PANDORANIN KUTUSU AÇILDI

29 Haziran 2018 18:09 / 938 kez okundu!

 

 

Seçim sonuçları netleşti. Siyaset kaçınılmaz olarak doğal seyrini izleyecek, başarısız olanlar tasfiye olacak, başarılı olanlar yol alacak. Kimin başarılı, kimin başarısız olduğu kişisel düşünceye göre değil, seçim sonuçlarına göre belirlenir. O ün kazanmış sosyal medya videosunda olduğu gibi, 'her şey ortada' bir şey söylemeye gerek yok.

 

****

 

PANDORANIN KUTUSU AÇILDI

 

Seçim sonuçları netleşti. Siyaset kaçınılmaz olarak doğal seyrini izleyecek, başarısız olanlar tasfiye olacak, başarılı olanlar yol alacak. Kimin başarılı, kimin başarısız olduğu kişisel düşünceye göre değil, seçim sonuçlarına göre belirlenir. O ün kazanmış sosyal medya videosunda olduğu gibi, 'her şey ortada' bir şey söylemeye gerek yok.

İlk olarak iktidar partisinden başlayayım. Erdoğan kazanmıştır evet, ama partisi onun oylarının oldukça altında kalmıştır. Eğer sistem değişmemiş olsaydı AK Parti, tek başına hükümet olacak vekil sayısına ulaşamamış olacaktı. Sistem yine kilitlenecek, aylar süren koalisyon pazarlıkları ile havanda su dövülecek, belki de 6 Haziran'da olduğu gibi yeniden seçim kararı alınacak, Türkiye de manipülasyonlara açık bir ortamda zaman ve kan kaybedecekti.

AK Parti şimdi seçim sonuçlarını değerlendirecek ve başarısız olan ya da 'Erdoğan'a ver, partiye verme'ye çalışan parti örgütleri görevlerini başkalarına bırakacaktır. Bu olmazsa parti, geleceğini riske atmış olacak.

Ana muhalefete gelince; hiç kuşkusuz Muharrem İnce'nin başarısı söz konusudur. Muharrem bey, partisinden fazla oy almıştır. Başka kesimleri de kucakladı ama safsatasını bir kenara koyalım, CHP'ye yakın pek çok kişi ve çevre, cumhurbaşkanlığında İnce'ye, meclis seçiminde HDP ya da İyi Parti'ye oy vermiştir. Bu sadece bu partilere barajı geçirmek düşüncesiyle açıklanamaz. Eğer o seçmen kitlesi kendi partilerine oy vermeyi bu düşünceden daha tercih edilir bulsalardı farklı davranırlardı. Ama kendi partilerinden pek fazla umutlanmadıkları için hiç olmazsa AK Parti'nin önünü keselim diye gidip başka partilere oy verdiler.

Kılıçdaroğlu artık yerinde rahat oturamaz. CHP Kitlesi o kadar da 'koyun' değildir diye düşünüyorum. Kim ne derse desin İnce bayrağı kapmıştır. Eğer CHP'de olması gereken olmazsa parti daha fazla zarar görecektir. Türkiye de ana muhalefetsiz bir siyasi durumu sürdürmeye devam edecektir.

O kadar desteğe rağmen İyi parti barajı geçecek oy alamadı. Meral hanım, partisinden daha az oy aldı. Milletvekili de olamadı. Meclis grubuna hakim olması zor. Muharrem İnce gibi partisinden fazla oy alsaydı bir karizması olabilirdi. Bu proje partinin geleceği görünmüyor. Öyle taşıma oylar ve başka partilerden takviye oylarla bu gemi yürümez. Siyasi ortam sakinleşince insanlar farklı düşünecek ve bir sonraki randevuda başka türlü hareket edecektir. Büyük ihtimalle kuşlar eski kümeslerine dönecek.

HDP'ye gelince; Kürt coğrafyasından büyük illere kayan bir oy desteğine sahip olmuştur. Buna, alın işte Türkiye partisi oluyoruz denebilir. Doğru yanı da yok değil. Sola yakın CHP'lilerle 'sol' iddiasındaki çevreler bu partiye oy verdi. HDP 6 Haziran'dan sonra bu kesimleri pişman etmişti. Sanmasınlar ki bu oylar, HDP politikalarının yüzünden geldi. Sadece Erdoğan ve AK Parti karşıtlığı ile mobilize olmuş kesimler HDP barajı geçsin diye oy verdiler. Barajı geçince ne işe yarayacağını hep beraber göreceğiz. Eğer daha önceki tavırlarını sürdürür, çatışma siyaseti yürütürlerse çok kişi 'elim kırılsaydı' diyebilir yine. HDP'nin Türkiye partisi olması yetmiyor. Aynı zamanda demokratik ve barışçı bir siyaseti benimsemesi, 'halk savaşı' gibi insanların tüylerini diken diken eden politikalardan vaz geçmesi ve sekter tutumları bırakması gerekmektedir. İçindeki aşırılığı yenebilir ve Sriza ya da Podemos türü bir sol partiye dönüşebilirse geleceği olur. Ama bunun için büyük şehirlerden aldığı oyların halk kesimlerinin yoğun olduğu semtlerden değil de elitist çevrelerin yoğun olduğu semtlerden olmasını sorgulamalıdır. Oralardan da oy alsın tamam da, dini inançlarından ötürü halk kesimlerini küçümsemekten vaz geçmeli. Artık 'kimlik' siyasetinin zamanı geçti. Hizmet siyaseti dönemi açıldı. Bunu anlayabilirse HDP kendini yenileyebilir. Yoksa sırça köşklerinde bir asır öncesinin 'devrim' hayallerini görmeye devam eden siyasetçilerin elinde erir gider.

MHP'yi özellikle sona bıraktım. Ona geçmeden önce SP için bir iki cümle yazayım. Karamollaoğlu artık bir siyasi mevtadır. Saadet ise kendini ayağa kaldıracak yeni bir lider bulamaz. Bir nostalji kulübü olarak varlığını sürdürebilir. Bu seçim, bu partiyi tarihe gömmüştür.

MHP'ye gelince; hiç kuşkusuz Tayyip Erdoğan ve Muharrem İnce gibi Devlet Bahçeli de başarılı bir performans göstermiştir. MHP, kendisini gömmek ve onun yerine İyi Parti'yi ikame etmek isteyenlere karşı mücadelesinde adeta küllerinden doğdu. MHP 1970'lerin MHP'si değil. Milliyetçiliği sürdürecek ama 'ırkçı' görünümden giderek daha fazla uzaklaşarak reel siyasetin gereklerine sarılacak. Bu da onun kalıcı olma şansını arttıracaktır. MHP, Pegida ve onun batıdaki diğer örnekleri gibi bir parti asla değildir. Onu hala eskilerin kamplaşmalarındaki hırçın taraflardan biri olduğunu sananlar yanılmaktadırlar. Onlar MHP'deki değişimi ve yenilenmeyi görmüyorlar.

Son bir kaç cümle de PKK için yazayım. Liderinin 'silahlı mücadelenin zamanı dolmuştur' dediği bu örgüt, Kandil baronlarının 'AKP ve MHP faşizmine karşı' mücadele tutumuna devam edecek, bu uğurda Amerika ne derse onu yapacak. Eğer 'barış yap' derlerse onu da yapacak, 'örgütü tasfiye et' derlerse de tasfiye edecektir. Ama o zamana kadar başkalarını faşistlikle suçlayan pek bi 'devrimci demokrat' yöneticilerin elinde hem iç infazlarla, hem de gereksiz çatışmalara sürerek Kürt gençlerini kırdırmaya devam edecek. Fakat artık yolun sonuna gelindiğini er geç kabullenecek.

 

Firuz TÜRKER

28.06.2018

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.