Selam vermeye değmez

13 Temmuz 2013 22:39 / 1345 kez okundu!

 


Biri zalim diğeri hırsız arsız olmak üzere iki kesim insandan selamı kesmek lazım, neden mi anlatmaya/anlamaya çalışalım. Zulüm, öyle kötü bir vasıftır ki Yüce Rabbimiz, zalime yaklaşmayı bile yasaklıyor, zalim insanı bağlayıcı bir değer yok, gücü neye yeterse o kadar zulmünde ilerler, üstelik her zalimin bağlı olduğu bir üst zalim var dolayısıyla zalimler hem korkak hem de şahsiyetsizdirler.

Ayrıca insani bir vasıf olan var olan şecaat vasfını cesaretini kontrolsüz kullanmasından dolayı bir yönüyle sırat-ı müstakimden de ayrılmış oluyor.

Bir evde, bir köyden tutun taaa bir ülkeye kadar bir yerleşim biriminde birileri zulmüyle nam yapmışsa vay o yaşam biriminde yaşayan kimselerin haline artık orada huzur mutluluk çökmüştür, daima orada birileri korku ve endişe içindedir ve ilgisiz gibi görünen diğer insanlar mutsuzdur.

Hırsız arsız kimselere gelince daha beter bir insan profili karşımıza çıkıyor. Bu özellik daha çok yeteneksiz, niteliksiz insanların vasfıdır, ne malınızı ne de namusunuzu bu tür insanlara teslim edemezsiniz. Fırsat bulursa ikisine de ihanet eder. Halbuki bu iki değer de korunması gereken değerlerdir. Bu kimse de kuvveyi şeheviyesini kontrolsüz kullandığı için sırat-ı müstakimden ayrılmıştır.

Ayrıca kuvveyi gadabiye ve kuvveyi şahsiye sini kontrol etmeyen bir kimsenin kuvveyi akliyi kullandığı da her halde söylenemez. Peki sırat-ı müstakimden ayrılan bir kimseye selam verilir mi? Selam verseniz de borçlu çıkarsınız.

Sevgili dostlar insan dediğin sağı solu belli olmalı, prensip sahibi olmalı, dini diyaneti belli olmalı.

Manidar bir anekdot olarak anlatılıyor bir zamanlar Almanya’da çalışmaya giden bir vatandaşımız, ezan okuyor, camiye gitmiyor, namaz kılmıyor. Pazar geliyor Kiliseye gitmiyor, Patron soruyor, “ arkadaş anlaşılan sen Müslüman ya da Hıristiyan değilsin, kusura bakmayım sorma durumunda kaldım senin dinin nedir? Adam, ben Müslüman’ın deyince, patron “ arkadaş kusura bakma ben seni çalıştıramam çünkü seni bağlayacak bir manevi prensip yok, senin doğrun yanlışın sana göredir, bir durum karşısında nasıl anlaşacağız?” diyor.

Maalesef ülkemizde böyle insanların sayısı artıyor.Onun için memleketimizde sorun bitmiyor.İnsanlar hep mutsuz, çünkü herkes kendince haklı olduğunu iddia ediyor tabiî ki haksızlığa uğradığınıza da inanırsanız mutsuz olursunuz.

Bundan dolayıdır ki, adaletinden emin bazı dünya ülkelerinde çoklu hukuk sistemi vardır, isteyen şeriat mahkemesine gidiyor, isteyen kilise kanunlarına müracaat ediyor, isteyen başka bir hukuka dayanan mahkemeyi hakem olarak tercih edebilir. Mahkeme kararı ilgilileri tatmin etsin diye…

Bizim ülkemizde de “arabuluculuk müessesesi” kuruldu, hoş güzel, ama bir yanlış yapıldı ki bu vazife avukatlarla sınırlı tutuldu. Eğer vatandaşlarımız, elemanlarından biri avukat olan bir mahkemede aradığını bulamadığı halde başka bir tercihte yine avukat karşısına çıkıyorsa orada sorun var demektir. Birçok avukat, kanuncudur ve kanunu aşan yorum ve değerlendirmelerde yetersiz kalıyor. Ayrıca avukat gücünü kanundan aldığı için hep kanunu öne çıkarır halbuki kanun ve hukuk bazen çelişebilir.

Belki bir az konu mecrasından kaydı ama ilgisi vardır diye ele aldım, kerameti kendinden menkul kimi vatandaş, toplumsal değerleri, var olan mahkemeleri içine sindiremiyor ve mahkemede yargılanan hatta ceza bile alan bir kimseyi tekrar kendi isteğine göre cezalandırıyor “ihkakı hak” gibi, maalesef kan davaları da bunu eseridir. Eğer hızlı ve adil bir yargı, kendini kabul ettirebilen hakimlerimiz çoğunlukta olsaydı, eminim zalim, hırsız arsız insanımızın sayısı da azalacaktı.

İşte böyle sevgili dostlar eğer bazı tutarlı değerler etrafında toplumun ortak değerleri oluşmazsa, her insan bir şahsiyet bir değer olur ve insanların mutluluğu için ortak bir yönetim/yargı sistemi oluşturmak çok zor olur.

Bir toplumda birileri zalim ise, birileri hırsız arsız ise; kendi kanun kurallarını kendisi belirliyorsa orada çok yönlü bir sorun var. Eğitim sisteminden tutun yargının işleyiş tarzına kadar sorun var ki böyle tipler ortaya çıkıyor. Geçende biri bana sordu, “Hocam, bana zulüm eden birini yargıya şikayet etsem bir sonuç elde edebilir miyim acaba?” Ben, “iyi edersiniz” dediğim halde içim rahat değildi. Çünkü basit bir tartışma hadisesi için yedi sefer mahkemeye gidip/gelirse vatandaş, karşılaştığı zulmü kendi kurallarına göre hal etme yollarını arayacak.

Toplumda sorun çok, üstelik zalim, hırsız arsız insanlar toplumun anasını ağlatıyor maalesef. İlginçtir, bunların birçoğu da ensesi kalın, göbeği sarkık, parası bol kimselerdir.Elimizde hiçbir şey gelmiyorsa bile bunların yüzüne tebessüm etmeyelim bari, ne dersiniz?

Kanaatimce bu tür insanlar, selam vermeye değmez, siz ne düşünüyorsunuz acaba? Yanılıyorsam söyleyin.

Saygılarımla.


Eyüphan KAYA

13.07.2013


 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.