Gözlerin içmeye eğildim de

08 Mart 2009 13:12  

 

Gözlerin içmeye eğildim de

8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün 140 yıllık bir geçmişi var. Tarihler 1857 yılını gösterdiğinde, New York'ta bir tekstil fabrikasında çalışan kadınlar "düşük ücret, uzun çalışma süreleri ve gayri insani ortama" karşı başkaldırmışlar. . .

Kadınların "hak arama" savaşı o tarihten beri sürüyor. New York'ta tekstil işçisi kadınların bir asrı aşkın bir süre önce, 8 Mart'ta attığı ilk adım, 53 yıl sonra, 1910'da Kopenhag'da toplanan ''Uluslararası Kadın Konferansı'nda "Dünya Kadınlar Günü" olarak İlan edilmiş.

Ama savaşılan eşitsizlikler sona ermemiş.

1975 yılında ise, 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak kutlanmasını Birleşmiş Milletler de benimsemiş.

Amerikalı tekstilci kadınların yaktığı meşalenin dünyayı sarması böyle gerçekleşmiş.

189 ülkenin temsilcilerinin katılımıyla, 1995 yılında Çin'de toplanan "Uluslararası Kadın Konferansı “ nda, 140 yıl öncesine göre ilerleme kaydedilse de, henüz amaçlanan noktadan çok uzak olunduğu bir kez daha saptanmış.

Konferans toplandığında yeryüzünde on kadar devlet ve hükümet başkanı kadındı.

Ama hâlâ dünyadaki fakirlerin 1. 3 milyarı kadın.

Ama hâlâ Asya ve Afrika'daki kadınların büyük çoğunluğu okuma ve yazma bilmiyor.

Ama hâlâ kadınlar "fırsat eşitliği" için çırpınıp duruyor.

***

Kısacası şairlerin "kadınları" ile "Uluslararası Kadın Konferansının durumlarından yakındığı "kadınlar" arasında hâlâ uçurumlar var.

Yahya Kemal, Körfez'deki suya bakınca, derinde geçmiş yazlardan birinin, geçmiş gecelerini görür.

Orada, mehtap ve iri güllerle birlikte kadının "en güzel aksi" durmaktadır.

***

Louis Aragon da, "Elsa'nın gözlerine" bakarak "kendi kadınını" yaratır:

"öyle derin ki gözlerin içmeye eğildim de

Bütün güneşleri pırıl pırıl orada gördüm.

***

" Ahmet Hamdi Tanpınar ise yanında "olmayan kadınların" aşinasıdır:

"Kimbilir neredesin?

Senindir yine akşamlar;

Merdivende ayak sesin

Rıhtım taşındı gölgen var.

***

" Oktay Rıfat için sofalar kadınla serin, odalar kadınla ferah sevinçli, günler kadınla uzundur.

Cemal Süreya ise "bir kere öpünce "İkinin hatırı kaldığı kadınlardan söz eder.

Cemal Süreya'nın kadınlarının "memeleri" vardır ve üstelik o memeler" kahramandır.
***

" Ne var ki kadınların çıplak yaşamdaki durumları ile şiir dünyalarındaki tanrıça konumları çelişiyor.

"Kadın Dayanışma Vakfı "nın yaptığı bir araştırmaya göre, duygu dünyasının rıhtım taşında gölgesini aradığı kadınlar ister üniversite, ister lise eğitimi görmüş olsun, isterse gecekonduda otursun, azımsanmayacak oranda dayak yemeye devam ediyor.

Gene aynı araştırma kadının sürekli küçük düşürüldüğünü, horlandığını doğruluyor.

"Doğulu kadınlarımız"ın dörtte üçü okuma-yazma bilmiyor. Bildiği varsayılanların ise en eğitimlisi ancak ilkokul mezunu.

Çoğunluğunun sağlık sorunu var. Yaşamları ise tarlalarda tükeniyor.

***

Araştırma rakamlarındaki kadınlar, şiirlerdeki kadınların varlığını yadsıyor. . .

Kadın yaşamdaki yerini almayınca da dünya topallıyor. Barışı sağlamak da soysal gelişmeyi gerçekleştirmek de demokrasiyi inşa etmek de insan haklarını sakınmak da zorlaşıyor.

Eşitlik, barış, kalkınma bir seraba dönüşüyor.

***

Bugün 8 Mart Kadınlar Günü. . .

Şiirlerdeki kadınların gözlerinde pırıl pırıl bütün güneşleri görüyor, yüzlerinin en güzel aksini seyrediyor, yokluklarında taşlarda gölgelerini arıyoruz. . .

Araştırmalarda rakamlara dökülen kadınları ise dövüyor, horluyor, aşağılıyoruz. . .

Hâlâ "eşit işe, eşit ücret" peşinde koşmalarını içimize sindirebiliyoruz.

Şiirlerdeki ve araştırmalardaki kadınlar arasındaki uçurumlar kapanmıyor.

Uçurumlar kapanmadıkça da şiirler hep biraz sanal, erkekler de öksüz kalmaya devam ediyor. 

Mehmet Altan
Star

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0