Ýlker Baþbuð tutuklandý: Yetmez Ama Evet!

06 Ocak 2012 12:33 / 2480 kez okundu!

 


Eski genelkurmay baþkaný Ýlker Baþbuð'un 06-01-2012 tarihinde tutuklanmasý, demokratikleþme yolunda büyük bir adýmdýr. Ýlerde çocuklarýmýza anlatabiliriz, "ben o günü anýmsýyorum..." diye. Ýlker Baþbuð, sanýrým ordunun tüm günahlarýnýn 'son cahil cesaretli temsilcisi' olarak tutuklandý. Umarým onun umurunda olmayan "adil yargý" ona da uygulanýr.

"Ordu ülkeyi yordu" diye bir slogan vardý bir zamanlar, gerçekten de öyleydi. Düþünsenize, 4 darbe, bir sürü darbe giriþimi, bir sürü darbe planý, yol geçen hanýna dönen cephanelikler, orada burada ele geçen "boru"lar, ýslak imzalý belgeler... Ýnternet andýçlarý, medya brifingleri yoluyla medyayý kukla gibi oynatmalar...
Ordunun ülkeyi yorma karnesi pek parlak, say say bitmez. Biz özete devam edelim... PKK'nýn derin unsurlarýyla ve Ýsrail'le barýþçý olmayan þeytani iþbirlikleri; yerine göre Aczmendileri kullanma, yerine göre Hizbullahlar üretme, yönetme, çökertme; Ege'deki adayý kardaklama, Kardak'tan yararlanma, "muhteþem" 6-7 Eylülleri planlama... Bu ordu ülkeyi gerçekten yormuþ, insan sýralarken bile bunalýma girebilir.
Geçmiþte 33 günahsýz köylüyü öldürme, öldüren generalin ismini oraya buraya ama özellikle köylülerin öldüðü yerde bir kýþlaya verme... Üstelik bu isimlendirmeyi, indirmek istediði hükümet zamanýnda onun da inadýna yaparak bir taþla bir kaç kuþ vurmayý amaçlama... Bazýlarý "ama bu isim zaten AKP zamanýnda verilmiþti, o zaman neden engellemediler de þimdi kaldýrýyormuþ gibi yaparak kahramanlýk taslýyorlar?" diyerek bu kýþlanýn adýný bir iki ay önce deðiþtirten AKP hükümetine hala buradan vurma denemesi yapýyor. Bu sözler, bunu diyen muhalefetin neden hiç iktidar olamayacaðýnýn adeta kanýtý deðil mi?

Bu tutuklama Türkiye tarihinde bir ilktir

Bu tutuklamanýn geleceði belliydi. Bundan önce bir sürü "ilk" sýrayla yaþanmýþtý çünkü. Ordu üst düzey mensuplarý, kuvvet komutanlarý, emekli ya da muvazzaf bakýlmadan tutuklanýyordu. Hem ülke hem de galiba ordu, tüm cumhuriyet tarihini kapsayan "ordu vesayet"inden yorulmuþ gibiydi. Ordu büyük hatalar yapmaya devam ediyordu. Eskiden bunlara hiç ses çýkmamasýnýn, kendilerine pervasýzlýk bulaþtýrmýþ olmasý doðaldý. Fazla gizlenmeden aleni dolaplar çevirmeye alýþmýþ ordunun bu yorgunluðu onu daha da hataya zorladý. Ülkemizde darbe çaðýnýn geçtiðini görememe hastalýðý sayýlan tavuk karasýna bulaþmasýndan, sivillerin (özellikle Genç Siviller'in) diline düþmesinden belliydi bu yorgunluk.

Ordu, yargý, bürokrasi oligarþisinin oluþturduðu vesayetin rehaveti nedeniyle, ordu askercilik oynamak ile darbeciliði karýþtýrmýþtý. Giderek mesleði ile ilgili iþleri kötü, meslek dýþýna çýktýðý iþleri daha da kötü yapar oldu.
Yoksa Kýbrýs harekatýnda kendi gemimizi neden bombalayalým? Zavallý yeni asker gençleri askere deðil de korumasýz olarak, PKK ile danýþýklý döðüþ olduðu artýk ortaya çýkmýþ biçimde neden ölüme yollayalým?
Ýstihbarat varken bile karakol baskýnlarýný neden engellemeyelim? Heron'larýn istihbaratýný bile neden þike konusu yapalým? Tam baskýnlar sýrasýnda subaylar nasýl olur da hep karakol dýþýnda, düðünde olur? Niye olanlarýn çoðu 20-21 yaþýndaki gençlere olur? Yoksa toptan alýnýp satýldýklarýndan mý deðerleri azdýr? Yoksa pek bir laik olan ordumuz, onlarýn toptan ve rahat alým satýmýný kolaylaþtýrabilmek için mi "þehitlik müessesesini" burada pek bir iþtahla devreye sokmuþtur? "Peygamber Ocaðý", "Mehmetçik" edebiyatýyla kendi kirli savaþlarýna ses çýkarýlmamasýný þimdiye dek saðlamýþ olmak, deðiþen Dünya ve deðiþen Türkiye'yi okumakta ordunun gözüne örtü olmuþtur.
Hrant'ýn katlinden tut Aðca'nýn kaçýrýlmasýna, Uður Mumcu'nun ölümüne dek bir sürü olayda iz býrakan ordu acaba bu korkusuzluðu bizim kendisine verdiðimiz açýk çekten mi alýyordu? Ýyi niyetimizi kötüye mi kullanýyordu, ordu ülkeyi bundan mý yordu acaba?
Ýþte ordu, orducular ve ülkedeki, dünyadaki deðiþimlere vesayet düzeninin normlarýyla bakanlar bu nedenlerle belki, bu gerçeklerle bizi cesur biçimde yüzleþtirenlere kýzdýlar.

Medyanýn yüz aký sayýlabilecek Taraf gazetesine; vicdanýnýn pusulasýyla yol arayan "Bilge Katýr" Ahmet Altan'a bu süreçte ne kadar þey borçlu olduðumuzu giderek daha iyi anlayacaðýz. "Keþke o zaman Taraf'a kýzmayý býrakýp tutarlý eleþtiri özeleþtiri yapsaydýk" diyenlerin sayýsý orduda bile artmaya baþladýðýna göre artýk daha da umutlu olunabilir. Yoksa öfke baldan hala tatlý mý?

Demokrasi mücadelesi yolunun kolay olmadýðýný bilge katýrlarýn yaralarý bize hep gösteriyor. Bu mücadeleye katýlmak yerine oturduðumuz rahat koltuklarda, demokrasi çabasýnda olanlarý topa tutmayý neden sürdürelim? Yara almýþ ideallerimizi kötü ambalajlarla yeniden piyasaya sürme çabasýna bir yerde hüzünlü bir saygý duyabilir insan. Yeter ki halkýn içinde gerçek bir demokrasi savaþýmý içinde olanlara hain muamelesi yapmasýnlar. DSÝP'ten EDP'ye, BDP'den CHP içindeki cesur ve dürüst insanlara ve tek tek demokratlara teþekkür borçlu bu ülke. Çünkü onlar kimi zaman "Hayýr" kimi zaman "boykot" ama çoðunlukla "bu yetmez, daha da ileri gidilmeli" diyerek gerçek bir çaba içinde oldular. Kendi aralarýnda zaman zaman yaþadýklarý tartýþmalar elbette doðaldý, hatta yer yer ilerleticiydi.
Þimdi bu yeni durumda saflar yeniden oluþacak kartlar yeniden daðýtýlacak. Sorun buradan saflarý sýklaþtýrýp çýkabilmekte.

Yetmez Ama Evet

Ülkenin sahiden demokratikleþmesi için darbeciliðin kökünün kazýnmasý gerekiyor. 12 Eylülcülere dokunulacak elbette, sýra Susurluk'çulara, 28 Þubat'çýlara gelecek... Ordu ve onun vesayeti, o vesayete destek olanlar, o vesayeti bir türlü fark edemeyenler, ülkeyi de temiz eller savcýlarýný da gerçekten yordu.
Savcýlar da usta oyuncuymuþ doðrusu. Bakalým bu politik satranç oyununu sonuna dek götürebilecekler mi? Ne de olsa iþi daha ileri götürmeden bir yerlerde yeni bir vesayete baðlama hesabý yapanlar var. Bu hesap var diye þu ana kadar olanlarý yok mu sayacaðýz, yoksa bu olanlar daha ileri gitmek için bir basamak mý olacak? Bu biraz da bu sürece aktif biçimde katýlanlarýn gücüne, politik zekasýna, hükümete genel destek veren kesimleri inandýrmasýna ve onlarýn güvenini kazanmasýna baðlý. Uludere katliamýnda, Hrant cinayetinde, Ergenekon davasýnda, Alevi ve Kürt meselelerinde AKP saflarýnda baþlayan tartýþmalar ve uç veren farklýlýklarda her þeye "Hayýr" diyenlerin mi, yoksa "Yetmez ama Evet" yaklaþýmýnýn mý payý büyüktür? Bu da kýrýp dökmeden tartýþýlmaya deðer bir konu.

Son söz

Þimdilik tarihi bir adým daha geldi ve Baþbuð içerde. Yetmez ama evet!
Ordu, daha küçük, daha disiplinli, daha iyi organize olmuþ, kendini ülkenin sahibi sanmayan, sivillerin denetimine girmiþ bir ordu olmalý.
En azýndan AB'nin hukuksal normlarýný kabullenmiþ, muz cumhuriyetinde imiþ gibi davranmayan bir ordu gerekli.
Darbeci, muhtýracý olmayan, politikaya karýþmayýp, kendi iþini iyi yapan bir ordu isteyenler, bugün daha umutlu.
Ordu artýk ülkeyi yoramasýn.


Ýlhami MISIRLIOÐLU

imisirlio@gmail.com

06.01.2012

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.