Her mevsimin en tatlı meyvesi

14 Şubat 2009 22:35 / 2034 kez okundu!

 

Hayat ne kadar güzeldir sevince. Baharlar açar içinde. Geceleri bile açar çiçekler. Sevdiği insanla olunca, seni anlarsa bir de, hayat ne kolaydır. Kendini ifade etmek için telef olmazsın. Hafif yaşarsın. Genel kültür olarak gördüğün her şey anlamını bulur. İlişkin mehter marşı gibi olmaz, birlikte dans edersiniz.

Erkektir asıl seven. Erkeğin gözüyle kadın kendisini görür. Erkeğin gözünde kadın kendisini sever. Erkeğin heyecanı kadını ayakta tutar. Yoksa kadının ışığı söner. Kadın sevilmekle, ilgi ile, güzel söz ile yaşar ve parlar. Onu herşeyiyle onayladığınız zaman.

Çılgın kalabalıkta seçersiniz birbirinizi. Çığlığınızı işitirsiniz birbirinizin. Sevme sevilme gereksiniminden sevmezsiniz. Onu o olduğu için, ondan başka o olmadığı için seversiniz. Sevgi üzerine düşünmezsiniz, konuşmazsınız, sadece sevgiyi yaşıyor olursunuz. Doğal bir zen hali yani. Gençleşirsiniz, şımarırsınız, naz yaparsınız, ruhunuz yatışır. Akıp gidersiniz. Karşılıklı sevgi ilişkisi hafiftir, yormaz. Amacınız ulaşmak, sahip olmak değildir çünkü. Ulaştıktan sonra, bir araya geldikten sonra birlikte neler yapacağınız önemlidir.

Yeni bir insan olursunuz. Yenilenirsiniz, kendinizi geliştirirsiniz. Kış uykusundan uyanırsınız. Yeni bir coşkuyla asılırsınız yaşama. İçiniz temizlenir. Yaratıcı olursunuz, hayal gücünüz çalışır, detaylara özen gösterirsiniz. Gerçekten gerçek sevgi huzurlu, sakin yaşamanızı sağlar, ölümsüzlük isteği ve yalnızlık korkusundan da korur sizi. Ve bir gül bahçesi haline gelirsiniz, kırmızı ve mavi güllerden oluşmuş. Tutkulu, özgür. Ya da karlı dağlar olursunuz. Bembeyaz, saf, masum ve yüce.

Ruhuna değersiniz onun. Canlandırırsınız. Yatıştırırsınız. Başını göğsüne yaslayıp, saçını koklar, çenesini okşarsınız. Konuşmadan yanında durursunuz. Derin gevşeme halinde ama enerjiyle dolmuş olarak ve gökyüzünün maviliğiyle birleşirsiniz.

Onunla Fransız filmi izlemek, yelkencilik yapmak, sörf yapmak, birlikte reiki göndermek, Pasaport’ta çay içmek, Emirgan korusunda laleleri görmek veya Yüksel caddesinde çayla simit yemek istersiniz. Biz olmak istersiniz.

Aşk, gül kokusu taşıyan bir meltem gibi ruhumuza dokunur, yüzümüzde, kalbimizde bir gülümseme yaratır, hayallerimizi harekete geçirir.

Tutkuyla sevmeli. Neşeyle. Aşk başkaldırıdır. Yaşanacak en güzel şeydir. Sahip olma duygusu yoktur. Eşittir. Aşkın özü, sevdiğini olduğu gibi kabul etmektir. Her şeyi olduğu gibi kabullenip koşulsuz sevmektir, tüm canlılarla bir olduğunu kabul etmektir. Ve ardından birlikte gelişmek. Yaratmak, üretmek, paylaşmak. Ayrı dünyalarda yaşamamak. Gerçek sevgi böyle bir şeydir. Yaşamınızda bölünme yoktur. Duygu, düşünce, yaşantılarınız ayrı çekmecelere konmaz. Aşk da bir çeşit aydınlanmadır, bütünleşmedir.

Aşk hoş kokuludur. İlk yaz gibidir. Öğlen yapılan şekerleme gibidir. Dokunmaktır. Her şey mümkündür. Herşeyi unutturur. Zamansızdır. Tutkudur. Ateştir. Yeri göğü tutuşturur. Isırır, incitir de aynı zamanda. Yakıcıdır. Çılgındır. Hayallerinizin peşinden gitmenizi sağlar.

Aydınlanmadır. Arınmadır. Kötüleri hayatınızdan çıkarır, iyileri davet eder. Ancak bu arınma süreci çok ağır olabilir. Toparlanamayabilirsiniz. Aşkınızı huzurla, sakin yaşamak için en az kırk gün meditasyon yapmanız gerekir. Veya sakinleşinceye dek dans etmeniz. Masaj yaptırmanız. Yoga yapmanız. Aşkı, sevgiyi doğallığıyla, derinliğiyle yaşamak da zaten karma yoga gibidir. Anınızı yaşarsınız. Kafanız boşalır, düşünmeden durursunuz. Konsantre olup içinize dönersiniz. Rahatlatıcı bir müzik dinlersiniz. Su sesleri, kuş sesleri. Tarçınlı tütsü. Tarçın ve portakal kokulu mum. Nefes, hızlı gevşeme, ısınma, olumlu etkileyecek asanalar. Ve derin gevşeme. Vücut esner, zihin boşalır. Beden, ruh, kalp, zihin birleşir. Kendinizi doğa ile bir hissedersiniz. Yağlar erir, eklemler yumuşar. Ardından da belki göz jimnastiği. Kendi kendine vücut masajı. Eklemlerde ve lenflerde birikenleri atmak için.

Sakinleşirsiniz. Huzur insanın içindedir. Sevip yanmaktan korkmayın. 

14.02.2009

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
09 Temmuz 2010 15:35

Nurten Düzkantar

Dilerim yaşam her kişiye bu mevsim meyvelerinden olabildiğince tadmak nasip etsin..:)

09 Temmuz 2010 15:32

Nurten Düzkantar

Sayın yayıncının görüşlerine katılıyorum ancak,sevgili Gökhan ın tüm bunları bildiğini de düşünüyorum.Ancak kendisine oluşturduğu okuruna pozitif enerjileri yükleme çabasında olduğu kanısındayım.Şu bir gerçek yaşamda olumlu düşünceler,pozitif yaklaşımları,bunlarda güzel mutlu yaşamları oluşturuyor.Neyse bu konu da yazılacak,yazılmış çok şey varken benim bunu sürdümem yersiz. Çok hoş bir anlatım aşık olmayanın bile aşık olası gelir :) güzel çok güzel olmuş...yüreğine sağlık..sevgiler
19 Şubat 2009 23:58

deepblueeagle

sağolun. aşk söylediğiniz etkileri de yapıyor. iki film aklıma geldi. ilki, les enfants du siecle (yüzyılın çocukları). diane kurys filmi. juliette binoche george sand rolünde. benoit magimel de alfred de musset rolünde. 19. yüzyılda yaşanmış müthiş, fırtınalı bir aşk öyküsü. aşk dediğin öyle olur cinsinden. diğeri de maladie d'amour (aşk hastalığı). jacques deray filmi. (deray, alain delon'un kara filmlerini çekmişti aynı zamanda). oyuncular da michel piccoli, nasstassia kinski, jean hugues anglade. piccoli yaşlı, anglade genç doktor. kinski'ye aşık olur ikisi de. kinski de ikisi arasında gider gelir. çılgın bir aşk öyküsü.
eklemişsiniz. sağolun. evet. aşktan güzel şey yok dünyada. yaşamayana yazık. gerçek aşk. ve sevgiye dönen aşk.
teşekkür ederim. sade, alçakgönüllü yazmaya çalışıyorum. daha da özenli olurum.
okunmak çok hoş. 
18 Şubat 2009 15:07

yayinci

Sayın Özgen, tecrübelerinizden yola çıkarak bu satırları dile getirdiğinizi düşünüyorum... Söylediklerinize de yüzde yüz katılıyorum. Ama nedense aşkın hep hoş yönlerinden söz etmişsiniz... Aşkın marazi bir hastalik olduğunu, kişiyi  aşırı kıskanç ve bencil durumuna düşürebildiğini, melankolik bir ruh halinin, insanın üzerine ağır bir karabasan gibi çöktüğünü, hep kaybetme korkusu içinde olunduğu için, olumsuz duygu ve davranışların akla galip geldiğini anlatmamışsınız... Bu notları da ben ekleyeyim dedim... Ama kar zarar dengesini gözetirseniz; aşk herkesin kapısını çalsın derim. hem de bir kere değil, birkaç kez... Gerçek bir aşktan söz ediyorum yalnız; günümüzün gelgeç, ilişki odaklı birlikteliklerinden değil... Kaleminiz sıcak ve sevimli; birazcık bak ben herşeyi bilirim edası taşısa da... Kutlarım...
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.