Bölgenin hali, pür melali

22 Ocak 2015 14:46 / 1198 kez okundu!

 

 

Bu bölgede olup bitenler çizmeyi aştı, ama kelimenin önüne sonuna barış süreci kavramı getirilince ister istemez akıl duyguları frenliyor.

Bu bölgede üç güç var; devletin gücü, PKK’nin gücü, bilinmeyen üçüncü el. Olup bitenlerden öncelikle devlet ikinci derecede karanlık el üzerine gidildiği halde üçüncüsünün yakınında bile geçilmiyor.

Ey sivil toplum örgütleri, ey siyasiler, ey halk; adil davranın bu sürecin akışına kim takoz oluyorsa doğru tespit edin, bu günler iyi kötü geçecek ama tarih bu işi geçiştirip haksıza haksız demediği için kıyamete kadar kınanacaktır.

Cizre küçücük bir ilçedir, sivil toplum gidiyor, avukatlar heyeti gidiyor, siyasiler gidiyor ama bir türlü yanmakta alan ateşi söndüremiyorlar. Çünkü gidip gelenler asıl faillerin, sıkıntı çıkaranların yakasına yapışmıyorlar, mazluma mağdura bilinmeyene yüklenmeye çalışıyorlar.

Devlet Cizre’nin emniyetini karanlık bir olaydan sabıkalı emniyet müdürüne teslim etmiş.

Kaymakam, Vali oraları nasıl bu haliyle yönetmekle evinde başını yastığa koyuyorlar, anlamakta zorlanıyorum. Halk eleman ediyor seslerini duyan yok. Kardeşim yönetemiyorsan bırak git, tayın için günlerini sayma.


İktidar yetkililerinin bulunduğu önemli bir değerlendirme toplantısında;

“Benim bildiğim çözüm komisyonu adında Mecliste bir komisyon var, neden Cizre’ye bir selam vermiyor, oralarda ne oluyor, ne bitiyor anlamaya çalışmıyor” demiştim. Sağ olsun dikkate alındı, komisyon gitti ama ne hikmetse sorun kökten çözülmedi. Kısa süre sonra tekrara başladı.


Bunlar şikâyetler, peki çare ne diyeceksiniz?

Çare, çözüm sürecini şeffaf bir şekilde hızlandırmaktır. Bu birçok yol ve yöntemle olabilir, ama en iyisi galiba Meclis patentli çözüm eylemi olsa gerek.

Nasıl mı? Üçü HDP Kürt vekil, üçü AK Parti Kürt vekil, bir CHP, bir MHP vekil gözetiminde bir Meclis başkan vekili başkanlığında 15 gün Akil İnsanlar raporu üzerinde çalışıp, maksimum on beş madde çıkarırlar ve Meclis buna yasal statü kazandırmalıdır. Buna hala karşı çıkanlar olursa kamuoyuna deklere edilerek, militarist usullerle mücadele edilmeye devam edilir. Ne demişler; “deli deliden korkar”. Demek ki, bunlar barışa kökten karşıdırlar.

Örneğin bu barış sürecinde dağa bağa çıkanlar, bence iki kat kabahat işliyorlar. PKK için barış sürecinin önemli bir aşaması olan rehabilite ve hayata kazandırma sürecinde bu süreçte dağa çıkanları farklı bir kategoride değerlendirmek lazım. Çünkü bunlar barış nehrinin suyunu bulandırıyorlar.

Artık Anadolu insanını bu çocukça sıkıntılara tahammülü kalmadı.Ya bu Kürt halkı kime ne yapmış ki, gelen giden kafasına vuruyor. İnsanlık, bu kadar ileri giden her kimse af etmez. Şimdi de Kürt menşeli bir yapı Kürde sıkıntı veriyor, korkutuyor, katlediyor, öldürüyor. 

İslam toplumunda birileri nasıl ki karanlık güçlerin yerli hamalları olarak topluma sıkıntı veriyoryisa, benzer bir olay da şimdi Kürtlerin başına geliyor. Bir silahlı yapı oradan buradan Kürtleri rahatsız ediyor. Birileri de bu kontrolsüz güce yalvarırcasına etrafında dolaşıyor.

Artık yeter, bu bölgede militarist güçler istemiyoruz. Hür, özgür ve kendinden emin bir tarzda yaşamak Kürtlerin de hakkı değil mi?

Barış ve huzur için çaba sarf etmek dileğiyle.

 

Eyüphan KAYA

20.01.2015, Diyarbakır

 

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.