'YETMEZ AMA EVET'İN PİLİ

19 Şubat 2017 11:53 / 1198 kez okundu!

 

 

"Yetmez ama evet' Türkiye solunun can çekişirken bulabildiği en somut ve tutarlı sloganlardan biriydi. Türkiye solu şablonlarla düşünmeye şartlanmıştır. Lenin dediyse, Marks dediyse sorgulanmaz. Gerek dünya ölçeğinde gerekse de yurt ölçeğinde sorgulayanlar da  hemen aforoz edilir, yaftalanır."

*****

 

"YETMEZ AMA EVET"İN PİLİ

 

'Yetmez ama evet' Türkiye solunun can çekişirken bulabildiği en somut ve tutarlı sloganlardan biriydi. Türkiye solu şablonlarla düşünmeye şartlanmıştır. Lenin dediyse, Marks dediyse sorgulanmaz. Gerek dünya ölçeğinde gerekse de yurt ölçeğinde sorgulayanlar da hemen aforoz edilir, yaftalanır. 

 

Bu nedenle Türkiye solunun önemli bir bölümü 12 Eylül anayasa değişikliği referandumunun önemini de anlamını da anlamadı. Çeşitli sol örgütlerde yöneticilik yapmış, aklı biraz politikaya eren önde gelen isimler bu 'beton' içindeki kitleyi Kenan Evren anayasasına ilk darbeyi indirecek olan referandumda 'evet' demeye ikna edebilmek için bu sloganı icat etti. Haklarını yemeyeyim; çok yaratıcı bir slogandı. Verdiği mesaj ise şuydu; Bu AK Parti'nin getirdiği şeyi biz de beğenmiyoruz ama kerhen destekliyoruz. Şimdilik darbecilerin yargılanmasının yolu açılsın, ileride biz yine AK Parti'nin karşısına dikiliriz. İşte şimdi o günlere geldik. Bu sefer yetmez ama 'hayır'.....

 

Zaten "yetmez ama evet" sloganı bile sol tabanın hiç içine sinmemişti. Bu şekilde düşünüp evet oyu verenlere yıllarca kin kustular. Solun önemli bir bölümü statükoyla AK Parti arasındaki mücadelede AK Parti'nin daha 'tehlikeli' olduğuna inandı. Hatta daha ileri giderek 'sınıf mücadelesi' kavramının yerine dine karşı mücadeleyi geçirdi. Dinden anladıkları da Hıristiyanlık, Budizm, Musevilik hatta Alevilik bile değildi. Bütün dertleri varsa yoksa Sünni İslam idi. Çünkü emperyalizm, ajandasına Sünni İslam'ı ekarte etmeyi almıştı. Bu amaçla yoğun bir anti İslam propaganda yapılarak, hatta algı operasyonlarıyla da desteklenerek İslamafobi yaratıldı ve Hitler'in antisemitizminin yerine ikame edildi. Öyle ki ABD kendi yarattığı Usame Bin Ladin'i yok ederken bile suçu İslam'a yıkmayı başardı. 

 

Bizim pusulasını kaybetmiş solumuz işte bu propagandanın etkisindedir ve gerçeklere gözlerini kapamakta, geçmişte hard diskine yüklenmiş anti İslam şablonunu asla gözden geçirmemektedir. Bu şablona göre 'İslamcılara güvenilmez ve onlardan çok büyük tehlikeler gelebilir' 

 

Tabi onların gözünde İslami düşünceyi siyasal alanda AK Parti temsil ettiği için bütün oklarını da ona karşı yönlendiriyorlar. Korkularının kaynağı nedir; bu siyasi İslami parti bir gün mutlaka bir diktatörlük kuracak, seküler yaşamı yasak edecek ve recim cezasını uygulamaya koyacak. Ön dört yıllık pratik bu paranoyayı silmeye yetmemiştir. İçindeki 'ben' bunun asla başka türlü olabileceğine ihtimal verememekte ve bir noktadan sonra mutlaka error vermektedir.

 

Burada uzun uzun AK Parti tahliline girecek değilim. Bunu geçmişte çok yaptım. Bunun yerine daha somut şeyler yazayım. Şu 'dikta' teorisinin mucidi gerçekte kim? Ta Demokrat Parti döneminden beri kendilerinden başka her siyaseti 'diktacılıkla' suçlayan zihniyetin teorisidir bu. Yani gerçek diktacılar. Tek parti, 'milli şef' geleneğinden gelen ve hala o günlerin özlemiyle yanıp tutuşanlar.

 

Peki sol, neden bunların tezinin peşine takılıyor? AK Parti'yle anılmak nedense bu kesimi çok rahatsız ediyor. Yani Türkiye'de taşları yerinden oynatan ve bu suçunun bedeli olarak 15 Temmuz darbesine maruz kalmış, o badireyi de bizzat halkın kendisine sahip çıkmasıyla atlatabilmiş bir parti ile anılmak istemiyor. O kesimde mahalle baskısı, dini kesimde olduğundan çok daha fazladır. 'Hain' ilan edilme, yetmediği yerde küfür ve hakaretlerle yoğun bir yıldırma ve bezdirme, sindirme kampanyası yürütülmektedir. Pek çok sanatçıya da uygulanmıştır bu.

 

İşte bu nedenle solun kanaat önderleri ve solun örgütlülüğünü temsil ettiğini iddia eden HDP sudan gerekçelerle CHP tezlerini savunmakta ve bu referandumun Tayyip Erdoğan'ı diktatör edeceğine inanmaktadır. Halbuki on dört senedir diktatör deyip durdular zaten. Ve bütün bu etkinliklerini, diktatör diye nitelendirdikleri birinin yönetimde olduğu bir dönemde yapabildiler. İç savaş çıkarmaya bile yeltendiler.

 

Görünen o ki solun kanaat önderleri de artık, Tayyip Erdoğan'la yürünülemeyeceği kanaatine ulaşmış bulunmaktadır. Hem de daha tutarlı bir başka alternatifleri yokken. Ve halkın çok büyük bir bölümü onunla yürüneceğine hala inanırken.'Yetmez ama evet' in pili buraya kadarmış.

 

Firuz TÜRKER

 

Son Güncelleme Tarihi: 22 Şubat 2017 20:17

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.