TÜYAP DİYARBAKIR KİTAP FUARI

19 Haziran 2010 14:28 / 1640 kez okundu!

 


Efendiciğim!.. Peki sonra?.. Sonrası bulut çocuğum. Tıpkı masalındaki kartal gibi. Aklı bir karış havada yağmur. Ama gökkuşağı açmayan yağmur. Deli gibi delicesine!.. Taşların sıkıntısı yüzyıl. İsimleri başka çağrıları değişik ana rahmi. Sokağından çağlayan Hamravat sonrası. Delice Dicle cümlesi. Oyun değil acısı bekleyişi su işte!..

Otobüsten inme gençliğim!..

Ağladı pişman. Kahveyi sürdü ortasına gözyaşlarının. Baktı olmadı yürüdü köprüye. Kediler kadar hırçın, huysuzdu artık. Konuştukça dağıldı saçları. Sesindeki harflerin derdi bitmedi. Savruldu çare ararcasına hayatına. Bir oyun hatırlamaya çalıştı olmadı. Unutulmuşlara gebeydi gün. Doğmaktan yorgun yığıldı küçelerin gölgesine. Dilinden sıyrıldı gitti aşk!..

Kitaplarına sarıl küçüklüğüm, ebem kuşağı!

Evi sardılar! Geldi dedi!.. Geldiler!.. Bırak annenin kollarını!..

Bekle başkalaşır “üçkuyular”ın sebebi. Bulunmaktan dönse kan ne vazgeçiş sığar anlatılmayana ne de çizilen.Sordu!

Eski Newroz alanının oradaymış kitap fuarı. Avlusunda Mehmed’in ufaklığı!.. Beklermiş Behrengi’nin “küçük kara balığı”nı... Bekle!..

Mayıs dündü niye geç kaldın?.. Otuz gün sonra… yıla vur öyle topla… Öyle bekledim onları. Uzun bakışmaların buluşması sohbet oldu. Haziran yılları karşılar. Cümle âlem okusun sabrını inen adımların. Oku!..

Sulardan taştı gece. Sızdı yoksula. Hasankeyf’in adını soran bayıldı ücretsizliğine. İmzasını seyretti. Sonra?.. Gitti arkadaşlarının ardı sıra. Gitti!.. Güneşevinin heyecanı ilk günlerinde buradaymış. Elektrik ürettik derken çıkardı geçmişini Allianoi, Munzur ve Hasankeyf’in. Fırtına’da çiçeğe durdu güneş. Karadeniz’de rüzgâra yıkıldı bakışları Aram’ın. Ah! Dedi; ah bana ne çocuk kaldı ne de rahim. Bedenim üzümünden çıkıp düşmüş serseri. Yervant udun gövdesine titrerken çıktı yıkık evlerin burçları. Harcı sıvası kandır barışmaya gönlüm. Hevselden ayaklandı toz yakasına ilişti dengbej’in. Sayrılarla geçiyordu binyıl. Bir kadın her yıl aynı zamanda mezarı bile kokmayan darağacına ağıt yakmaya geliyordu. Surların yediveren kabulü selamlarken geleni kaçıyordu aynalarda bakışmayan eller. Vucud iklimin hoyratlığı sessiz diklenmeydi kuzeyde.

Diyarbakır’da Tüyap kitap fuarı açıldı. Mayıs vedaların solgun bekçisiyken umudun suya değdi harfleri… geldiklerinde leyleklerin göçü, ebabillerin sarhoşu, çapkını, karası, ufağı büyüğü burada. Söz!.. Söz!..

Siyah suyunun, kuyuların yüzüne döküldü demir. Hayal gerçekleşti... Çocuklar geldi. Rahme düşeni ay yüzlü cümlesini okumaya çalıştı.

İnsan insana değdi. Birbirini okudukça başkalaşır dedi içi.

Umdu… Baktı hepsi gelmiş…

Adı Deniz, Şeyhmus, Margos, Muhsin, Cemran, Turan, Sunay, Kayhan… inme dedi otobüsten inme… tanıyorum ben onu!..

İndi!..

Hadi öyleyse uçurtmalar gökkuşağına!...

Seneye dedi Ebabil, konmadan seneye!...

Sulara! Dicle’ye!...

Dolaş sarmaş! Beden bedene… Burçların……


İffet DİLER

MAYIS 2010


 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.