Yardımların Dağıtımı Daha Hızlı Olmalı!

10 Nisan 2020 12:56 / 2646 kez okundu!

 

 

Zaman moral motivasyonu kırma zamanı değildir. Ama bu yardımlar gerektiği anda vatandaşlarımıza ulaşmazsa iki gün sonra götürmenin de bir anlamı kalmıyor.

Bu süreç bir anlamda bir seferberlik hali,  hepimizin katkıda bulunması lazım. “Milli dayanışma ruhu” ondan geliyor, “biz bize yeteriz” sloganı ondan oluştu. “Tekalif-i Milliye” ifadesi ondan dolayı gündeme geldi. Peki ben vatandaş olarak bu yardımlaşmanın neresindeyim diye soruyorum? Bu yazıyı da bu sorumlulukla yazdım.

 

****

 

Yardımların Dağıtımı Daha Hızlı Olmalı!

 

Selamünaleyküm dostlar, bu başlığı eleştiri için köşeme bırakmadım, iyinin daha iyisini yapmak için seçtim.

Çünkü bu süreçte yardımların çok hızlı olması lazım, nedenine gelince aç olan insana “hele bir az sabret” diyemezsiniz.

Diyarbakır’da 17 İlçe düzeyinde yardımların SYDV üzerinden tek elden yapılması önemli, ama yeterli ekipleriniz yoksa bu yardım dağıtımı haftalar alır, bu da sıkıntıların oluşmasına sebep olur.

Köşe yazarı olmam ve bir önceki dönemde Ak Parti İl başkan danışmanlığını yapmam hasebiyle kendilerine yardım ulaşılmayan kimi vatandaş beni de arıyor, “bize ne zaman yardım ulaşacak” diye.

Yetkili, etkili kimselere durumu aktarıyorum onlar da diyorlar ki: -şu anda “vefa projesi” dahilinde 65 yaş ve üstü vatandaşlarımıza ulaşmaya çalışıyoruz. Elbette ki yaşlılarımıza öncelik vereceğiz, ama bu süreçte herhangi bir vatandaşımızın mutfağında “kuşhane” boş duruyorsa vebali hepimizin boynunadır.

Peki bu yardımları garip gurabaya nasıl ulaştırabiliriz derseniz, doğrusu bunun yolunu yöntemini valimiz Hasan Basri Güzeloğlu 18.muhtar saatinde belirlemişti.

Muhtarlara hitaben şunu söylemişti:“Muhtarlarım üç aylar geliyor, yetimin, fakir fukaranın umudu devletidir.  Onların temsilcileri sizlersiniz, devletin yetkilisi de benim, bu tür muhtaç insanları muhakkak bize bildirin”

Daha ne desin? doğru olanı da budur zaten, anacak buna rağmen yardıma muhtaç vatandaşlarımızın adı belediyemize, vakfımıza ulaşamıyorsa demek ki muhtarlarımız halktan kopuk yaşıyorlar.

Mesela her muhtar adres ve telefonunu gazetelere verebilir. Hatta her mahallenin en işlek sokaklarının girişlerine dahi yapıştırabilir değil mi? O zaman vatandaş rahatlıkla muhtarını arar. Malum kimi vatandaş muhtarlıkların yerini bile bilmiyor.

Yardım dağıtımı eğer nakit cinsindense zaten listede ismi olmayanlara ödeme yapılamaz, fakat gıda yardımı yapılıyorsa burada esnek davranıp vatandaşın beyanını esas almak durumundayız, hem hangi oranda vatandaşlarımız bir koli gıda yardımı için ihtiyacım vardır diye hilaf konuşacak? Belki ondan biri, işte o bir kişinin yüzünden dokuz tanesini görmezlikten gelmeyelim.

Eğer sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakfının bütçesi böyle bir yardıma elvermiyorsa yerel dinamiklerimize müracaat edelim. Sivil Toplum Kuruluşlarımız var, elhemdulillah zenginlerimiz var.

Hem bizzat gıda yardımı isteyelim, hem gerekirse vasıtalarından da faydalanalım. Üç kişilik yardım ekibinden biri mesul memur, diğer ikisi gönüllü vatandaş olmak üzere merkez ilçelerde en az ikişer vardiyeden 100’er ekip lazım. Vardiyenin biri 8-17 diğeri 17-23 saatleri arasında aktif çalışıp bir haftadan daha az bir zamanda bütün fakir/muhtaç vatandaşlarımıza ulaşmak gerekir.    

Bu akşam saat 21:30-22:00 saatleri arasında 17 ilçe vakıflarımızı aradım, üç tanesi hariç diğerleri ses tonlarından aldığım enerji ile anladım ki heyecanla işinin başındadırlar, bu bana umut verdi. Hatta Kocaköy bir latife de etti; “yoksa bizi kontrol mu ediyorsunuz?” Diyerek. Cevap vermeyen üç ilçenin de belki mazeretleri olabilir, hemen yargısız infaz etmeyelim, isimlerini yetkililere verdim, fakat şikayet niyetiyle değil takip edilsin diye..

Zaman moral motivasyonu kırma zamanı değildir. Ama bu yardımlar gerektiği anda vatandaşlarımıza ulaşmazsa iki gün sonra götürmenin de bir anlamı kalmıyor.

Bu süreç bir anlamda bir seferberlik hali,  hepimizin katkıda bulunması lazım. “Milli dayanışma ruhu” ondan geliyor, “biz bize yeteriz” sloganı ondan oluştu. “Tekalif-i Milliye” ifadesi ondan dolayı gündeme geldi. Peki ben vatandaş olarak bu yardımlaşmanın neresindeyim diye soruyorum? Bu yazıyı da bu sorumlulukla yazdım.

Hatta üç gün önce “Tekalif-i Milliyeye evet, ama!” başlıklı bir yazı yazdım ve dedim ki; İşçi-memur, çalışan-emekli maaşı 3000 liradan fazla olan herkesten bir defasına mahsus %10’luk yardım kampanyasına bir katkı payı kesilsin biz de ruhen huzur bulalım az da olsa katkımız oldu diye.

Devlet memurlarının sayısı da mesaisi de bu yardımı seri bir şekilde dağıtmaya yetmez. Onun için bu dağıtma ekiplerini her ilçenin nüfusuna oranla yeterince arttırılmasında fayda mülahaza ediyorum. Yoksa o haberlere yansıyan yaşlıları ziyaret haberleri bizim dünyamıza da ahretimize de faydası olmaz haberiniz olsun.

Benzer sorunların başka illerimizde de yaşaya bileceğini düşünüyorum.

Kolay gelsin diyor, şu Korona virüs musibetinin bir an evvel ülkemizden, coğrafyamızdan ve dünyadan ayrılmasını diliyorum.

Cin’i titreten Korona virüsü yol üstünde buldukları ülkelere de da birkaç tokat attı ve Avrupa ve Amerika’da yuva kurdu, halinden de memnun gözüküyor. Ne yazık ki insanlık hala bundan bir ders çıkarmaya niyetli gözükmüyor. Her şeyi küçük sebeplere bağlıyor.

Ben bunun ilahi bir ikaz olduğuna inanlardanım, yaşadığım yarım asırda dünya böyle bir imtihan geçirmemiştir. İşte görüyorsunuz, evimdeyim ama bu imtihandaki yerimi arıyorum.

Başarılı bir tarzda bu imtihandan çıkmamız dileğiyle.

 

Eyüphan KAYA

10.04.2020, Diyarbekir

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.