Yüreðim Mezopotamya'da; aklým o çocuklarda kaldý

27 Þubat 2014 14:08 / 1732 kez okundu!

 

 

Mezopotamya; uygarlýklar diyarý. Ne çok okudum romanlarda, hikâyelerde. Mehmet Uzun nasýl da güzel anlatýyor Mezopotamya’yý. O eþsiz nameler, ezgiler ne güzel yükseliyor göklere Dengbejlerin aðzýndan, nefesinden. 

Aslýnda ustalar sayesinde epey gitmiþtim Mezopotamya’ya. Ama içimde karþý koyulmaz bir merak; keþfetme tutkusu vardýr hep. Bu karþý koyamadýðým duygu ve baþka iki neden beni Mezopotamya’ya uçurdu. Hem de ne uçurdu. Çocukluðumda hep bir kuþ olup uçmak; uzaklarda neler var görmek isterdim.

Güneþli bir sabahta kahvemi yudumlarken Dicle nehrini ve nehre karýþan dereciklerdeki ýþýk toplarýnýn danslarýný görmek muhteþemdi. Uçak yolculuklarýnda bu yüzden mutlaka pencere tarafýný tercih ederim. Hava güneþliyse çok güzel portreler görürsünüz. Gördüklerinize inanamazsýnýz.

Eee boþuna kuþlarý kýskanmýyorum, var tabi ki bir sebebi.

Diyarbakýr’a diðer bir gitme sebebim; anneliði ilk bu kentte tatmamdýr. Bana göre çok özel bir durumdu bu. 1985 yýlýnda Þýrnak’a gelin gittim. Eþim astsubaydý. 2 yýl Þýrnak’ta çalýþtým. O zamanlar Þýrnak ilçeydi. Doðum yapmak için 1986 eylül ayýnda 3 gün Diyarbakýr’da yaþadým. Hiç gezemedim. Hiç bir yeri görmedim. Ýçimde kaldý; öylece buruk o kentten ayrýldým. Yani gezginci kuþ ruh halimle bu þehri keþfetmekten yoksun kaldým.

Baþka bir çok özel sebebim ise aðabeyimle ilgili. 1981 yýlýnda caným Genco Yumuþak’ý (Ankara Mimarlýk ve Mühendislik Akademisi mezunu Makine Müh.) bir iþ kazasýnda kaybettik. Bu fidanýn toprakla buluþmasý evimizi alev alev yaktý. Ama asýl acý olan biricik annemin anadili yasak olduðu için fidanýna aðýt yakamamasýydý. Yüz yýllardýr analar yere düþen fidanlarýna aðýt yakarak yüreklerindeki ateþe bir fiske su serpmiþler. Ama annem o tsunamide çocuklarýna bir þey olur korkusuyla; anadilinde yavrusuna seslenemedi.

Hep ölmek istedi. Ölerek oðluna kavuþacaðýný düþledi. Sonunda istediði oldu. O yakamadýðý aðýtlar astým krizi olarak daha 63 yaþýnda onu oðluna kavuþturdu.

Ýþte ben, annemin yakamadýðý o aðýdý Dengbejlerin yakmasý için Diyarbakýr’a gittim. Orada onlar çaldý, ben aðladým. Onlar söyledi ben aðladým. Aðladým aðladým. Denbej evinden gökyüzüne sonunda abimin aðýdý da yükseldi. Annemi mutlu ettim biliyorum ama yine de keþke annem de burada olsaydý diyorum… Fakat hissediyorum, çok iyi yaptým. Sosunum diyordur bana. Bir amca, yeter kýzým, ölenle ölünmez dedi.

Tamam amca, ölenle ölünmez ama ölene de aðýt yakýlýr dedim. Bütün hayvanlar hele de sevgili kuþlar aðýt yakarken; anneme haksýzlýk yapýldý, ana dilinde aðýt yakamadý zavallý kadýn. Ýþte ben buna aðlýyorum dedim.

Sonra çaylar geldi. 2 genç kýz girdi Dengbej evine. Çok þaþýrdým. Demek gençler bunlarý demode görmüyorlar.

Ünlü Dengbej Seyithan Boyacýdan Telli’yi söylemesini istediler. Aman bir söylüyor, pir söylüyor. O mimikler; atýþýrken el kol hareketleri müthiþ bir usta. Çok yetenekli, hafýzasý çok güçlü, doðaçlama yeteneði doruklarda. Sanki Yaþar Kemal’in kitaplarýndan ya da Mehmet Uzun’un kitaplarýndan buraya ýþýnlanmýþ. Telli, kavuþulamayan bir aþký anlatýyormuþ. Kýzlarýn yanýna gittim. Onlar tercüme ettiler. Kýzlardan biri, bir gün akþama kadar Telli’yi dinledim iyi geldi dedi. Usta yazarlarýn yazdýðý hiç de hayal deðilmiþ demek. Ýþte gerçeðine tanýk olmuþtum. Belki ben de 2 gün 2 yýl dinlerim bu Telli’yi; Seyithan Boyacý’dan dedim kendi kendime. Öyle bir paylaþým ki bu; siz fark etmeden hikâyede bir komþu ya da bir tanýdýk oluyorsunuz. Sanki hikâyenin içine yolculuk yapýyorsunuz. Çok etkilendim. Onlarla vedalaþýp, çantama güzel bir öykü kurgusu koyarak Denbej evinden ayrýldým. Vedalaþýrken sarýlmak kucaklamak istedim bu dehayý. Gülümsedi kibarca: “Abdestim bozulur dedi. Çok mutlu oldum onunla tanýþmaktan.

Tarým bakanlýðýnýn misafirhanesinde kaldým. Þehirde hiçbir tanýdýðým yok çünkü. Yalnýz baþýma gezdim. Turizm bürosundaki genç arkadaþ çok yardýmcý oldu. Hani o meydandaki büro. Ah bu unutkanlýk, keþke çocuðun ismini de yazsaydým. O da beni hiç tanýmayan diðer insanlar gibi çok yardýmcý oldu, çay ýsmarladý. Diyarbakýr’da her þey çok ucuz. Taksiler lüks deðil çok ucuz. 5-6 lira mesela. Misafirhane, ofis bölgesinde, sanat sokaðý karþýsýnda. Cahit Sýtký Tarancý sokaðýnda, Yeditepe lokantasýnda nefis yumurtalý kahvaltýyý 6 liraya yaptým. Çalýþanlar ve sahibi kadýn olduðu için pozitif ayrýmcýlýk yaparak mekânýn ismini vereceðim. Hiç beni eleþtirmeyin dostlar. 8 Mart yaklaþýrken bu kadarcýk olsun artýk. Çalýþanlarla ayaküstü biraz sohbet ettim. Nurgül; bazen ölmek istiyorum, dedi. Evde çalýþ, burada çalýþ. Koþtur koþtur, çocuklar falan derken bazen taþýyamýyorum çok aðýr geliyor yüklerim dedi. Güzel bir kadýn sohbeti yaptýk sabah sabah.

O mekânýn karþýsýnda 5 katlý apartmanlar var. Ve boyu apartmanlarý aþan uzun ama çýnargillere benzeyen aðaçlar gördüm. Hem bu aðaçlarý sormak için hem de Ege Üniverisitesi ziraat fakültesinde beni dersine kabul etme lûtfunda bulunan hocam Prof. Dr. Tayfun Özkaya’nýn çalýþmalarýyla ilgili bilgi vermek için tarým il müdürü ve çiftçi eðitim ve yayým þubesi müdürüyle görüþtüm. Çünkü Prof Dr. Tayfun Özkaya ‘Tarým Ekonomisi, Kýrsal Kalkýnma, Katýlýmcý Yayým Çalýþmasý’ dallarýnda çok deðerli akademik çalýþmalar yaptý ve makaleler yazdý. Halen çalýþmalarý devam ediyor. Kars, Bayburt, Erzurum vs. birçok bölgede bilimsel çalýþmalar yapmýþtýr kendisi. Çalýþkan bir bilim insanýdýr Tayfun hoca.

Hoþ bir tesadüf; yeni il müdürü hemþerim çýktý. O da Kahramanmaraþlýymýþ. Göksun ilçesi Elbistan ilçesine çok yakýn. Hocamýn makalelerinden faydalanabilmeleri için ilgili sanal adresleri býraktým. Ama o aðaçlarýn ne aðacý olduðunu öðrenemedim. Hala çok merak ediyorum.

Toplam 17 ilçesi varmýþ Diyarbakýr’ýn. Ýl tarým müdürlüðünün toplam 1200’e yakýn personeli varmýþ Mezepotamya’da, çok büyük bir ova. Üstelik sulu. Bu kadar personel ancak yeter elbette.

3 günlük bu gezide çok mutlu oldum. Çünkü gezecek çok yer var. Kocaman bir uygarlýðýn içinde geziyorsunuz zaten þehirde dolaþýrken. Her taraf tarihi yapýlarla dolu. Sanki bir sinema filminin içindesiniz, sanki hepsi kurgu. Çünkü çok fazla yapý var.

Surlar, evler, Dengbej evinin olduðu mahalle. Kocaman bir tarihi mekân. Muhteþem bir yapý Ýskender Paþa Cami. Çok yüksek bir minaresi var. Ýçerisini gezemedim. Cumartesi kapalýymýþ galiba. Daha pek çok yer var gezecek. Bir ay belki de bir yýl kalmak lazým bu kadim þehirde…

Mehmet Uzun. Büyük usta. Onu çok geç tanýdým; çok sevdim kalemini. Masalsý bir anlatýmý var. Yazý dili çok özel. Onunla ilgili kitap bile yazarým bir gün belki, kim bilir? Þu illet kanser onu da aldý erkenden. Onun da mý kaþýðý þu zehirli tarým ilaçlarýyla kirliydi yoksa. Her gün yüzlerce can kanser oluyor; o dev canavar ahtapot çok uluslu þirketler yüzünden. Sevgili Mehmet Uzun da mý acaba bu yüzden kanser oldu da erkenden öldü. Kanserle mücadele eden yüzlerce çocuðu hatta bebeði yok saymak mümkün mü?

En son sevgili ustanýn mezarýný ziyaret etmek için yola koyuldum. Elim de bir demet karýþýk hoþ kokulu þebboy, minik karanfil, sümbül düþtüm yollara. Sümerpark’taki sosyal yaþam alanýný da duymuþtum. Çok merak ediyordum. Önce oraya uðradým. 10 bin dekar alana yapýlmýþ devasa bir alan. Yok yok kýsacasý sosyal politikalarýn uygulandýðý canlý resim burasý sanki. Týpký Erzurum’un çok geri kalmýþ bir köyünde gördüðüm muhteþem lüks o mermerli yapý gibi beni þaþýrttý. Gezginci kuþ olmak böyle bir þey. Çok ilginç þeyler görüyorsunuz. Ah ah kuþ olmak varmýþ. Yýllar sonra deðil de çok önceden oðlumu alýp gidebilseydim keþke Mezepotamya’ya.

Oðlum, bak sen bu uygarlýk beþiðinde ilk nefesini aldýn. Koca bir tarihin kucaðýna doðdun diyebilseydim. Nerde… Bu emekli maaþýyla 200 metre ilerideki özel tiyatrolara bile gidemiyoruz. Emeklilerle her geçen gün büyüyen bu kentte yani Ýzmir’de emeklilere yoksullara düþen, kedinin ciðeri seyretmesidir ancak. Fakat bu kedi ciðer fotoðrafý hep var, gerçeðin ta kendisi ama hiç görünmüyor. Çünkü yine bu zehirler insanlarýn görme algýlarýný saðlayan sinir uçlarýný yok etmiþ mi ne, herkes kör gibi.

Sonunda dolmuþtan Mardin kapýda indim. Mardin kapý mezarlýðýnda yürüyorum. Sað tarafýmda þehri çevreleyen surlarýn dýþýnda kalmýþ gecekondular var. Çok fazla. Yýllarca süren göç sonucu þehir içinde þehir gibi Diyarbakýr. Gecekondularla o kocaman devasa mezarlýk sýnýr.

Mezarlýk çok uzun. Mehmet Uzun’nun soyadý uzun, ömrü çok kýsa. Mezarýna giden yolsa soyadýndan da uzun. Çok uzun. Adeta mezarlýk þehri. Gecekonduda yaþayan çocuklarýn yaþam alaný mezarlýk. Sanýrým 1-2 km’lik bir yol yürüdüm. O çiçekleri mezara býrakýp Ustaya onu çok sevdiðimi söylemeliyim çünkü. Eee tabi bir de baþka bir sýzý var içimde. Miras davasý açtým diye sevgili aðabeyimin mezarýnýn olduðu köye girmem tehlikeli ve yasak. Sülalemdeki erkek güruh böyle uygun görmüþlermiþ. Hepsi birer öykü kurgusu. Acýdýðým insanlar sadece… Belki de ondandý inatla mezara yürümem. Çok yoruldum. Kaç kez içimden dönmek geldi. Hem akþamüstü diye korktum hem de çok yoruldum. Korkum ölülerden deðildir asla. Dirilerden daha çok korkarým, nedendir bilmem. Yarým asýr yaþýnda bir kadýným, az mý? Ama yok yok yürümeliyim, ayaðýmý sürüyerek de olsa yürüdüm, yürüdüm…

Mezarlýðýn en sonunda yüksek bir yerden surlarý ve gecekondularý seyrediyor Usta. Onun mezarý özel kilitliydi. Çok üzüldüm. Birden bir çocuk peydahandý yanýmda. Ben parmaklýklardan atlarým derken atlamýþtý bile. Çiçek demetini Mehmet Uzun’a verdi. O da aldý sar saremin (baþým üstüne) dedi. Bir fotoðraf çekti çocuk, aramýzda parmaklýklar vardý ya, olsun bu da yeter. O devasa mezarlýðý baþtan sona yürüyüp ulaþtým ya, tamamdýr.

Dönüþte daha hafiflemiþ, sanki yüklerim gitmiþ gibi daha çabuk bitirdim yolu. Mardin Kapý mezarlýðýnýn kapýsýndan çýkýnca yine surlar aþaðýda uçsuz bucaksýz ova rahat vermiyor insana. Makinamý çýkarýp, içi çocukla dolu o manzarayý görüntülemek isterken olanlar oldu. Fotoðraf çektiðimi gören okuldan dönen çocuklar ben de ben de diye koþturmaya baþladýlar. Birer ýþýktan çiçekler gibi. Hepsini sýðdýrdým; o yüreðimi Mezepotamya’da býrakan fotoðraf karesine. Sevdim öptüm onlarý. Abla sen çok güzelsin dediler.

Ahh… aynalarý yok ki. Kendilerini göremiyorlar. Ben onlarýn yanýnda neyim ki. Dünyada onlardan daha güzel kim var? Daha özel kim? Var diyen anne baba yalan söylüyor. Kendini anne baba sanýyor yazýk zavallý hastalar…

Keþke alýþveriþ çantam daha büyük olsaydý. Hepsini doldurup evimin karþýsýndaki parka býraksaydým. Siz mezarlýkta deðil burada oynayýn diyebilseydim. Yazýn da ne güzel cývýldaþarak yüzerdik serin Ege denizinde…

 

Göknur YUMUÞAK YAZICI

09.03.2013, Ýzmir

 

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.