Alternatif müzik sever misiniz?

30 Haziran 2009 00:07 / 2169 kez okundu!

 


Artık her şey nette. Kimse sinemaya gitmiyor, CD almıyor. Herkes, özellikle parasız gençler netten indirip izliyorlar, dinliyorlar. Film ve müziğin asıl tüketicisi de genelde liseli ve üniversiteliler, bir de meraklıları.

Sanatta, müzikte her zaman popüler ile, mainstream yani ana kulvar ile, veya trendlerle alternatifin çatışması vardır. Pop, popüler dinleyenlere pop genç denir. Bazıları pop, yüzeysel kalır, kolay dinlenen, kolay tüketilen müzik ile kalırlar. Tarkan veya Celine Dion gibi. Edebiyatta ise Ayşe Kulin okumak gibi bir şey.

Bazıları ise biraz daha derine iner, alternatif, bağımsız, yaratıcı, özgün, değişik (!) sanat, müzik peşinde koşar.

Bazıları eskiye takılır, ilk gençliklerindeki müzikte kalır. Nat King Cole dinler, veya The Beatles, ya da The Doors, Deep Purple, Pink Floyd, Süpertramp, U2, Oasis, Blur vb.

Bazıları ise What is next? (Yeni ne var?) derler, hep yeniyi dinlerler, bu belki de yeniye tutunma, genç kalma, trendy olma savaşıdır.

Aslında değişik müzik diye bir şey yok. Müzik var. Ya da sanat, müzik yok, sanatçı ve müzisyenler var. Sanatı yapan sanatçılar. Müziği müzik yapan da müzisyenler. Bir müzisyen çıkagelir ve kendi müziğini yapar, gerçekten yaratıcı ise, söyleyeceği bir şeyler, bir öyküsü varsa bunu kendi tarzında söyler, çalar, ve müzik ileriye gider.

Ama bunu durup dururken yapamaz. Onun da ardında bütün bir müzik tarihi vardır. Alternatif olması için varolan bir müzik olması gerekir. Bazı sanatçılar ise doğuştan müzisyen doğar. 10 yaşında bile bütün bir müzik tarihine aşinadır. Ansızın ortaçağ ezgilerini söylemeye başlar. İçinde müzik vardır. Bu sanatçılar bazen zamanının çok ilerisindedir. Bu sanatçılar, müzisyenler müzikte devrim yaratanlardır. Bazıları ise varolan müziği kendi tarzlarında çok başarılı dile getirir.

Müzikseverler, yani müzisyen olmayanlar, pop dinlerler, rock’a geçerler, sonra jazz’a, en son da klasik. Bazıları hep rocker kalır. Bazıları popta kalır. Bazıları jazz’da veya klasikte. Sadece bir tür dinler. Bazıları hepsini dinler.

Müzik dünyasında sürekli bir ayrışma, ayrıştırma var. Aslında rock hepsi. Veya pop olanlar pop. Veya örneğin metal var. Ama power, trash, speed, viking vb. sürekli ayrıştırırlar. Aslında böyle türler yok. Metal var. Rock var. Jazz var. Rave, indie, post punk, hep uydurulmuş isimler.


Müzisyenler sadece müzik yaparlar. İyi müzisyenler iyi müzik yapar. Rock, metal, klasik rock, opera diye düşünüp ayrıştırmazlar. Ama endüstri ayrıştırır. Dinleyenler de hep bir kimlik arayışı içindedir. Farklı olduklarını hissetmek isterler. Tüm insanlar hemcinslerinden farklı olduğunu düşünür, düşünmek ister. Dinledikleri müzik grupları ile farklı olduklarını düşünürler. Ya da giyimleri ile.

Bunların çoğu yüzeyseldir aslında. Derine inmezler. Dinledikleri müzisyenlerin ne söylediğini bile bilmezler. Dışarıdan kendilerine yapıştırma bir kimlik oluştururlar.

Türkiye’de gençlik, gençlik akımları, kültürler, alt kültürler üzerine araştırma eksikliği var. Dergilerde, eski Stüdyo İmge, daha yeni Roll gibi dergilerde zaman zaman bu olguyu inceleyen yazılar, buna kafa yoran müzik yazarları, kültür tarihi meraklısı yazarlar çıkmıyor değil. Ama doyurucu araştırmalar yok. Ancak, fanzinlerde iyi yazılar çıkıyor ama bunlar da çok az müziksevere hitap ediyor. Billboard veya birçok irili ufaklı rock, metal dergileri de popülerden yana.

Popüler kültür her zaman yeni ikonlarını yaratır, boşlukları doldurur. Her müziğin alternatifini sunar bize. Michael Jackson’u sunar ama Marilyn Manson’u da. Bir yandan Britney Spears, Robbie Williams, Justin Timberlake’i yaratır, diğer yandan Courtney Love’ı, Bjork’ü. Herkese göre bir müzik var. Herkese göre bir idol. Kiminle özdeşleşmek isterseniz onunla özdeşleşirsiniz. 

Ama dünyada gerçekten de deneysel müzik yapan yaratıcı, şaşırtıcı müzisyenler var. Bildiğimiz, tanıdığımız müzisyenler, gruplar, aslında büyük bir müzisyen kalabalığının çok küçük bir parçası. Türkiye’de de, Amerika’da da, Avrupa’da da binlerce müzisyen, grup var. Ve bunların çoğu tanıdıklarımızdan çok daha iyi. Ama yerel kalıyorlar. Örneğin Dream Theater’dan, Virgin Steele’den, Depeche Mode’dan, Blind Guardian’dan çok daha iyi gruplar ama biz bilmiyoruz. Bütün iyi müziklere ulaşmak olanak dışı. Zaman yetmez. 

New York’da, Newark’da, Manchester’da rock, rap, metal yapan bir dolu çok yetenekli müzisyen var. Veya Avrupa’nın başka kentlerinde. Arcana, Diamanda Galas, Ataraxia, Autumn Tears, Inkubus Sukkubus gibi. Ki bunlar da yine popülerleşen, kendi hayranlarını yaratanlar.

Yeni ama yetenekli bir müzisyeni keşfetmek ve kendini farklı gibi, sanattan anlarmış gibi, hayatı çözmüş gibi hissetmek de çok hoş bir duygu. Bir yanılsama olsa da. Hayatın kendisi bir yanılsama zaten ve bu dünyada zaman doldurmuyor muyuz ki. 

Müzik insana yaşama sevinci, coşku veren, insanın ruhunu onaran ve varoluş sıkıntısını gideren, insanın kendisini yenileyip sokaklara daha güvenle kendisini atmasını sağlayan başlıca araçlardan biri bu çok karmaşık, sürekli değişen dünyada. 


Gökhan Özgen       
30.06.2009

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.