DEDEM CENNETTE OLAMAZ
19 Nisan 2011 02:16 / 3337 kez okundu!
Lokmasını dağıtırsam, dedem de beni seyredermiş cennetten. Belli etmeden alnımdan da öpermiş. Babaannem kandırıyor beni. Dedem cennete falan gitmez; benden o kadar uzaklaşmaz çünkü. Hele Gökova’mız varken ne işi var cennette? O akıllı adamdır; Gökova’dadır. Oradan izler beni.
Haydi, bir an evvel başlasınlar lokmayı dökmeye. Babaannem oturduğu yerden emirler yağdırıyor. Âfet yengem hamuru hazır edecekmiş, annem de ateşle yağı. Şurup zaten hazırmış. Giritli gelinler nasıl da çalışıyorlar?
Sonunda dökülmeğe başladı lokmalar. Sağa sola, konu komşuya koşmaca dağıtıyorum tabak tabak. Hısım akraba, “dedikleri kadar seviyormuşsun dedeni” diyorlar. Mümkün olduğu kadar deniz kıyından gidip geliyorum. Bazen de yavaşlıyorum. Görsün dedem, görsün de bir daha anlasın ne sevdiğimi O’nu. Arada bir de O’nun hakkından atıştırıyorum; birazcık ta şurubundan. Kimse anlamaz ki nasıl olsa.
Bütün gün koşuşmaktan yoruldum; ama mutluydum. Demek dedem de beni izlemişti ha? O da mutludur şimdi.
Sıra benim dedemi görmeme gelmişti. Babaannem “Allah korusun!” diye ünledi. Bilmiyordu ki ben canım istediği zaman dedemi görebiliyordum. Musandıraya gittim. Ağlarımız, paragatlarımız, küreklerimiz, dedemin bıraktığı gibi duruyorlardı. Uzandım ağlarımızın üzerine. Gözlerimi kapadım. Dedemi görmeğe başladım: O beni, ben de O’nu şapur şupur öpüyordum. “Aferin” diyordu, “Aferin. Gerçekten seviyormuşsun beni” Açılıyorduk sandalımızla dedem ve ben Gökova’mıza; dedemin yeni evine doğru…
Ertuğrul Barka
29.03.2011