüştler ateşe tapmaz, ama ibadetlerini ateşe doğru yaparlar. Onlar için ateş bir anlamda kıbledir. Çünki alev içinde Tanrı Ahura Mazda’nın silüetinin olduğuna inanırlar.

Nevruzda ateş yakılır ve insanlar ateşin üzerinden atlarlar. Atlarken, “Benim sarılığım (hastalığım) senin, senin allığın (sıhhatin) benim olsun” der; herşeyin yeniden hayat bulduğu baharı kutlar ve daha sağlıklı bir yaşam dilerler.

Nevruz, Selçuklu ve Osmanlı döneminde milli bayramdı.

Osmanlı’da bugün “nevruziye” adlı bir macun yapılır ve yenilirdi. Halen bu gelenek “Manisa macunu” olarak devam etmektedir.

İran’da Nevruz Bayramı’nda “Haft Sin” yani “7 S Sofrası” kurulur. Nevruz sofrası da denilen bu sofraya baş harfi Fars alfabesine göre “s” ile başlayan 7 madde konulur. Bunlar:

Sabzeh (sebze): Mutluluğu ve yeniden doğuşu simgeler.

Sib (elma): Güzelliği ve aşkı simgeler.

Sīr (sarımsak): İlacı ve şifayı simgeler.

Serkeh (sirke): Gelişmeyi ve evrimi simgeler.

Somaq (sumak): Sabrı temsil eder.

Sekkeh (bozuk para): Serveti ve zenginliği simgeler.

Senjed (iğde): Sağlamlığı ve müsamahayı simgeler.

İslam öncesinde bu sofranın adı Haft Chin’miş. Yani “7 Yer Sofrası” ve bu sofraya baş harfi “ş” sesiyle başlayan şu maddeler konulurmuş: şoleh (bizim höşmerime benzer bir tür safranlı tatlı), şarab (şarap), şir (süt), şemşad (ağaç), şahd (bal), şikar (şeker) ve şaye (meyve).

İslamiyet sonrası 7 değişmemiş, ş harfinin yerini s almış ve şarap sofradan kaldırılmıştır.

Zerdüştlük öncesi bir İran kültü ola Mitraizm’de 7 kutsal bir sayıdır. 3 ve 4 toplanınca 7’ye ulaşılır. 3 anne, baba ve çocukları simgeler. 4 ise dört elementi; yani ateş, su, toprak ve havayı. Zerdüştlük inancında da dünyanın bu dört elementten oluştuğuna inanılırdı.

7 sayısı hemen tüm dinlerde kutsaldır. İslam dinine göre dünya 7 safhada yaratılmıştır. Kuran’da 7 kat cennetten bahsedilir. Kâbe 7 kez tavaf edilir. “Kul hüvellâhü ehad” suresi 7 kez okunur. Hz. Muhammed’in Miraca yükseldiğine ve 7 kat göğe çıktığına inanılır. Yahudilerde kutsal şamdan 7 mumludur. Hindu dininde insan vücudunda 7 çakra vardır...

Evet nevruz ülkemizde Kürtler için de çok önemli bir gündür.

İran’da Firdevsi’nin kabrini ziyaret ettiğimde rehberimiz duvar kabartmalarıyla anlatılan Şahname’de geçen Zaloğlu Rüstem efsanelerini anlatırken, bir kabartmanın önünde durup bu da Kawa dediğinde heyecanlanmıştım.

2010'da Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Nevruz Bayramı ilan edilen bu güzel günün, rengi iyice sararmakta olan demokrasimize “allık” getirmesini dileyerek yazımızı Demirci Kawa Efsanesi’yle bitirelim:

Demirci Kawa Efsanesi

Kürt mitolojisindeki Kawa efsanesine göre, günümüzden 2500 yıl öncesinde Zuhak (Bazı kaynaklara göre Dehak) adında Asurlu çok ama çok zalim bir kralın altında yaşayan Kawa adında bir demirci vardı. Bu kral tam bir canavardı ve efsaneye göre her iki omuzunda da birer yılan bulunuyordu. Her gün bu iki yılanı beslemek için Kürtlerden iki genci sarayına kurban olarak getirtip beyinlerini yılanlarına yemek olarak verdiriyordu. Aynı zamanda bu canavar kral, ilkbaharın gelmesini de engelliyordu. En sonunda bu zulümden bıkan Armayel ve Garmayel adlı iki kişi kralın sarayına aşçı olarak girmeyi başarır ve kralın yılanlarını beslemek için beyinleri alınarak öldürülen çocuklardan sadece birini öldürüp diğerinin gizlice saraydan kaçmasına yardımcı olurlar. Böylece ellerindeki bir insan beyni ile kestikleri bir koyunun beynini karıştırarak yılanlara vererek her gün bir çocuğun kurtulmasını sağlamış olurlar. İşte bu kaçan kişilerin Kürtlerin ataları olduğuna inanılır ve bu kaçan çocuklar Kawa adlı demirci tarafından gizlice eğitilerek bir ordu haline getirilirler. Böylece Kawa'nın liderliğindeki bu ordu bir 20 Mart günü zalim kralın sarayına yürüyüşe geçer ve Kawa, çekiç darbeleriyle zalim kralı öldürmeyi başarır. Kawa etraftaki tüm tepelerde ateşler yakar ve yanındakilerle birlikte bu zaferi kutlar. Böylece Kürt halkı zalim kraldan kurtulur ve ertesi gün ilkbahar gelmiş olur.

T24

20.03.2015

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0