Ýkinci Cumhuriyet

10 Kasým 2009 13:26 / 3382 kez okundu!

 


Belki þu an ülkemiz Ýkinci Cumhuriyet sürecine girdi de biz bunu ancak 2023 yýlýnda tarih kitaplarýnda okuyunca tam olarak anlayabileceðiz. Ýþlevini tamamlamýþ eski cumhuriyetimizin yerine gelecek olan ise, onun esas olarak demokrasiyle taçlandýrýlmýþ hali olacaktýr.

Ýkinci Cumhuriyet

Sözlük Yazýlarý -8

Birilerini pek bir kýzdýran masum sözcüklerdir aslýnda, Ýkinci Cumhuriyet… Ve Mehmet Altan’ýn adýyla anýlýyor artýk.

Bu sözcükler, eski cumhuriyetimizin iyisiyle kötüsüyle iþlevini tamamladýðýný, Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni çaðýn yeni yönelimlerine uygun olarak demokrasiyle taçlandýrýlmasý ufkunu içermektedir. Oysa Ýkinci Cumhuriyet’ten söz etmek kimilerine göre Cumhuriyet’e son vermek demek, hatta cumhuriyet düþmanlýðý demekmiþ. Bu korkular nedeniyle Mehmet Altan gibilerine kýzanlarýn, 16 Türk devleti kurmuþ olmakla övünmeleri ise iþin trajikomik yönüdür. 16 devlet iþinin safsatalýðý bir yana, öyle bile olsa 15 tanesinin batmýþlýðýný kabullenmek demektir bu. Kim bilir, belki deðiþim ihtimali karþýsýndaki bu telaþ, bu saldýrganlýk derindeki o suçluluk ve korkudandýr, “15 tanesini batýrmýþýz, aman bari bu batmasýn!” çabasýdýr.

Ýngiltere bir tane devlet kurmuþ 1000 yýldýr ayný devlet, üstelik cumhuriyet de deðil meþruti krallýk ama bizdeki cumhuriyetçilerin cumhuriyetinden epey geliþkin bir demokrasiye sahipler. Biz ise hem laikliði yanlýþ kavramýþ ve yanlýþ uygulamaktayýz hem de bunu cumhuriyetin neredeyse tek mühim özelliði saymakta ve üstelik de onun tehlikede olduðuna inanýyoruz. Yalan ve paranoya…

Yüzüncü yýl gelmeden ikiyüzlülükle yüzleþmek gerek, birinin bize ayna tutmasý iyi olurdu

Böylesi br ikiyüzlülüðü baþka bir sözlük yazýmda ayrýntýlandýrmýþtým. Bu yazýda ise dikkati çekmek istediðim þey, son geliþmelerin rüzgârýnýn bizi belki pek istemeden getirdiði ilginç kýyýlar… Artýk Ýkinci Cumhuriyet o kadar uzak deðil sanki, korkulacak bir þey hiç deðil. Üstelik isminin baþýna numara getirmek bile þart olmayabilir.

Süreç, ani ve keskin zýplamalar yerine aðýr aðýr ilerliyor. Belki þu an ülkemiz Ýkinci Cumhuriyet sürecine girdi de biz bunu ancak 2023 yýlýnda tarih kitaplarýnda okuyunca tam olarak anlayabileceðiz.

Aðýr olmasý, sindirilerek yürünmesi daha saðlýklýdýr. Yeni toplum kesimleri yeni konulara ikna olurken, düþünce ufuklarý yeniliklere açýlýyor. Baþbakanýn her konuþmasýndan sonra AKP tabaný, alýnacak dersleri almak, öðrenilecek konularý öðrenmek ve kabullenilecek tarihi þahýslarý kabullenmek için birbirleriyle ve kendileriyle akýl ve vicdan muhasebesine girmekteler. Bunun ne kadar büyük bir toplumsal dönüþüm olduðunu gözden kaçýranlar dünyanýn ve ülkemizin gidiþini asla anlayamazlar. Çünkü paranoyalarýn peþinden sürüklenmeye alýþanlar için her an yeni paranoyalar üretiliyor zaten.

Cumhuriyetin formatlanmasý

Tam bir buçuk yýl önce baþka bir sözlükte bu tür bir baþlýða þöyle yazmýþtým:

“Cumhuriyetin formatlanmasý, cumhuriyetimizin bir deðiþimin eþiðine geldiðini anlatan ironik ve teknik yaklaþýmdýr;

Laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti lafýný, statüko yanlýlarý da sýk sýk tekrar eder; format atýlmasýndan yana olanlar ise meseleye þöyle yaklaþýr ve:

1. Cumhuriyetin, gerçekte laik olmadýðýný ama laik olmasý gerektiðini, hakem devlet pozisyonuna geçilmesini ister;

2. Cumhuriyetin en önemli özelliðinin (demokrasi) hep eksik olduðunu, demokratik cumhuriyetin artýk zamanýnýn geldiðini söyler;

3. Sosyal devletin devletçilikten farklý olduðunu, yalnýz bizim için deðil Avrupa için de yenilikçi olacak yeni adýmlara ihtiyaç olduðunu söyler;

4. Hukuk darbelerine yollarý kapatýp, tutucu `kanun devleti`nden, ilerlemeye açýk `hukuk devleti`ne dönüþü isterler.

Ýkinci Cumhuriyet, belki de yalnýzca böyle bir þey -ki meselenin numarasý deðil içeriði önemli. Örneðin Fransa, bugüne gelene kadar 4-5 tanesinin üstünden geçip gitti.

Özetle format ihtiyacý dayatmýþtýr diyebiliriz. Devlet yönetimindeki aðýrlaþmanýn, zaman zaman error vermenin, olmadýk kilitlenmelerin baþka türlü izahý yoktur, üstelik baþka çözümü de yoktur."

Ýkinci Cumhuriyet

Ýþte eski yazdýklarým hemen hemen böyleydi ve görünüyor ki aradan geçen 1,5 yýlda kötüye deðil iyiye doðru yol almýþýz, sevindirici olan bu.

Gelelim ülkemizin bugün içinde ilerlediði tarihi sürecin alt baþlýklarýna:
1. Osmanlýdan beri var olan Ermeni sorunu, Ermeni açýlýmý biçiminde yaþamýmýza girmiþtir.

2. Cumhuriyet ile yaþýt olan Kürt sorunu, demokratik açýlým olarak kendini göstermiþtir.

3. Kýbrýs barýþý, kimi geçici çýkmazlara raðmen esas olarak topun hep karþý tarafa geçirildiði bir durumda ilerliyor. Yakýnda yeni geliþmelere gebe…

4. Rusya ve Ýran ile iyi iliþkiler, kendisini -gerçekte öyle olmasa da- AB kýskacýnda hisseden herkese iyi gelmiþtir.

5. Alevi barýþý, Sünni kesiminin de giderek alevileri anlamaya çalýþmasýyla bir denge noktasýna geliyor.

6. Gayri Müslim azýnlýklarýmýzla barýþma sürecinde, onlarýn insan haklarý ile ilgili sorunlarý bugün daha bir önemseniyor.

7. Suriye ve Irak ile gerçekleþen iþbirlikleri Ortadoðu'da dengeleri zorlamaya baþlamýþtýr.

8. Ýsrail'e karþý abartýlmamýþ dengeli bir tavýr koyuþ hem dostlarýmýz hem karþýtlarýmýz için yararlý olmuþtur. Belki en baþta Ýsrail için...

9. AB yolunda çoðu zaman aðýr kimi zaman þöyle böyle ilerleme sürüyor. Bu durum bizi kaçýnýlmaz biçimde hukuk devleti olmaya zorluyor.

10. Gittikçe daha çok kesim, ordunun siyasetten elini çekmesi gerektiðine ikna oluyor. Özellikle ordunun bunu kabullenmesi zaman alacak olsa da, süreç doðru çizgide geliþiyor. Milli savunma bakanýna baðlanan, devletin sahibi deðil memuru olduðunu kabul eden ordu, toplum içinde olmasý gereken yere oturacaktýr. Bunun sonucunda ülke savunmasýný daha doðru ve daha ucuz biçimde yapma þansý doðacaktýr çünkü izlenecek böyle bir politika, askerlerin iþini kolaylaþtýracak, büyük ve kötü ordulara ihtiyacý azaltacak, küçük ama etkili, donanýmlý ordularýn gündeme alýnmasýný hýzlandýracaktýr.

11. Ülke tarihinde ilk kez sivil, asker darbecilik yargýlanýyor ve toplumun çoðunluðunun aklýnda ve vicdanýnda mahkûm ediliyor. Ergenekon davasý ile ülkenin karanlýktaki birçok noktasý giderek böylece aydýnlanýyor. Bu dava zaten birçok açýlýmýn baþlangýç noktasýný oluþturdu.

12. Dünya tarihinin gördüðü en büyük ekonomik krizin gerçekten teðet geçtiði ise bugün daha iyi anlaþýlýyor. Ülke reytingimizi mecburen arttýran uluslararasý kuruluþlarýn takiye yaptýðýný bereket ki kimse iddia edemiyor. Bu durum sadece hükümetin baþarýsý deðil elbette. Kemal Derviþ'i ve onun kriz önlemlerini de unutmamak gerek, ona “Sorospu” diyenleri de...

13. Yeni anayasanýn zorunluluðu artýk genel bir kabul. Seçimlerin sonrasýndaki güç dengesine göre bir taslak ortaya gelecektir.

14. Adaletsiz seçim barajýnýn, ironi oluþturmadan Adalet ve Kalkýnma Partisi tarafýndan düþürülmesi durumunda, ülkede gerçek bir denge durumu oluþacaktýr. Koalisyonlar dönemi açýlacaðýndan iyi olacaktýr ve uzlaþma kültürü, program üzerinde anlaþma ve birlikte adýmlar atma dönemi gelecektir. AKP'yi DTP dengeleyecektir, DTP'yi ise AKP. Belki AKP - CHP koalisyonu cumhuriyetin daha az sarsýntýlý olarak Demokratik Cumhuriyet’e evrilmesini getirebilir.

Bugün kimsenin istemediði, ortada kalmýþ 1982 cunta anayasasý, koalisyon nefretini anayasaya yansýtmýþtý. AKP karþýtlarýný çok mutsuz kýlan %47 ile meclisin %65’ine hâkim olma adaletsizliðinin kaynaðýný tartýþmak, þikâyet edenlerin bir kýsmýnýn nedense iþine gelmiyor. Oysa koalisyon, diðer seçeneklere göre her zaman için daha fazla demokrasi demektir.

Ýlerici, demokrat bir partinin eksikliði var

CHP ve MHP'nin ulusalcýlýk, darbecilik, militarizm çýðýrtkanlýðý yaptýðý günümüzde; ana muhalefet görevini hala ne yazýk ki hala AB yapýyor. Buna raðmen ülkemizde hayýrlý bir süreç olgunlaþmakta ve hepimizin layýk olduðu bir demokratik cumhuriyet 86 yýllýk gecikmeyle de olsa gündemin merkezindeki yerini saðlamlaþtýrmaktadýr.

Ýleriyi gören, ufku geniþ bir ilerici, demokrat partinin eksikliðinin çok hissedildiði bir ortamda; demokratlar, ilericiler yerlerinde oturursa, yanlýþ yollara giderse, bu demokratik cumhuriyeti yaþama geçirenler, kaçýnýlmaz olarak baþkalarý olacaktýr, oluyor da. Sürecin ana itici gücü olanlar kendileri çok demokrat olmasalar da, hayat onlarý mecburen demokratikleþtiriyor. Üstelik deðiþimde demokratlarýn rolü sýnýrlý oldukça çözüm çerçevesi elbette ki daha dar kalabiliyor. Bunu gözden kaçýrmamalýyýz. Özetle onlarýn kimi durumlardaki tutarsýzlýklarýna kýzmak yerine toplumsal sürecin yeni tür örgütlenme ihtiyacýna acilen ve doðru olarak yanýt vermeliyiz.

Kimileri eski tür sýnýf partilerine ihtiyaç var diyerek tipik bir komünist parti öneriyorlar. Oysa yeni anlayýþta “parti olmayan parti” oluþturulursa, onun içinde zaten bir tür fraksiyonel yapýlar yasal olarak var olacaktýr. Her grubun abartýlmamýþ kendi iç mekanizmalarý, kendi yayýn organlarý bulunacaktýr. Önemli olan bunlarýn kendi iç ortak paydalarý ve bu ortak konular çevresinde yeni tür bir demokratik merkeziyetçilik çerçevesinde eyleme geçebilmeleri, günlük politika yapmalarý ve kendi dýþlarýndaki örgütler ile ittifaklar kurarak toplumun dönüþtürülmesinde manivela olmayý baþarmalarýdýr. Önemli olan, baþarýsýz fraksiyonun ya da iç ittifakýn yerini demokratik çerçevede baþkasýna sorunsuz býrakabilmesidir.

Biliyorum eski dualarý ezberlemiþ olanlarýmýz, bir sürü konuda olduðu gibi bu konuda da yenilikçiliðe yakýn deðiller. Ýnternetin olduðu ve küreselleþmenin yeni perspektiflerle geliþtiði günümüzde adaletli, özgür bir toplum hayali kuranlarýn, hala bir ütopyasý olanlarýn, yeni partiler oluþturabilmek için yeni tür bir arayýþýn zorluklarýný da göze almalarý gerekiyor.

Kim bilir? Sürece korkularýmýzý yenerek, ütopyamýza güvenerek bakmayý denersek kendimizi daha iyi hissedebiliriz. Þu günlerde yaþananlara, alýþtýðýmýz bakýþ açýlarýnýn dýþýnda bir yönden bakmanýn tam sýrasý.


Ýlhami Mýsýrlýoðlu

Ýstanbul
10-11-2009

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
13 Kasým 2009 12:04

nuhungemisi

Yazýmla ilgili eleþtiri yazan eski arkadaþlarýmýn, yoldaþlarýmýn içi rahat olsun; hakaret etmemek koþuluyula herkes istediðini yazmakta bereket ki özgür. Yeter ki birbirimize karþý daha özenli bir dil seçelim ve ütopyalarýmýzýn peþinde koþarken de günlük hayatý ýskalamayalým.

Yazýlarýma biraz daha az önyargýyla yaklaþýlmasýný beklerdim doðrusu. Geçmiþteki birlikteliðimizin getirdiði bu kadarcýk bir beklentimin de anlayýþla karþýlanacaðýný umuyorum. Bu arkadaþlarým unutmamalý ki, gelecekte atýlacak kimi adýmlarda en uzaklarýnda deðil belki en yakýnlarýnda yine bizim gibi birilerini bulacaklardýr. Aramýzda aslýnda dün de kimi farklar vardý, bugün de var. Tek fark bugün bunlarý rahatça konuþuyor olmamýzdýr belki...

Yaklaþýk ayný fikirleri savunduðumuz ya da biraz uzak düþtüðümüz tüm arkadaþlarýma içtenlikle þunu söylemek isterim:

"Arkamdan yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme ben takipçin olmayabilirim. Yanýmda yürü böylece ikimiz de eþit oluruz." (Kýzýlderili atasözü)
12 Kasým 2009 17:08

nuhungemisi

butarihtesendevarsýn adlý yahoo grubunda, yazým üzerine yayýnlanan ve Cevdet Arslan'a ait olan bir eleþtiriyi aktarýyorum.

--------------------------

"M.Taþ ve Mýsýrlýoðlu' nun yazýlarýný ve dolayýsýyla düþüncelerini okuyup öðrendik.
Bu iki arkadaþ komsomol ÝGD'nin Ýzmir'deki önderleri, liderleri idi.
Bizim örnek aldýðýmýz ve aðýzlarýndan çýkan her sözün bir anlamý olduðunu ve bunun sosyalizme giden yolda önümüzü açtýðýný düþünerek, bizlere anlatýlanlarý çevremize yaymak için çabalar sarf ettiðimiz, uðruna her türlü baskýya, iþkenceye ugradýðýmýz ve yaþamýmýzýn o dönemde ve bugün de belirleyici olmasýný borçlu olduðumuz iki arkadaþ.
Okuduðum her iki yazý da beni hayal kýrýklýðýna uðrattý.
Yazdýklarý, önerdikleri ve inandýklarý görüþlerin hayatýn gerçeklerinden ne kadar uzakta olduðunu fark etmiyorlar bile.
Çünkü onlar þu anda içinde olduklarý sýnýfý temsil ediyorlar.
Herþeyi kafa ve el emeðiyle yaratan ve üreten sýnýftan deðiller artýk.
Ve sanýrým her ikisi de bir fabrikanýn eþiðinden geçip kart basmanin , 8 saat bantin karsisinda tekdüze calismanin ,isverenin üretimi ve arti degeri arttirmak icin ne türlü yöntemler kullandiginin, fabrika duvarlari icindeki hiyerarsinin silahli kuvvetler icindeki hiyerarsiden bile daha güclü oldugunun farkinda degiller.

Yok efendim kapitalizm daha güleryüzlü ve insancil olacakmis veya olmak zorundaymis.
Bunlari gelsinler burada direk üretimin merkezinde olanlara hemde otomasyonun en ileri düzeyde oldugu burjuva demokrasisinde olan ve yasayan iscilere anlatsinlar.

Bantlarda calisan isciler 4 veya 5 saniye icin kavga veriyor, mücadele ediyor.
Denilebilir ki ne olacak canim o saniyelerin ne önemi var.
Ama kazin ayagi öyle degil, bircok arkadasin o tekdüze isi yapmaktan ayni aleti tutmak ve sikmaktan elleri ve kollarindaki kaslar ve sinirler iltihap olmus ve zedelenmis durumda.
Kaldi ki insani ihtiyac diye bir sey de var. onu giderebilmek icin springer denen kisilerin gelmesini bekliyor.Ve cogu zaman, aman is yerindeyken basima gelmesin sonra sorun yaratirlar diyerek evinde ihtiyaclarini gidermeye calisiyor.
Durum bu kadar acik ve net.
Binlerce iscinin calistigi bir fabrikada o saniyeler isveren icin cok önemli.
Parca basina düsürülen üretim zamani kendisinin cebine arti deger olarak giriyor.
Ve bu yöntemi gelistirmek icin her gün kafa patlatiyor.
Bu benim verdigi örnekler sadece benim yasadiklarim ve arkadaslarimin burada yasadiklaridir.Ü lkede üretim icinde olanlarin da söyleyecek sözleri mutlaka vardir.

Bu nedenlerle burada mücadele eden ,soruna sinifsal bakan arkadaslar, isci temsilciliklerinde , sendikalarda ve bu organlarin secimlerinde tehdit ve santaja magdur kaliyorlar.Baski yalniz isverenden degil sendikalardan da geliyor.
Cünkü sinif mücadelei demek ,sistemi karsina almak demektir.
Bunu yapamiyorsan savrulacagin yer bellidir.
Ne kadar allayip pullasan da ,sagdan soldan soslu alintilarla güzellestirmeye calissanda bu sistem siritiyor.

Bu iki arkadasin bizlere önerdikleri yol sanirim suna benziyor;
Birgün uzaydan daha sosyal ,daha gelismis ve ileri teknolojiye sahip " insancil" yaratiklar gelecek ve bizleri bu sistemden kurtaracak.
Önerdikleri yol ütopyadan baska birsey degildir.
Herkes yerine.
Arslan"
12 Kasým 2009 16:55

nuhungemisi

Eski yol arkadaþlarýmdan Hasan Ergül'ün, baþka bir grupta yayýnlanan eleþtirisini aktarýyorum.

-----------------------

"Ýkinci inci tanesi de nihayet geldi... Eski dualarý ezberlemiþ olanlar, yani bizler, yani Komünistler, Sýnýf partisi özlemi içinde olanlar, yani tipik KOMÜNÝST PARTÝSÝNÝN gerekliliðini savunanlar, yani yine bizler, yazara göre, deðiþimi göremiyoruz... Artýk internet var, üstelik küreselleþmenin yeni boyutu var ve biz Komünistler hala deðiþmiyoruz... Bu düþünceleri taþýyan ve aþaðýdaki incileri döktüren bizim eski bir yoldaþýmýz... Konuþtuðunda, bizleri coþturan ajitatör Ý.MISIRLIOÐLU...
Yazdýðý bu yazýnýn benzerleri her gün, gazetelerde, köþe yazýlarýnda sürüyle çýkýyor... Zevkle okuyorum... Hiç biri beni rahatsýz etmiyor... Ama, eski bir komünistin, böylesi bir yazý yazmasý benim yüreðimi burkuyor... Önce M.TAÞ, sonra MISIRLIOÐLU... Yani pes doðrusu... Görüþlere saygýmýz sonsuz, ama bu görüþler, klasik, bilinen Sosyal demokratlardan gelmiyor... Onlar her gün, gazetelerdeki köþelerinden, hedef kitlelerine sesleniyorlar ve ben onlarý anlayabiliyorum... Anlayamadýðým þudur... Bu sitede, bu yazýnýn hedef kitlesi kimlerdir? Eðer, henüz devrimci ruhunu yitirmemiþ olanlar hedefleniyorsa, bir kez daha içim burkulur... Bizler o kadar ucuz muyuz? Evet bozuk para gibi harcanan eski komsomollarýz her birimiz… Deðerimiz de olmayabilir, bir pula satýlmaya alýþkýndýr çoðumuz... 12 EYLÜL iþkencehanelerinde, zindanlarda, loþ bodrumlarda, açlýk sefalet günlerinde zaten deðiþmemiz ve devrimci ruhumuzu teslim etmemiz için, gözler baðlanarak, bu görüþler bize empoze edildi bol bol… Yaþamýn her alanýnda bu deðiþime zorlandýk, zorlanýyoruz... Anlaþýlan zorla olmazsa, tatlý tatlý ajitasyonlarla olur deniyor...

ÝLHAMÝÝÝÝÝ... Eski formunu yitirmiþsin... Hiç olmazsa, araya biraz soslayýp, devrim-mevrim, barýþçýl-marýþçýl filan-falan ekleyip, Marksist makyaj yapsaydýn... Belki yiyen çýkardý... Ama, sana da haksýzlýk etmiyelim, senin yazýný, inek dýþkýsýnda inci bulduðunu zannedip, buraya taþýyana sormalý maksadýný... Sen zaten dönmüþsün, kendi sitende de, istediðini yazarsýn... Bu siteye hitap etmiyorsun... EKÝM DEVRÝMÝ günlerini anýmsadýðýmýz þu günlerde, psikolojimiz de pek, sizleri anlamaya müsait deðil… Eskiden beri sosyal demokrat olanlarýn psikolojileri, sanýrým pek müsait ve çok deðer vermiþler yazýna... Benden, on üzerinden sýfýr... Not veremiyorum... ÜZGÜNÜM… HASAN ERGÜL"

11 Kasým 2009 00:41

hurkus

Sait Almýþ'tan not:

"Ýkinci Cumhuriyete Beþ Kala" yazým Ýlhami'nin yazýsýna cevap deðil ama ayný noktaya farklý açýlardan iþaret ediyor, yorum bölümüne eklerseniz sevinirim.

(Sait Almýþ'ýn bu yazýsý 30 ekimde izmirizmir.net'te yayýmlanmýþtýr.)
---------

Ýkinci Cumhuriyete Beþ Kala

Sait Almýþ - 29 Ekim 2009 


ABD emperyalizminin “yeni dünya düzeni” planlarý çerçevesinde Kuzey Afrika’dan Ortadoðu’ya ve Asya’ya uzanan bölgeyi yeniden yapýlandýrma planý “Geniþletilmiþ Ortadoðu Projesi” (GOP), Türkiye Cumhuriyetini de köklerinden sarsýyor.

GOP çerçevesinde Türkiye’ye biçilen misyon ve kariyer iyice ortaya çýkmaya baþladý. T.C “Bölgesel Lider” payesi altýnda, ABD ve Avrupa emperyalizminin bölgedeki alt-emperyalist ülkesi olarak belirlenmiþ durumda.

Bu çerçevede GOP'de taktik deðiþiklikler yapan ABD emperyalizminin ,Obama ile birlikte “demir yumruk” politikasý üzerine “kadife eldiven” geçirmeye; Ýsrail’i geri çekerek Türkiye’yi öne sürmeye baþladýðý görülmektedir.

Emperyalizmin bu politika deðiþikliði T.C devletinin yeniden yapýlanma sürecini de hýzlandýrmýþ görünüyor. 2001 krizi ile GOP'de görev almakta ayak sürüyen 1.Cumhuriyet partileri etkisizleþtirilmiþ, yeni oluþturulan AKP desteklenerek, hýzla hükümete taþýnmýþtýr.

Bu pencereden bakýldýðýnda:

1- GOP eþbaþkaný AKP hükümetinin ekonomik, siyasal ve moral olarak ABD ve AB emperyalistleri tarafýndan sürekli desteklenmesi anlaþýlýr olur;

2- AKP nin hükümete gelmesiyle 1.Cumhuriyeti kuþatma harekatýnýn baþlatýldýðý, 2003'de Irak iþgalinde ABD’ye zorluk çýkaran ordu üst yönetimi baþta olmak üzere devlet bürokrasisinin yeniden yapýlandýrýlmaya giriþildiði görülür;

3- AKP’nin hükümete gelmesiyle baþlayan ve Ergenekon davasýna dek uzanan hükümet ile ordu ve diðer devlet bürokrasisi arasýndaki çatýþmayý ve bu çatýþmanýn giderek AKP lehine sonuçlar doðurmasý ile çatýþmanýn þiddetinin giderek azalmasýný anlamak da kolaylaþýr; kuþatma son evresine gelmiþ ve sonuç almak üzere olabilir.

4- Gül, Tayyip ve Davutoðlu’nun el birliði ile yerleþtirmeye çalýþtýklarý, dýþa dönük, nüfuz oluþturucu 2. Cumhuriyet dýþ politikasýnýn, 1. Cumhuriyetin içe dönük, savunmacý dýþ politikasýndan farklýlýðý da anlaþýlýr olur.

5- Yine bu pencereden bakýldýðýnda sadece Altan’larýn fantezisi gibi görünen 2.Cumhuriyet fikrinin deðiþik adlarla da olsa daha geniþ kesimlerce savunulur olmasý ve bu düþüncenin Türkiye solunu da ortadan ikiye bölmesi anlaþýlýr olur.

Sýnýfsal açýdan ve devrimci açýdan bakýldýðýnda ise sosyalistlerin, T.C devletinin yeniden yapýlanmasýnýn ürünü olan bu kavganýn bir tarafý deðil, taraflarý ile birlikte hem Kemalist hem de Ýslamcý Cumhuriyet karþýtý olmasý gerektiði de açýk olmalýdýr.

Bakýnýz:

http://www.izmirizmir.net/bilesenler/forum/baslik.php?baslik_no=2178
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.