‘Vatan Saðolsun’

27 Eylül 2012 11:36 / 1608 kez okundu!

 


Ne zaman bir þehit haberine daha uyansam aklýma önce dün gece canlarýný veren o gencecik çocuklar, ardýndan çaresizlikle karýþýk bir öfke ve daha sonra da bu haberler karþýsýnda ne kadar nasýrlaþtýðýmýz gelir. Ve tekrar, onlar için artýk çok geç olan çocuklar...

Belki de köyünün dýþýna ilk kez çýkan, tek baþýna tüm ailesine bakan, þehit olduktan sonra evinin elektriði kesilecek, cenazesine katýlacak evladýnýn ayaklarý çorapsýz ama verilecek hesabý kalmadan Hakk’a yürüyen çocuklar... Kimileri Kars’tan Denizli’ye elindeki üç lirayla gidebileceðini sanan, aldýðý aylýk 19 lira maaþý biriktirip ailesine gönderen, günde üç öðün yemek çýkýyor diye askeriyede kalmak isteyen, hafta sonu çarþý izninde parasýzlýktan koðuþtan çýk(a)mayan, hayata doðuþtan yenik baþlayan çocuklar... Çok deðil, daha üç beþ ay öncesinde hayatýnda eline silah almamýþken bir anda kendini cehennemin ortasýnda bulan, beraber öldüðü arkadaþlarýnýn sayýsý üçü beþi bulmazsa artýk haber bile olmayan; bilmedikleri topraklarý, tanýmadýðý insanlar için, gencecik bedenlerinin kanlarýyla sulayan çocuklar... Daðlarda verdiði canýný, bir süre sonra ailesi hariç kimsenin hatýrlamayacaðý, arkasýnda bir fotoðrafýyla bir kaç aný býrakacak, cenazesinde bir politikacýnýn “Sözün bittiði yerdeyiz, býçak kemiðe dayandý” diye beylik laflar edeceði çocuklar... Onlarýn kelebek misali kýsacýk hayatlarýnýn en uzun gecesinde, biz çok derin bir uykuda oluruz hep...

Ýzlediyseniz ‘Nefes/Vatan Saðolsun’ filmindeki karakol baskýný sahnesini hatýrlarsýnýz. Film, otuz senedir terörle mücadele edip de, doðru dürüst olayýn insani yönünü ele alan bir akademik tez, roman, belgesel, film üretememiþ bir ülkenin yegane istisnalarýndandýr. Bir sinema eleþtirmeni deðilim ama bana göre bir “güzelleme” olmayan, savaþýn nedenlerine deðil, insan üzerindeki etkilerine yoðunlaþmýþ, daha çok belgesel tadýnda olan filmi izlediðim ilk günü hatýrlarým. Alýþveriþ merkezindeki sinemanýn konforlu koltuðunda iki saatliðine diken üstünde otururken, otuz senedir süren durum için þunu hissetmiþtim:
“Biz o çocuklarýn oralarda ne yaþadýðýný hiç anlamamýþýz.”

Bugün o filmi yine izlediðimde hala ayný þeyi hissederim. Biz o çocuklarýn oralarda ne yaþadýðýný hiç anlamamýþýz. Unutulmak, daðlarýn arasýnda, üflesen yýkýlacak karakollarda her an ölebileceðini bilerek teyakkuzda yaþamak, caný pahasýna savunmak, günlerce karda bataçýka yürümek, namlunun ucundayken bile telefonda ailesine hiç birþey hissettirmemeye çalýþmak, bir yandan ölmemeyi ummak, bir yandan da ölse bile en fazla kýrkbeþ saniye haber olacaðýný bile bile hala ‘vatan saðolsun’ diyebilmek...

Filmi izlerseniz, olayýn sosyal, ekonomik, toplumsal nedenlerini incelemeyi, ‘bir insan neden daða çýkar?’ sorusuna yanýt aramayý yani kendi asli görevlerini es geçip, terörle mücadeleyi adli bir vakaya indirgeyerek, topu askeriyeye atan bazý politikacýlarý hatýrlayýn... Terör örgütünün katliamlarýnda dut yemiþ bülbüle dönen ama sadece askeri operasyonlar sýrasýnda insan haklarý sözcüsü, demokrasi havarisi kesilenleri... O çocuklara mezar olan karakollarý iyileþtirmeyen, savaþ çýðýrtkanlýðý yapan, "sözün bittiði yer"i sanki biz yýllardýr anlamamýþýz gibi sürekli tekrarlayan, kendi oðlunu askere göndermemek için türlü takla atan ama baþkasýnýn evladýndan ‘sarf malzemesi’ gibi bahsedenleri...

Onlardan herhangi bir tanesinin, filmde geçen o karakolda olsa, daha ilk taciz ateþinde bir ranzanýn altýnda can korkusuyla aðlayacaðýndan siz de emin olacaksýnýz, ki aðlamak kýsmýný ben yumuþattým. Orayý siz kendinizce doldurun.

Saçma ama belki de ihtiyacýmýz olan da budur. Sorumluluðun özümsenmesi ve daha adil daðýtýlmasý bir farkýndalýk yaratýr ve silahlarýn sustuðu bir çözümün adýmý olur.

Yoksa çoðunlukla Anadolu’nun kuru, kavruk çocuklarýnýn canlarý üzerine inþa edilmiþ bu kirli savaþý bitirebilmek; daha kansýz bir diyalog yolunu görmezden gelenlerle, terörizmi hak arama mücadelesinin doðal bir alt kolu olarak normalleþtirenlerle, vahþetle arasýna kalýn bir çizgi çekemeyenlerle, varlýðýný bu savaþa borçlu olanlarla pek mümkün görünmüyor. Doðusundan batýsýna, ocaklara her gün ateþ düþüyor ve o ateþ düþtüðü yeri yakmakla kalýyor...



Fatih BALTAÞ

27.09.2012, Londra


 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.