Hicret, özgürlük arayışıdır

14 Kasım 2012 12:35 / 1361 kez okundu!

 


Hak ve batıl mücadelesi insanlık hayatı boyunca var olmuş, maalesef var olmaya da devam ediyor. İnsanlık alemi en büyük insani sınavını bu alanda veriyor galiba.

Seküler yorum ve değerlendirmelerde tartışma literatürün dışında bırakılan Peygamberler bu uğurda mücadele veren en iyi örneklerdir. İnsanlık bir çok değeri peygamberlerden almasına rağmen bu gün laiklik teranesiyle hayatın dışına itilmektedir.

Hangi Peygamberin başına hicret benzeri sıkıntılar gelmemiş ki, başka bir ifadeyle hak hukuk müdafiliği yapan kaç tane insanın keyfine diyecek yok; ya mahkemelerdedir, ya ceza evindedir, ya hicrettedir ya da toplum içinde soyutlanmış vaziyettedir; Ürkek, korkak insanlar onlardan uzak duruyor maalesef.

Hz. Muhammed sellelahu aleyhi ve sellem sahabeleriyle birlikte Mekke’de bin bir türlü meşakkate göğüs gererek insanları tevhid dini olan İslamiyet’e davet ettiler, karşılaştıkları sıkıntılarla hayat öyle çekilmez bir hal almıştı ki Yüce Allah celle ve a’ala hicret yolunu Peygamberine gösterdi.

Hicret gecesi 13 kabileden birer savaşçı genç, peygamberin evini sarmış, çıksa da öldürsek heyecanıyla nöbet tutarken Resul-i Ekrem Yasin suresinden ilk birkaç ayet okuyup toprağa üfler ve toprağı yüzlerine savurur, nöbetçilerin gözüne sanki perde inmiş gibi Hz. Muhammed’i çıkarken görmüyorlar, sabah bir de bakıyorlar ki yatağında Hz. Ali yatıyor.

Bunun üzerine ‘Muhammedi ölü ya da diri getirene 100 deve verilecek’ denilince bu ödülü almak için birçok kişi aralarında yarışırcasına Peygamberin peşine düşerler. Bunlardan Süraka adında biri Ebubekir’le birlikte giden Peygamberi görüp yaklaştıkça yaklaşıyor; bir an Peygamber duraksayıp Süraka’ya heybetli bir bakışla bakıyor; Süraka diyor ki, ‘o anda hem atım kuma gömüldü hem de tüylerim diken diken oldu, sanki bana lisani halle şöyle diyordu; ey Süraka başka kimse kalmadı Allah’ın peygamberini mi öldüreceksin? Ben o anda dedim ki ya Muhammed beni af et, ilk fırsatta sana iman edeceğim’

Atı kumdan çıktığı gibi geri dönüyor ve ‘bu tarafta kimseler yok boşuna gitmeyin’ diyor.

Meşhur mağarada bir yandan en zayıf bir engel olan örümcek ağıyla korunurken, bu korku dolu anda Peygamber Ebubekir (r.a)ya diyor ki, ‘uykum geliyor mümkünse dizinizde yatabilir miyim?’ Telaşlanan arkadaşına da diyor ki “korkma Allah bizimledir” sadece bu üç hikmet Hz.Muhammed’in Peygamber olduğuna, hak yolunda olduğuna Hicretin insanlığın kurtuluşu için bir vesile olduğuna yeter de artar bence…

Bir yandan her şeyini Allah(c.c) için geride bırakan Muhacirler, diğer yandan kapılarını ardına kadar onlara açan Ensar onları malına ortak edercesine galiba insanlık tarihi boyunca böyle bir fedakarlık yaşanmamıştır.

Onun içindir ki İnsanlık alemi onları hep hayırla yad ediyor, her fırsatta onlara selat ve selam getiriyoruz.

Biz dahi onların sayesinde;

Tevhit diniyle müşerref olduk,

Hak hukuku tanıdık,

Edep ve marifet edindik,

Helal haram kavramıyla tanıştık,

İnsan olmanın tadına vardık

Allah’a olan inancımızla yeryüzünde hür ve özgür yaşama sevincini yaşıyor, şu geniş dünyayı başımıza zindan etmiyoruz, en sıkıntılı hallerimizi dahi Rabbımızla paylaşıyor, bir mutluluk payına vesile ediyoruz.

Hicret, miladi takvimine göre 622 yılında gerçekleşmiş olup İslam tarihinde çok önemli bir yere sahiptir. Hicreti mistik hadislerle anlatıp içi boş hale getirmeden, hikmetli yönünü ve İslam toplumu üzerindeki ağırlığını ele alıp değerlendirmemiz lazım. İslam toplumu hicretin önemini kavrasaydı, bu sefaleti yaşar mıydı?

Dolayısıyla diyorum ki hicret, her şeyden önce bir özgürlük arayışıdır.

Allah’a iman etmeyen bir insan ruhen tutsaktır, yeryüzünde endişeyle yaşıyor, ölüm sonrası kendisi için meçhul, Dolayısıyla bir müminin Siyerünnebi’yi bilmesi lazım, Hz. Peygamberin Mekke ve Medine hayatını bilmesi gerekir, sahabeyi kiramın hayatını bilmesinde fayda var. Onlar, örnek almaya değer şahsiyetlerdir. Onlar ki İslam’ı bizzat Peygamber (SAVS) den öğrenip, yaşamışlardır. Bu münasebetle hicri yılbaşı olan 15 Kasım Perşembe günü insanlık alemine mübarek olsun.

Ders, tefekkür, ibret almak dileğiyle femanillah.


Eyüphan KAYA

14.11.2012


 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.