Yeni Anayasa sürecinde 'Birey ve Devlet'

03 Eylül 2012 16:39 / 1877 kez okundu!

 


Ülke olarak, bir yandan hepimizin bildiði, yaþadýðý sorunlarla boðuþurken, bir yandan da bu sorunlara köklü çözüm getirmesini beklediðimiz yeni bir Anayasa yapma sürecindeyiz. Bu durum, 90 senede ayaðýmýza gelen en önemli fýrsat. Ýlk defa bir Anayasa'yý sivillerin kendi elleriyle yapmasý fýrsatý doðmuþtur.

Bu süreçte, bana göre en temel sorun, ülkeye 80 yýldýr egemen olanlarýn, 80 yýldýr uygulaya geldikleri devletçi sistemin ta kendisidir. Kimisi bunu açýkça savunur. Kimisi de dolaylý olarak savunur. Dolaylý olarak savunanlarýn en büyük taktiði bataklýðý deðil de sivrisinekleri önümüze çýkararak bunu yapmasýdýr. Hepsinin ortak noktasý, devletçi sistemi korumak ve kollamaktýr, ama, fakat vs vs... baðlaçlarýnýn arkasýndan yazdýklarý cümlelerle.

Hepimizin farkýnda olduðu üzere 80 yýldýr üzerimize giydiðimiz elbise artýk bize çok dar gelmektedir. Artýk bu elbisenin içine sýðmýyoruz. Bu elbisenin bünyeye uydurulmasý için zaman oldu bünyenin bazý organlarý kesildi, zaman oldu bünyenin uydurulmak istenen ayakkabýya girmesi için çekilen acýlarýn unutulmasý amacýyla bol miktarda uyuþturucu verildi vs vs...

Ama vardýðýmýz aþamada, tek tip insan ve tek tip toplum yaratma, tek tip kurumlar yaratma, tüm ülkeyi bir takým insanlarýn ve düþüncelerin karargahý gibi görme anlayýþlarý artýk kabul edilemeyecek noktaya geldi. Bunu gene eski anlayýþlarla sürdürmek için direnmek, insanlýða karþý olan bir pozisyonda duruþ göstermek demektir bana göre.

Bugün topluma biçilen Ýslam anlayýþý kabul görmüyor. Buna Ýslamýn içinden itirazlar yükselirken Ýslamýn dýþýndan da sesler artýk susturulmayacak noktaya geldi. Toplumda cinsiyetler arasý eðilimler artýk kalýplara sýðmayacak noktaya geldi. Toplumda dikte ettirilmeye çalýþýlan düþüncenin dýþýnda bir dolu düþünce doðmaya baþladý. Topluma dikte ettirilen dil anlayýþý iflas etti. Toplumun tek ýrktan olduðuna dair bütün teoriler allak bullak oldu. Toplumda yok farzedilen ve görmezden gelinen kesimler kendilerini fark ettirmeye çalýþýyorlar vs vs vs...

Yani topluma kabul ettirilmeye çalýþýlan 80 yýllýk anlayýþ lime lime oldu.

Ýþte bu noktadan sonra toplum olarak, toplumda var olan bütün kesimler, anlayýþlar ve onlarýn kurumlarý ile yeniden biraraya gelerek, yeniden bir konsensus oluþturup, yeni bir toplum olarak, yeniden birlikte yaþamanýn önünü açmalýyýz. Yoksa esas tehlike (bölünme korkusu) bu noktada baþlayacak.

Demokrasi hep "çoðunluðun azýnlýðý yönettiði" bir sistemin adý olarak kavransa da bana göre sadece böyle algýlanmasý çok eksik hatta "faþizmle özdeþ" bir anlayýþtýr diyebilirim. Demokrasi "çoðunluðun iktidarý ele geçirdiði zaman" azýnlýk üzerinde istediðini yapabilen rejimin adý deðildir.

Demokrasi "azýnlýðýn haklarýný koruyan, onlarýn haklarýný kullanabilmeleri ve kendilerini yeniden özgürce üretebilecekleri" rejimin adýdýr diye düþünüyorum.

Ancak bu noktada devletin önemli bir rolü vardýr. Öncelikle devlete bir rol vermek ve ona bir anlayýþ vermek zorundayýz.

Devletin; diðer devletler ve uluslararasý kuruluþlarla olan iliþkileri ve yine devletin fertlerle olan iliþkileri ile fertlerin veya kiþilerin birbirleriyle olan iliþkilerini düzenleyen kurallarýn bütününe "hukuk" denildiði gibi bu kurallara uymayý taahhüt eden ve uyan devlete de "hukuk devleti" adý verilir.

Bu tanýmdan da anlaþýldýðý gibi hukuk devleti demek anayasasý, kanunlarý olan devlet demek deðildir. Her devlette hatta totaliter devletlerde bile bu tür düzenleyici kurallar mevcuttur.

Devletin fonksiyonlarýndan en önemlileri devletin düzenleyici ve denetleyici olmasýdýr. Devlet kendi organlarý arasýndaki uyumu ve toplumsal düzeni bu sayede saðlar. Devlet kural koyar. Bunu yaparken de otoritesini kullanýr. Buraya kadar olan, devletin kural koyuculuk vasfýna pek itiraz eden olmamýþtýr.

Ancak; zamanla baþkalarýna kural koyan devlet ciddiyetini ve güvenilirliðini göstermek için kendi fiillerine de kural koymak suretiyle “otolimitasyon” yani kendi kendini sýnýrlama yoluna gitmiþtir.

En büyük erki elinde bulunduran ve bunu hiç kimseyle paylaþmaya yanaþmayan devletin, kendi fiillerini kendi rýzasýyla sýnýrlandýrmasý ve buna uymasý ne ölçüde ciddi olabilir? Çünkü bu kurallara uymaya zorlayacak ikinci bir güç yoktur.

Ýþte hukuk devleti bu erdemliliði gösteren devlettir. Yani kural koyan, koymuþ olduðu kurallarýna uymayý taahhüt eden ve sözünde durarak koymuþ olduðu bu kurallara uyan devlet HUKUK DEVLETÝDÝR.

Hukuk devletinde hukukun üstünlüðü esastýr. Bu erdemliliði gösteremeyen devletler hukukun yerine ideolojileri yerleþtirerek onlarýn vazgeçilmezliðini, üstünlüðünü ikame etmeye çalýþmaktadýrlar.

Hukukun üstünlüðü ilkesi bizi demokrasiye götürmektedir. Demokratik devletlerde ideolojiler söz konusu deðildir.

Ýdeolojik devletlerde, ideolojinin üstünlüðü esastýr. Ýdeolojinin ilkeleri vazgeçilmez, tartýþýlmaz ve hatta deðiþtirilmesi teklif dahi edilemez. Fikirler ve haklar ilkelerle sýnýrlýdýr, çatýþtýðýnda ilkeler tercih edilir. Dolayýsýyla ferdin haklarý ve hürriyetler bu ilkelerle ters düþemez. Bu ilkelerle muhalefet etmek ideolojiye karþý çýkmak, dolayýsýyla devlete isyan etmek demektir. Bu ise vatana ihanet suçudur.

Meselenin en can alýcý noktasýna deðinmek gerekirse, bu tür ideolojik devletlerde kamu personeli ve özellikle memurlar devletin bu ideolojisini benimsemek zorundadýrlar. Bu ideolojiyi her vesileyle korumak ve kollamak onlarýn görevidir. Bu görevin ihmali vatana yani ideolojiye ihanet suçtur.

Ülkemizde olduðu gibi memurlarýn tarafsýzlýðý ilkesi ideolojik devletlerde uygulanamaz. Memur ister istemez taraf olmak zorundadýr. Hukuk devletinde, memurlarýn tarafsýz olmasý, memurun hukuku benimsemesi ve uygulamasýdýr.

Memurlarýn tarafsýz olmasý ilkesinin, ideolojik devletlerde uygulanmamasý en önemli insan haklarý ihlallerinden birisidir. Ülkemizde memurlarýn özellikle bürokrasinin ideolojik olmasý, bu ideoloji uðruna, onlarýn hukuka aykýrý kaba ve ilkel davranýþlar sergilemesine neden olmaktadýr.

Ne yazýk ki bu tür davranýþlar ideolojinin kalýn perdesi altýnda gizlenmekte, devlet adýna suçlar iþlenmekte, demokrasi her on yýlda bir bu ideolojiye kurban edilmekte ve hala milenyumlu yýllarda, bu davranýþlarla iftihar edilmektedir.

Çaðdaþ devlet, ideolojilerden arýnmýþ, hukukun üstünlüðünü benimsemiþ devlettir. Ýnanç ve fikir hürriyeti, teþebbüs hürriyeti ile birleþerek kalkýnmayý ateþler.

Yeni anayasa sürecinde ilkeler bu hürriyetlerin kullanýlmasýnda bir engel olmaktan çýkarak, içgüdülerimizden, ideolojilerimizden sýyrýlýp masallara inanmayý bir kenara býrakarak, hamaseti ve husumeti bir kenara býrakýp, ortak noktalarýmýzý çoðaltmayý ve bireyi esas alan anlayýþý temel almayý denersek, insanlýk için faydalý bir þeyler yapabiliriz diye düþünüyorum.

Sevgiyle kalýn.


Ergün EÞSÝZOÐLU

03.09.2012

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.