SEÇİM HEYECANI

30 Mart 2019 21:06 / 1501 kez okundu!

 

 

12 Eylül’ün gölgesi 2002'ye kadar siyasetin üzerinden kalkmadı. 2002’den sonra sivil siyaset vesayetin önüne geçmeye başladı. O zamandan beri de vesayetçilerle sivil siyaset yanlıları arasındaki kavga sürüyor bildiğiniz gibi. En son FETÖ’cüler eliyle bir deneme yaptılar onda da milletin sillesini yiyip derslerini aldılar. Fakat hevesleri asla geçmeyecektir. Su uyur, vesayet uyumaz; türlü türlü oyunlar, hileler, ihanetler, kalleşlikler peşinde koşar.

 

****

 

SEÇİM HEYECANI

 

İlk oyumu 1973'de kullandım. O zaman Ecevit 'Karaoğlan'. Halkçı Ecevit. İnönü'yü devirmiş. CHP, tarihinde ilk kez halka yanaşmaya çalışıyor. 18 yaşındayım; bendeki imajı devlet partisi. 12 Mart'ın yaklaşık bir buçuk sene sonrası. Seçime kadar teknokratlar falan diye atamayla kurulmuş hükümetler eliyle yönetilmiş Türkiye. Deniz Gezmişler idam edilmiş, kapısında Thomsonlu askerlerin beklediği üniversiteye başlayalı bir sene olmuş.

 

Serbest seçimler yapılacak mı, yapılmayacak mı ortada konuşulurken cuntacılar lütfetti, seçimler yapılacak. Ecevit vesayet karşıtı bir imaj çiziyor. O gazla 185 vekille birinci parti çıktı. O zamanlar vesayete falan pek aklım ermiyor ama darbeyi sevmedim. Çocukluğumda babamla konuşurduk; bana Latin Amerika'nın muz cumhuriyetlerinde sık sık darbeler olduğundan söz eder, bizim demokrasimizi överdi. Gerçi bizde de 27 Mayıs olmuştu. Babam 27 Mayıs’a da karşıydı ama olurdu o kadar yol kazası.

 

27 Mayıs sonrası da seçimler olacak mı, olmayacak mı tartışmaları çok yapılmıştı. Siyasilerin ve medyanın darbecilere yağ çekmekten başka şansı yoktu. Bizim ordumuz demokrattı, asayişi sağlar, sivillere devrederdi yönetimi. O zamanların koşulları uzun süreli askeri yönetimlere müsait değildi. Vesayetin çizdiği çizginin dışına çıkan hükümet alaşağı edildikten sonra onun yerine kim gelirse gelsin diken üstünde hükümet ederdi. Yönetirdi demedim, hükümet ederdi dedim çünkü yönetenler başkaydı. Hükümet onların direktiflerini uygulardı sadece. Buna demokrasi diyorlardı.

 

73 seçimlerinden Ecevit'in CHP’si birinci çıktı ama Adalet Partisi, Ferruh Bozbeyli'nin Demokratik Partisi tarafından bölündüğü için. O bölünme olmasa AP’yi yine geçemeyecekti. O seçimlerin ardından CHP-MSP koalisyonu kuruldu. Gerçek egemenler o koalisyonu hiç istememişlerdi ama kuruldu işte, şartlar öyle gelişti. Sonra ülkeyi ateşlere attılar. Ecevit'in çizgisinden ve halktaki uyanıştan işkillenenler, ülkeyi adım adım 12 Eylül'e götürdü. 12 Eylül ise o güne kadar Türkiye'nin gördüğü en gaddar darbe idi. O darbeden sonra yeniden seçim olup olmayacağı bile belli değildi. Ama cuntacılar uzun süre bu halde yürütemeyeceklerini biliyorlardı. Ayrıca Pentagon ve CIA’in kendilerine çizdiği yolu izliyorlardı. Kendilerini anayasal güvenceye alarak 'kontrollü' bir seçim yaptılar. Bütün çabalarına rağmen halk, cuntanın partisine oy vermedi, Özal'ı seçti. Cunta partisi ancak üçüncü parti oldu. Zaten üç parti katılabilmişti seçime. Diğeri de İnönü'nün özel kalem müdürlüğünü yapmış Necdet Calp'in Halkçı Partisiydi. O da bir bakıma cuntacıların eliyle kurdurulmuştu. 12 Eylülcülerin anayasal koruyucu zırhı tarihin ilginç bir cilvesi olarak yine bir 12 Eylül günü anayasa değişikliği oylaması ile halk tarafından kaldırıldı.

 

12 Eylül’ün gölgesi 2002'ye kadar siyasetin üzerinden kalkmadı. 2002’den sonra sivil siyaset vesayetin önüne geçmeye başladı. O zamandan beri de vesayetçilerle sivil siyaset yanlıları arasındaki kavga sürüyor bildiğiniz gibi. En son FETÖ’cüler eliyle bir deneme yaptılar onda da milletin sillesini yiyip derslerini aldılar. Fakat hevesleri asla geçmeyecektir. Su uyur, vesayet uyumaz; türlü türlü oyunlar, hileler, ihanetler, kalleşlikler peşinde koşar.

 

Ben seçimleri hep sevmişimdir. En ağır baskı koşullarında bile bu halk, seçimler yoluyla bir çıkış yolu bulmuştur her zaman. Zaten vesayetçileri huylandıran budur. Bakmayın siz 'sandık her şey değildir' zırvasını kullananlara. Onlar demokrasinin değil, vesayetin yandaşlarıdır. Sandık her şey değildir belki ama çok şeydir. Sandık varsa demokrasi tam anlamıyla olmayabilir ama sandıksız demokrasi asla olmaz. O nedenle her seçimin değerini bilelim. Sandığa atacağımız oyumuzun da. Her zaman bize o oyu sandığa atma imkanı vermeyebiliyorlar.

 

Firuz TÜRKER

30.03.2019

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.