Saçları kıvır kıvır bir küçük kız...

09 Eylül 2009 18:11 / 1592 kez okundu!

 


"Doğa, hayatına sahip çıkıyor. Artık yeter diyen birileri olmalı derken kendi yolunu belirlemek istercesine bağırıyor işte. Eşyalar yağmalanıyor bir yandan. İnsanlar hem izliyor hem de tabak, çanak istifliyor. Küçükçekmece’de kadınlar işe giderken hatta servis aracından inerken hayattan ayrılıveriyorlar. Bu “su” nasıl böyle coşkun akıyor o yoldan peki... Yoksa orası da suyun gitmek istediği yerlerden biri mi?... Kargo araçları, oyuncaklar dağılmış ortalığa…"

***

Bazen ses çıkmaz olur çünkü söz biter. Şu çok sevilen dizinin repliklerinden biriydi galiba..” şekerim kal geldi ”… Yaz günleri sıcak, güneş, denizdi,sıkıntıydı derken geçti gitti. Pastırma sıcakları bitti mi bilmiyorum. Aslında artık hiçbir şey bilmiyorum. Örneğin hangi sebze hangi mevsimde yetişiyor hatırlamıyorum. Unuttuğum yıllar gibi geçiyor zaman. Ruhsuz, sığ… Haksızlık etmek istemem ancak insan bolluk bereket arasında özlemeyi unutuveriyor. Yeni dünya düzeni. Bildik bir cümle. Hayat artık böyle. Gelip hızla geçiyor, tükeniyor. Bütün güzellikler gibi.


İstanbul!... Hani 2010’daki “Kültür başkenti”. Sular altında. Yıllardır böyle yağmur yağmadı deniyor. Hiç olmayacağı anlamına gelmiyor değil mi? ”Kara ile deniz birleşti“ başlıklardan biri. İyi de orası sanki deniz.. Doldurup yapmış olabilirler mi acaba? Koltuklar, buzdolapları, tabaklar, at, araba, kamyon, tır, otobüs…insanlar..suyun, çamurun içinde. Kuru derelerden söz ediliyor. Şöyle diyebilir miyiz “su yerine döndü”. Biz gerçekte yanlış yerdeyiz. İş yerlerimiz, otobanlar, evler.. hepsi yanlış. Köprüler pasta gibi kesilmiş dendi. Tatlı mı tatlı acı tatlı. Mimar Sinan’ın yaptığı duruyor. Neden?.. Yeri mi doğru?.. 

Doğa, hayatına sahip çıkıyor. Artık yeter diyen birileri olmalı derken kendi yolunu belirlemek istercesine bağırıyor işte.              
 
 
Eşyalar yağmalanıyor bir yandan. İnsanlar hem izliyor hem de tabak, çanak istifliyor. Küçükçekmece’de kadınlar işe giderken hatta servis aracından inerken hayattan ayrılıveriyorlar. Bu “su” nasıl böyle coşkun akıyor o yoldan peki Yoksa orası da suyun gitmek istediği yerlerden biri mi?... Kargo araçları, oyuncaklar dağılmış ortalığa…

Toprak önüne kattığını sürüklüyor suyla. Ağaçları sökmüşler ıslah çalışması yaparken. Yıllar öncesi orman mıydı buralar?... Konuşsa duyulmazdı sesi o bağırdı. Peki duyan var mı? Depremi hatırlayan oldu mu?... Önlemi kendimiz almak zorundayız.

Ağaçları kesmekten, yakmaktan…

Evleri denize nispet mesafesinde yapmaktan…

Köprüyü buraya asfalt döktük oldu demekten…

Kısacası doğayla oynamaktan, kafa tutmaktan vazgeçmeli…

Yani, Allianoi, Hasankeyf, Munzur, Karadeniz, su, balık, taş… geleceği hak ediyor… Kuşlar ve böcekler de. Kısa vadeli hesaplardan, egodan, hep daha fazlasını istemekten caymalı.

Sözün, dilin gönlü olsun.


Kimse eksilmesin…

Ağaca, emeğe, birbuçuk yaşındaki çocuğa…

MERHABA!...


İffet DİLER
09.09.09
 



www.allianoi.org
www.dogadernegi.org
www.izmirizmir.net
www.firtinadereleri.com
www.tudef.com
www.hasankeyfgirisimi.com
www.fotogezgin.com
www.sirtcantam.com

"Allianoi, Hasankeyf, Munzur... geleceğinizdir... Kafanızı kuma aklınızı suya gömmeyin..."

 

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.