Oryantalistlerimize fýsýldayan adam

28 Þubat 2018 13:56 / 1653 kez okundu!

 

 

Bir Alman gazeteci Türkiye’yi cesurca savunup kendi baþýný koyuyor ortaya ve ülkesini politik tutarlýlýða çaðýrýyor (*); Oryantalistlerimize fýsýldayan adam M. Rubin adlý Amerikalý gazeteci ise RTE’nin baþýný kastedip “Türkiye’deki kaos bir kurþun uzaklýkta” diyerek suikast öneriyor.(**)

 

******

 

Oryantalistlerimize fýsýldayan adam

Geçenlerde ünlü Alman Orta Doðu uzmaný Christoph Hörstel Türkiye’yi cesurca savunup kendi baþýný koyuyor ortaya ve ülkesini politik tutarlýlýða çaðýrýyordu. Kendi gerçekliðini yabancýlardan duyunca algýlayabilen kimilerimiz için anlamlý bir konuþma yapmýþtý aslýnda.(*)

Tam bu sýrada oryantalistlerimize, darbecilerimize fýsýldayan adam olarak ünlen M. Rubin adlý Amerikalý gazeteci/ajanýn 01.07.2017 tarihinde yazdýðý bir yazý(**) #kategorikmuhalif ArtýGerçek tarafýndan nedense yeniden dolaþýma sokuldu. Rubin buradaki yazýsýnda Cumhurbaþkaný RTE’nin baþýný kastedip; “Türkiye’deki kaos bir kurþun uzaklýkta” diyerek açýkça suikast öneriyordu. 

Yazýnýn yeniden piyasaya sürülme amacý çok açýktý ve kimi yerlerde sansüre bile uðradý. Oysa oryantalistlerimize nasýl düþünmeleri (Türkiye Suriye bataklýðýna saplandý), ne yapmalarý (iþ bir kurþuna kaldý, tek yol suikast) gerektiðini fýsýldayan adamýn yazýsý yeniden okunmaya, yeniden deðerlendirilmeye deðer. Çünkü oryantalistlerimizin, Avrupa Merkezcilerin, ABD kuklalarýnýn özlemlerini dile getirdiði için, kimilerince çok sevilen bu M. Rubin; efendisi olan USA’ya da taktik vererek, “Türkiye ile konuþma, onun yýkýlýþýný yönet” diyor. 

Aradan geçen 8 ayda bereket ki Rubin'in öngörülerinin tam tersine geliþmeler oldu; Türkiye El Bab'daki konumunu kuvvetlendirdi, Ýdlip'te önemli bir rol üstlendi, üstelik -Rubin'in efendilerinin ve ülkemizdeki yerli iþbirlikçilerinin tüm engelleme giriþimlerine raðmen- Afrin'i PKK/PYD'den temizlemek için harekete geçti. Sýrada Mümbiç var dediði için de karþý cepheleri bir telaþ aldý.  

Bu arada ekonomi de Rubin'in pompalamalarýnýn aksine geliþti. Bunu IMF'den, derecelendirme kuruluþlarýna kadar herkes kabul etti, büyüme beklentileri dahil bir çok öngörülerini Türkiye lehine revize etmek zorunda kaldýlar.

Bu geliþmelerden Amerika'daki neoconlar, ülkemizdeki ve Avrupa'daki her türlü ortaklarý dýþýnda, mutsuz olan olmadý.

Eskimiþ solcu düþüncelere sahip kimi sahte teorisyenler Rubin'in öngörülerinin neredeyse aynýsýný, Lenin edalarýyla yazýp çizdiler. Baþta ülkemizdeki Kürt kardeþlerimiz olmak üzere, Alevileri, Saadet Partilileri, MHP içindeki bir kýsým kategorik muhalifi ve onlarýn kurduðu Ýyi Parti'yi, eski solcu yeni HDP yolcularýný; Ak Parti ve RTE karþýsýnda bloklayabilmek için olaðanüstü bir çaba gösterdiler. Yazýp çizdiklerinin temelini de, özetini de Rubin'in bu yazýsýnda aynen görmek hem hüzünlüydü hem de dehþet verici...

Özetle, saðýmýzda, solumuzda, fikirleri M. Rubin ile az da olsa hala benzeþenler; zamanýn ruhunun aynasýnda, bu adamýn yazýsýný bir daha okumalý, üzerine ön yargýsýz kafa yormalý, "benim fikirlerim nasýl olur da bu adamla bu kadar benzeþebilir?" diyerek kendileriyle yüzleþmeli ve ülkesine olan vicdan borcuyla, kendilerini cesur bir sorgulamadan geçirmelidir. Acilen...

 

Ýlhami MISIRLIOÐLU

27.02.2018

 


(*) Ünlü Alman isimden flaþ açýklamalar: Baþýmý ortaya koyarým ki Erdoðan.... (Týklayýn lütfen)

 

 

 

 

 

(**) ABD'li yazar Rubin: Türkiye bu uçurumdan tek parça kurtulamayabilir / 01.07.2017

“Baþkan Donald Trump, Mayýs ayýnda Türkiye'yi ''Komünizme karþý Soðuk Savaþ'ýn temel direði'' ve ''Sovyet geniþlemesine karþý bir kale'' olarak nitelendirirken hatalý deðildi. Daha önceki dönemlerde, kara istilalarýnýn büyük bir stratejik endiþe olduðu zamanlarda, Türkiye'nin konumu – Doðu Avrupa ve Ortadoðu arasýnda bulunan – Ýncirlik Hava Üssü'nü vazgeçilmez bir unsur haline getirmiþti. Ayrýca ulusun kendi güçlü ordusu ve Batý'nýn liberal deðerlerini savunmak için ideolojik bir istekliliði vardý, bu da ABD'yi demokrasi, insan haklarý ve iyi yönetim konusundaki periyodik sorulara raðmen Türkiye'yi bir güvenlik ortaðý olarak görmeye zorluyordu.

Fakat tüm o cephelerde geçen o günler sona erdi. Cruise füzeleri ve uzun menzilli hava araçlarýyla ABD, bir zamanlar Ýncirlik yerine Romanya, Ürdün ya da Irak'taki Kürt bölgelerinden bile Suriye'ye ulaþmayý baþarabilir. Türkiye'nin demokrasi konusundaki taahhüdü ve Avrupa Birliði'ne üyelik olasýlýðý konusundaki sorularý daha acil bir sorgu ile deðiþtirdi: Türkiye'nin bulunduðu yol kaosa, çöküþe ve devletin yýkýmýna mý uzanýyor?

Ne yazýk ki, cevap 'evet' olabilir. Cumhurbaþkaný Recep Tayyip Erdoðan'ýn sürüklediði uçurumdan Türkiye tek parça kurtulamayabilir.

Öncelikle, Türkiye'nin siyasi düzenini düþünün. Erdoðan kendini güçlü bir adam olarak görüyor ve yüzeysel bir bakýþ açýsýyla gücünün doruðunda bulunuyor. Mutlak kontrolü elinde bulunduran AKP'yi yerel, parlamento ve cumhurbaþkanlýðý seçimlerinde yedi baþarý kazanmaya taþýdý, cumhuriyetin ikonik kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'le neredeyse ayný süre boyunca Türkiye'yi yönetti. 16 Nisan'da yapýlan anayasa referandumunun ardýndan Erdoðan muazzam bir zafer iddia etti. ''Tarihimizdeki en önemli devlet reformunu gerçekleþtiriyoruz,''diyerek kendisini destekleyen binlerce kiþiyi selamladý. Ucu ucuna kazandýðý galibiyetle – ki seçime karýþan þaibe Güvenlik Örgütü ve Avrupa Ýþbirliði gibi uluslararasý gözlemciler tarafýndan adil ve özgür bir seçim olmadýðý dikkate alýnmýþ bulunan – gücünün bir kýsmýný kaybetmiþ olmasýna raðmen Erdoðan'a yargý ve bürokrasi üzerinde süresiz ve olaðanüstü bir kontrole sahip olarak kararnamelerle muhaliflerini mahkum edebilme yetkisi kazandý.

Peki ama Erdoðan göründüðü kadar güçlü mü? Görünüþ aldatýcý olabilir. Erdoðan seçim geçmiþinde ezici çoðunluðu ancak iki defa elde edebildi, bunlarýn biri 2014'teki cumhurbaþkanlýðý seçimi, diðeri ise önceki referandumdu. Erdoðan güçlü bir imaj uyandýrmak için medyayý kontrol altýna aldý, muhalifleri susturdu, gerçekte ise, Erdoðan'ý destekleyenler olduðu gibi ona muhalif çok sayýda Türk bulunuyor. Erdoðan toplumu tehlikeli bir þekilde kutuplaþtýrdý.

Bölünmeler her zaman karýþýklýk çýkarýr diyemeyiz, fakat burada tarih konuþuyor. Günümüzde yaþananlar Türkiye'nin 1960'lar ve 1970'lerde yaþadýðý kutuplaþmayý anýmsatýyor. Grevler, solcu ve sað kanat çeteler arasýndaki sokak savaþlarý ve siyasi suikastlarla dolu kargaþa dolu yýllardý, bugün DHKP-C ve PKK da dahil olmak üzere halen aktif olan terörist ve isyancý gruplarýn ortaya çýkmalarýný saðladý. Bu gruplarla mücadelede 40 binden fazla kiþinin hayatýný kaybettiði söylenir ve bu sayý artmaktadýr...

“DEMOKRASÝYE KALÝBRE AYARI ÇEKMÝÞ…”

Ayný çarpýklýklar, Erdoðan'ýn karþý karþýya kaldýðý darbelerle doruða ulaþtý. Türk generaller ne vakit iktidara el koysalar, hem sað hem de solda radikal hareketlere karþý önlem aldýlar. Ýslamcý örgütleri baskýladýlar. Bu tip müdaheleler kaos olasýlýðý azaltmýþ, düzeni saðlamýþ, ve demokrasiye kalibre ayarý çekmiþ (çünkü Türk generaller iktidarý sürekli ellerinde tutmayý asla düþünmemiþler); fakat her darbe büyük kayýplar vererek kazanýlmýþ bir zaferdir, askeri müdaheleler Ýslamcý ve Kürt ayrýlýkçýlarýn yeni jenerasyonlarýna uygun kýlýf saðladý. Darbe dönemlerinde oluþan kindarlýðýn uzantýsý intikam duygusunun fitili aðýr aðýr yanar. Kaldý ki Kenan Evren bile gerçekleþtirdiði darbe için ömür boyu hapis cezasýna çarptýrýlmýþtý - Erdoðan'ýn kendisi dahi bu konuda iyi bir örnektir: Erdoðan gücünün tüm mekanizmalarýný kullanarak baþarýsýzlýða uðrayan darbe giriþiminin ardýndan muhaliflerini hapsederken hareketlerini ve nefretini sadece on yýllarca önce yaþanmýþ günahlarý temize çekmek olarak tanýmlýyordu. 

“FANTASTÝK BÝR DAVA”

Erdoðan intikam alma planýný gerçekleþtirmek için uzun yýllar kan davasý sürdürür gibi nefret beslemiþ olabilir fakat bunu yaptý: 2007'de, Türk devleti Ergenekon adýyla bilinen, ordu, akademi ve sivil topluma sýzmýþ hükümeti devirmek isteyen seküler Türklerden oluþan bir þebekeyi ortaya çýkarmak için yapýlan fantastik bir davayla ilgili soruþturma baþlattý. Sanýklarýn yüzleþtikleri suçlamalar saçmalýk boyutundaydý, fakat Erdoðan ordu içerisindeki müttefiklerini ve kontrolü altýna aldýðý medyayý ideolojik muhaliflerini köþeye sýkýþtýrmak için kullandý. Güvenlik güçleri yüzlerce kiþiyi tutukladý, ve yükselmekte olan çok sayýda askeri yetkilinin kariyerleri sona erdi, adli týp yetkilileri kanýtlarýn sahte olduklarýný neredeyse on yýl sonra ortaya çýkardýklarýnda, ceza alan kimse olmadý. Sonra sýrayý ''Balyoz'' olayý aldý: 2010 yýlýnda, bir askeri darbeyi haklý çýkarmak için toplumda karýþýklýk yaratmak adýna kapsamlý bir plan hazýrladýklarý gerekçesi ile, yüzlerce liberal ve laik birey güvenlik güçleri tarafýndan tutuklandý. Uzmanlar kanýt olarak ortaya sunulan dijital verilerin sahte olduklarýný ortaya çýkarana kadar bu kurbanlarýn da hayatlarý mahvoldu.

Bu davalarla yaratýlan þikayetler hiçbir þey, ancak, geçen yaz gerçekleþen darbe kalkýþmasýyla karþýlaþtýracak olursak, hatýrlarsanýz Erdoðan bu kalkýþmayý ''Allah'ýn bir lütfu'' olarak tanýmlamýþtý, çünkü politik muhaliflerini baský altýna almasýný saðlayacaktý. Bugüne kadar, Erdoðan 140.000 memuru iþinden attý, 50.000'in üzerinde insaný hapsetti ve bu sayý her geçen gün artýyor. Bu tasfiye iþlemini destekleyen kanýtlar, önceki muhaliflerin tasfiyesini saðlayan kanýtlardan daha saðlam görünmüyor; Aradaki tek fark, Erdoðan'ýn yargý baðýmsýzlýðýna dair geriye kalan son izleri de ortadan kaldýrmasý ve böylelikle tutsak ettiklerinin sistem tarafýndan baðýþlanmasýný engellemiþ olmasýdýr.

“BÝR KURÞUN UZAKLIÐINDA OLABÝLÝR”

Ailelerin sefil duruma düþmeleri ve çocuklarýn okullarýndan uzaklaþmalarý yüzlerce intikam planýný motive edebilir. Hummalý bir aþamaya varmýþ kindarlýk ve hukuk yoluyla ya da seçimler aracýlýðýyla sorunlarýný çözemeyenler nedeniyle, Türkiye karmaþa içerisine süreklenmeye bir kurþun uzaklýðýnda olabilir.

Politik istikrarýný kaybetmesi Türkiye'nin karþýlaþacaðý yegane meydan okumasý olmayabilir; ülke ayný zamanda savunmasýnýn en zayýf olduðu anda yenilenmiþ terör tehditleri ile karþý karþýya. Pakistan, Suriye ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin hepsi radikal Ýslamcý gruplarý destekledikten sonra terörist saldýrýlara maruz kalmaya baþladýlar, fakat Erdoðan, El-Kaide'ye baðlý gruplarý aktif biçimde desteklemeye baþladýðýnda ve Suriye'ye yabancý savaþçýlarýn transit geçiþlerini kolaylaþtýrmaya baþladýðýnda Türkiye'nin bu fenomenden etkilenmeyeceðine inanýyor gibi gözüküyor. Yakýn zamana kadar Türkiye'nin desteðini alan radikaller þimdi Türkiye'ye yönelmiþ durumdalar. 

Bir zamanlar Türk güvenlik birimleri bu saldýrýlarý durdurabilirdi, ancak artýk bu mümkün olmayabilir. Sorun, niyet ve yeterliliktir. 30 yýlý aþkýn süredir teröristler Türkiye'yi hedef alýyorlar, ancak Türk istihbaratý çoðunu sýnýrda durdurmayý baþarmýþtýr. Þimdi ise, bazý önde gelen Türk gazetecileri bu gerçeði belgelediklerinde hapse atýlýrken, Türk istihbarat servisi Ýslamcý radikallerin sýnýrý geçmelerine yardýmcý oluyordu.

Fakat varsayalým ki Türk istihbaratý ikili oynadý, peki ya polis ve askere ne demeli? Erdoðan elini güçlendirene kadar Batý'yý oyunlarýna alet etti, Avrupalý ve Amerikalý diplomatlar uzun süredir askerin siyaset üzerindeki etkisinin kaldýrýlmasýndan önce saðlam bir alternatif denge inþa edilmediði sürece sonuçlarýn tehlikeli olabileceðini kabullenmiyorlardý. Erdoðan bu tip görüþleri teþvik etti. Demokrasi konusundaki kararlýlýðýný defalarca dile getirdi ve Avrupa Birliði üyelik sürecinin bir parçasý olarak, Türkiye'nin generallerinin yerel nüfuzunu zayýflatmak için talep edilen reformlarý kullandý. Hatta, üst düzey yetkililere (eski Genelkurmay Baþkaný Yaþar Büyükanýt'a olduðu gibi) þantaj yaptý. Türk askerinin morali düþtü. Türk ordusu ve polisi anavatanlarýný korumak isteseler de artýk yapamazlar. Darbeden sonra yapýlan tasfiye, binlerce tecrübeli Türk askerinin ve terörle mücadele polisinin kariyerini sona erdirdi. Bunlarýn yerini almak için ise yeterlilikten ziyade Erdoðan'a sadakat önemsendi. 

Gerçekte, Kürt isyancýlar ve Ýslam Devleti ile mücadele eden askerler ve terörle mücadele polisleri körü körüne çalýþýyorlar. Kürtler konusunda, Türk ordusunun hassaslýðýnýn yerini gaddarlýk aldý, Cizre, Þýrnak, Nusaybin ve Sur gibi yerler Suriye'nin Halep'ine dönüþtürüldü. Bu arada Güneydoðu'nun bir bölümü Türk devletinin kontrolü dýþýna çýkmýþtý. Türkiye Kürtleri þimdilerde Türkiye'nin sadece iç sýnýrlarýnýn mý deðiþeceðini yoksa dýþ sýnýrlarýnýn da deðiþip deðiþmeyeceðini tartýþýyorlar. Üzerinde anlaþtýklarý yegane konu ise, Erdoðan'ýn eylemlerinin yýllar öncesinde kalan barýþ sürecine dönülmesini imkansýz hale getirmiþ oluþu.

“EKONOMÝK, KÜLTÜREK VE TURÝSTÝK MERKEZLERÝNÝ DOÐRUDAN ETKÝLÝYOR”

Bu arada, güçlerini Suriye'ye göndererek – çoðunlukla IÞÝD'le deðil de Suriye Kürtleri ile savaþmak için – Erdoðan ateþe benzin attý. 1980 ve 1990'lardaki terörle mücadele operasyonlarý sýrasýnda Türk ordusu, Kürtlerin çoðunlukta olduðu Güneydoðu'daki yüzlerce Kürt kasabasýný ve köyünü yerle bir etti. Yerinden olmuþ Kürtler Ankara, Ýstanbul, Ýzmir gibi büyük ve orta büyüklükteki þehirlere kaçtý. Dolayýsýyla, bugün etnik þiddet patlak verdiðinde, Türkiye'nin ekonomik, kültürel ve turistik merkezlerini doðrudan etkiliyor. Suriye'de bir çýkýþ stratejisinin olmamasý nedeniyle uzun vadede Türkiye güvenlik ve ekonomi konularýnda bir bataklýða batabilir.

Nitekim, Türkiye'nin isyanla mücadele kampanyasý ve askeri çarpýþma Türkiye ekonomisini kýrýlma noktasýna götürdü. Bu ironiktir çünkü, geçmiþten gelen kurulu politik elit, enflasyon ve ekonomik zayýflýklar gibi unsurlarýn sayesinde Erdoðan ve partisi iktidara gelmiþti.

Kabaca bakacak olursak, Türkiye'nin ekonomisi saðlam görülüyor. Dünyanýn 17. büyük ekonomisi, Türkiye'nin borç / GSYÝH oraný, ABD'ninkinden çok daha iyi, yüzde 35 civarýnda. Erdoðan, bu baþarýsý sayesinde bir miktar kredi elde etti, ancak buna raðmen sandýðý kadar deðil: Kendisi hem Türklerin ''yeþil sermaye''dedikleri paradan faydalandý – Katar ve Suudi Arabistan'da bulunan baðýþçýlarýn kayýt dýþý parasý – hem de demografik bölünmeden faydalandý, çalýþan sýnýfýn ise ölüm ve doðum oranlarý düþtü. (Ayný fenomen 1980'li ve 1990'lý yýllarda Doðu Asya'nýn büyümesine neden olmuþtu.)

Ancak bunlarýn hiçbiri, Türkiye'nin ekonomisinin tepe noktasýna geldiði ve geniþ bir düþüþ ile karþý karþýya kaldýðý uyarý iþaretlerini maskeleyemez. Son beþ yýlda, Türkiye'nin para birimi dolarýn deðerinin yarýsýný kaybetti. Enflasyon dokuz yýlýn en yüksek seviyesinde. Özel borçlar hýzla yükseldi ve bankalar riske girdi. Nitekim Uluslararasý borç verenler artýk Türk bankalarýndan kaçýyorlar. Bu sorunlarý çözmek yerine, Erdoðan onlarI reddetmeyi tercih ediyor. Son olarak Standart & Poor's, Fitch ve son olarak Moody's Türkiye'nin notunu düþürdüðünde Erdoðan bu durumu önemsiz gördüklerini belirttirken kuruluþlarý kendilerine komplo düzenlemekle suçladý. AKP trolleri, Türkiye'nin mali durumunu sorgulayan uluslararasý analistler ve bankalara karþý kampanyalar baþlattý.

“CHAVEZ’ÝN ÝSLAMCI VERSÝYONU HALÝNE GELDÝ”

Daha da kötüsü Erdoðan'ýn kiþisel intikam hýrsýný kanunlarýn üzerinde görmesi. 1500'den fazla Maliye Bakanlýðý yetkilisini tasfiye etti ve siyasi muhaliflerin sahip olduðu bankalarý ve iþletmeleri ele aldý ve onlarý aile bireylerine ya da arkadaþlarýna yok pahasýna sattý. Gerçekte, Erdoðan, Hugo Chavez'in Ýslamcý versiyonu haline geldi, Chavez, Güney Amerika'nýn en zengin ülkesi olan Venezuella'yý alýp ekonomik anlamda dibe batýrmýþtý. Türkler ekonomilerinin tek adam tarafýndan harabeye dönüþtürülemeyecek kadar güçlü olduðunu düþünüyorlarsa, kendilerine Venezuellalý'larýn da bir zamanlar ayný yanýlgýya sahip olduklarýný anýmsatmalý.

Türkiye bugün istikrarlý gibi görünebilir ancak bunun altý çürüktür. Yaklaþýk 15 yýldýr iktidarda kalan Erdoðan'ýn mirasý, Türkiye'nin istikrarýnýn temelini attý. Ve iktidarýn konsolide edilmesi ile, ölmesi ya da görevden ayrýlmasý durumunda onun yerini almaya hazýr hiç kimseyi býrakmadý. 

Erdoðan'ýn gürlemesi gücüyle ters orantýlýdýr. Tabanýný saðlamlaþtýrmak için Amerikan karþýtlýðý yapýyor, ve açýkça Türkiye'nin avantajýna olacaðýný düþünerek Rusya'yý ABD'ye karþý kullanabileceðine inanýyor. Fakat þunu anlayamýyor ki, Rus lideri Vladimir Putin öyle donanýmlý birisidir ki, Erdoðan onunla oynayacaðýna Putin Erdoðan'la oynayacaktýr. Her iki durumda da böyle bir strateji Türkiye için kaçýnýlmaz bir kayýba yol açacaktýr. Beyaz Saray'ýn ve Pentagon'un düþünmesi gereken soru, Türkiye'yle nasýl iyi dost oluruz deðil, Türkiye'nin çöküþünü nasýl yöneteceðiz olmalýdýr.

 Çeviri: Þývan Okçuoðlu

 Odatv.com

 

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.