Herkes kendisi kadar sever... - Solmaz Kamuran

14 Kasım 2012 13:51  

 

Herkes kendisi kadar sever... - Solmaz Kamuran

Seni seviyorum...

İnsanın bu kadar çok tekrarlayıp da aşındıramadığı bir başka iki kelime daha var mı?

Üstelik acıktım, susadım, üşüdüm gibi de değil. Aç da olsan, susuzluktan dilin damağın birbirine de yapışsa, soğuktan tir tir titriyorsan da; eğer bekliyorsan bir çift dudağın sana bunu söylemesini gizli ve yakıcı bir arzuyla...

“Seni seviyorum...”

Kim gökler katında bir mutluluğun yaldızlı kanatlarıyla havalanmaz ki bu sihirli iki kelimeyi duyunca?

“Seni seviyorum...”

İnsan kadar çok aşk yaşandı, yaşanacak... Kimi kaybolup gitti bir saman alevi gibi, kimi yürek burkan bir anı oldu yirmi yaşında, otuzunda, altmışında...

Gözümüze yaş doldurdu, yüreğimizi ısıttı, bir küçük gülüş bıraktı ve sonra bir gün kimse hatırlamadı. Olsun...

Aşk hep vardı... Ay gibi, güneş gibi, yıldızlar gibi... Olmuş ve olacak olan gibi...

Toz bile olmuş olsa, aşk daima vardı ve var olacak baş tacımızda, ayakuçlarımızda.

Her şeyi aşan büyülü aşk... Ne yarışabilir onunla?..

Asaletten de, paradan da daha büyük bir şeydir aşkla, aşkın ürünü olmakla övünmek...

“Biliyor musun, bunlar annemle babamın aşk mektupları” diye solmuş bir kurdeleyle bağlanmış bir tomar sararmış kâğıdı uzatan birinin karşısında ne bir zengin servetiyle, ne de bir aristokrat unvanlarıyla şişinebilir, hele bir de bir toplumsal uzlaşmanın çocuğuysa... Yalnızca kalbi burulur... Aşkın olmadığı yerde insan sıradanlaşır, insan küçülür ve insan anlamını kaybedip kaybolur.

İnsan aşka ait olmak ister... Aşktan doğmuş ve aşk için ölmüş olmak...

Aşk da tıpkı ölüm gibi eşitliğin arenası değil mi?..

Boğanın karşısına çıkan matador hep aynı matador gibi görünür, ne giyerse giysin üstüne, ne takarsa taksın başına...

Ama bir de görünmez kanatları olan matadorlar vardır ve bir de o kanatlı aşklar, âşıklar...

Yaratan aşklar, ölümsüzlüğü yakalayan âşıklar...

Doğanın verdiği içgüdüye asla ihanet etmeden, ama onun ateşli nefesini izleyerek, onu aşan aşklar...

Ve aşkla yan yana yazılan adlar...

Hiç “Amaretto Disaronno” içtiniz mi?

Eminim pek çoğunuz en azından bir kez tatmıştır bu nefis likörü.

Peki, şişesinin üstündeki etikete hiç takıldı mı gözünüz?

Şöyle yazıyor:

“Bu efsanevi likör 1525 yılında yoksul, güzel ve genç bir dul tarafından, Leonardo da Vinci ekolünden ünlü sanatçı Bernardino Luini’ye bir aşk armağanı olarak yapılmıştır. Luini de onu Saronna Kilisesi’nin fresklerinde ölümsüzlüğe kavuşturdu. Amaretto, İtalya’nın en lezzetli, en romantik likörüdür. Tadı öylesine özeldir ki, tarif edilemez, yaşanır, aşk gibi ...”

Genç bir kadın neredeyse 500 yıl önce, aşkının coşkusu ve heyecanıyla sevdiği erkeğe özel bir içki yapmış ve bizlere kadar gelmiş bu tükenmez, baş döndüren, lezzetli armağan...

Ey kanatlı aşk sen çok yaşa...

Peki, ya satranç?..

Bir Hint efsanesine göre satrancı da aşka borçlu insanlar.

Bir genç Hintli kadın öylesine sever ki erkeğini, hiç istemez ondan ayrılmayı, bir dakikalığına bile olsa... Oysa adam da diğer erkeklerle ava gitmek ister, dolaşmak ister arkadaşlarıyla. Düşünür taşınır kadın ve bir oyun bulur...

“Dört at oyunu”nu...

Ve öğretir âşığına, adam bir daha hiç ayrılmaz yanından kadının...

Kim demiş aşk insanın aklını başından alır diye?

Akıl oyunu satranç işte böyle bir aşkın armağanıdır bizlere...

Ey kanatlı aşk sen çok yaşa...

Bugünkü teknolojilerdeki pek çok ileri adımın ilklerinin yaratıcısı Bell, sağır karısına o kadar büyük bir aşkla bağlıydı ki, tüm çalışmalarını ona bir ses verebilmek üzerinde yoğunlaştırdı ve onunla birlikte bizlere de büyük armağanını verdi: telefon...

Ne diyebiliriz?..

Ey aşk, ey kanatlı aşk sen çok çok yaşa...

Ve ey kanatlı âşık başımızı okşa...

Aşk için yazılmış, çizilmiş; aşk adına yapılmış ne kadar çok büyük eser var... Resimler, kitaplar, müzikler, buluşlar, icatlar...

Hepsini de o güzelim aşka borçluyuz, bir de aşkın büyük harfli kahramanlarına...

Onlar yalnızca sevmediler, sevdiklerine ve bize sevgilerinin eşsiz armağanlarını da verdiler.

Kıskançlığın kara kıskaçlarına düşmeden onları alkışlayalım...

Herkes kendisi kadar sever ne yapalım...


solmaz@turkiye.net

Taraf

Son Güncelleme Tarihi: 16 Kasım 2012 08:32

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0