ELA!.. ELA!.. PEDİMU!.. ELA!...

08 Nisan 2011 13:13 / 2836 kez okundu!

 


Merhaba,

Bağışla, mektup yazmayı ısrarla seviyorum. Tutulduğum (!) başka saatler gibi. Ama kalemle kâğıdı da özlemeden edemiyorum. Buradaki hoşluk apansız gidivermesi. Sonrası…”öyle”... kim bilir bir gün yazarım… posta güvercinleri getirir bilinmez…) Olmadı “pul” yapıştırır kuşun kanadına, öyle de yük olurum…

Her İstanbul dönüşü fotoğraflar sıralanıveriyor ardı ardınca. Ben de şımarıklıktan geçiyorum dosyaların karşısına ve döküyorum ortalığa... Sindirmeye çalışıyorum o uzun yalnızlık sonrası... Hayal geliyor çok şey... hayal ve inanılmaz güzel... Oysa daha geçenlerde eski albümleri kaldırdım ortalıklardan. Galiba hem bahar hem de kırlangıçlar kapıyı çalıverince içimde sular seller aktı ve söz olmaya başladı gördüklerim.

Dün rakı biraz, peynir, zeytin ve soğan vardı avuçlarımda...( bu arada günlerden “Pazar”. Yaşamaya Oy kullandık eve döndük... Babam yaşasa şarap içer, denize oturur öylesine sonsuza bakardı. Söylenirdi bir de. Söylenir, arkadaşlarını anar arardı. Artık sadece ikisi hayatta. Beni çocuk bilen hatırlayan iki kişi..:)…) Ekmek eksik olmadı bereket... Helvanın limonu seni hayrete düşürmüştü. Haklısın “halt” ettik sıkmakla… Bir İzmirliyi arayıp bilmediğini öğrendiğinde sen değilsin demiştin… Unutulmaz gülüşün o bilinmeyen tepenin yabanisidir utanma!.. Gece çabuk geldi... Sabah da... Mevsimdendir… Kırlangıçlar geldi ya! Onlar kanatlarını zamana dokundurdu mu değişir her şey…

Sonra işte şu biraz rakı, olmadı zeytin ve peynir... çağırıverdi… bir de “Arkadaş… Z. Özger… bugün helva yedim şarap içtim göğe uzandım... avuçlarımda hüzünlü bir aşk ince kemikli bir eli okşuyorum… göğü okşuyorum... yabani bir diken batıyor avuçlarıma... bir çakıyla parmağımı kesiyorum yanlışlıkla…” ...böyle sürüp gidiyor... anladım “mayıs” gelmekte... insan yanım yıllardır soğuk bir zindanda utanıyor. Ne ruhu dediniz mösyö?..

Cümleler beklerken geldin sen... Hava güneşe kesmiş İzmir’de, o da zorun, günlerin çaba istediğinin farkında. Oysa insanlar nasıl sevinçle yıkanıyorlar bilsen... Acele etmiyorlar mı? Sevinmek de ustayızdır... Ah keşkelerde! Yıkılmasak... uzağa düşürmeseler bile isteye... Bağıra çağıra... Dilekler dilekler bitmez.. Güneş!.. Bir türlü karar veremedi oysa... Leylekler fır döndü ortalıkta... Ama güneş pek ürkek... Üzgün belki... İnsanların, doğmamış küçüğün, sevgili filizin üşümesini istemiyor. Ayvalar çiçeklendi ay!..ay!..yabani menekşeler fıkır fıkır kaynaşmakta toprağın yüzünde... Bağırıyor ama!... Gelmiyor bir türlü. Yıkasam acılarını, ağarsa zaman... Biter mi dersin?..

Mektup canım istedi... Bir de gece haberlerin sonrasında geldim ve aksimize baktım... Şefkât dedim bağırdım sessiz sessiz… Şefkât ve sabır!...

Deniz yanıtladı; üzme canını anlayacak bir gün seni, sevgini... iç acın, kanamaların bitecek… öfke patlamaların suya karışacak… aklın ve sen özgür kalacaksınız… dur, sakinleş… hele ıssız kal bir süre… sus ol!.. sus!..

Sevgiyle!..

Yorgunluğuna ve gelişlerine...

Öfke!..


İffet DİLER

07.04.2011, İZMİR/ Gülbahçe


 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.