Ýçki, yasaklar, kontrol ve düzenlemeler…

27 Mayýs 2013 20:46 / 2711 kez okundu!

 


Ýçki ve fuhuþ, dünya insanlýk tarihinin bilinen en eski döneminden bugüne kadar, yasaklanarak engellenemeyen oluþumlardan ikisi olarak günümüze kadar süregelmiþtir.

1976 yýlýnda, üniversitede okurken, okuldaki kavgalardan birinden tutuklandýðýmda, o zamanlar Ýncivez semtinde olan Zonguldak merkez kapalý cezaevinde mahkumlardan öðrenmiþtim, içki imalatýnýn o koþullarda nasýl yapýldýðýný.

Bütün cezaevlerinde bugün olduðu gibi, o zamanlarda da içki içilmesi, içkinin cezaevine sokulmasý yasaktý ve ayrýca suçtu. Cezaevlerinin çifte þekilde, hem gardiyanlarca hem de askerlerce korunmasýna ve onca tedbirler alýnmasýna raðmen, içerde istediðiniz her türlü yasak þeyi rahatlýkla bulmanýz mümkündü.

Konumuzla ilgili olarak, en yaygýn olan yöntemlerden birkaç tanesini paylaþacak olursam:

Birincisi, ceza evi idaresinin haftada bir veya iki gün yemekle birlikte verdiði üzüm kompostosu, yemekte tutuklulara daðýtýlmayýp þarap imal edilmesinde kullanýlýyordu. Þöyle ki; kompostonun içindeki taneleri bir tülbentle süzülerek bir baþka kaba aktarýlýyordu, sonra ekmeðin içindeki somun kýsmý çýkarýlarak bir iple güzelce sarýlýp üzüm suyunun konulduðu kaba sarkýtýlýyordu ve bu düzenek güneþin altýnda içkiye dönüþmesi için bir hafta kadar bekletiliyordu. Ekmek hamuru, üzüm suyunun hýzla dönüþmesi için fermantasyonu saðlýyordu. Ayný þeyi üzüm satýn alarak da yapabilirsiniz.

Hatta bir seferinde bu elde edilen þarabýn, basit bir damýtma düzeneði ile damýtýlarak, daha sert bir içki elde edildiðini de görmüþtüm.

Yine çok yaygýn yöntemlerden bir tanesi kavuna iðne ile içkinin þýrýnga edilerek, cezaevine sokulmasý ile içki tedarik ediliyordu.

Parasý olanlar da, çok pahalý olan bir yöntemle, ikili özel iliþki kurduðu gardiyanlara veya askerlere rüþvet vererek istediði içkiyi cezaevine sokabiliyorlardý.

Hiç unutmam, bir gece yanýmda yatan mahkumun gece boyunca ayakta olduðunu görünce ertesi gün merak edip sordum, neden gece hiç uyumadýðýný, neden sabahladýðýný. Bana verdiði cevap “Funda geldi” idi. Yani cezaevi bahçesine dýþarýdan atýlan ham esrar topaðý idi. Sonrasýnda gelen bu esrar topaðýný piþirip topuklayarak, ezerek, içmeye hazýr hale getiriyorlardý.

Ýçkiye, alkole ve uyuþturucuya rahatlýkla ulaþmak için, daha böyle onlarca yöntem ve yol vardý cezaevlerinde, anlatmakla bitmez bu yöntemler. Her tarafýnýzýn tam bir kuþatma altýnda olduðu yerlerde bile yasaklar, tek baþýna hiçbir þekilde kesin çözüm olamýyordu. Yasaklamak çözüm olsaydý yasaklarla önlenirdi bütün kötülükler.

Yasaklamakla birlikte, gardiyanlarýn ve askerlerin de buna aracýlýk etmemesi gerektiði kadar, mahkumlarý içmeye sürükleyen ortamýn da giderilmesi gerekir vs. vs.

Ayný durum dýþarýdaki yaþamda da söz konusudur. Eðer sadece yasaklamakla çözüm olsaydý, Amerika’da 1930'lu yýllardaki yasaklar Al Capon’u ve kaçakçýlýðý yaratmazdý. Yine alkol yasaðýnýn, sert önlemlerle ve yasaklarla engellenmeye çalýþýldýðý Ýran baþka bir örnek olarak gözümüzün önündedir. Yazar Pelin Cengiz’in bir yazýsýnda BBC’nin bir makalesinden alýntýlayarak, “Ýran’da 200 bin alkolik olduðu, 2011-2012’de 829 sürücünün alkolle baðlantýlý olarak yasaklý hâle geldiði, içki kaçakçýlýðýnýn yüzde 80’inin ülkenin batý sýnýrýndan yani Türkiye'den yapýldýðý, sadece toplam kaçaðýn yüzde 20’sine el konabildiði ve ülkeye yýlda 730 milyon dolarlýk 60 ila 80 milyon litre kaçak içki girdiði anlatýlýyor.”

Ancak bu anlattýklarýmý, içki içmek, her yerde ve her koþulda tamamen serbest býrakýlsýn, kontrol altýna alma çalýþmalarý yapýlmasýn olarak anlamýyorum ve bu anlamda da anlatmýyorum. Sýnýrsýz ve kontrolsüz olarak içki içmeyi, özgürlük olarak görmüyorum. Ýçmek isteyen içsin, buna itirazým yok. Ýçki içme yasaðý kabul edilemez. Ancak içki içme özgürlüðünü de baþkalarýna zarar verme hakký veya toplumun çürümesine, saðlýksýz bir toplum olmasýna yol açacak biçimde yaygýnlaþmasý anlamýnda kavramamak lazým diye düþünüyorum.

Alkol üzerine yapýlan tartýþmalara bakýldýðýnda her konuda olduðu gibi bu konu da patlamaya hazýr bir bomba haline getirildi.

Toplumu kutuplaþtýrmadan, yasakçýlýk bataklýðýna sürüklenmeden, özgürlük adý altýnda toplumsal çürüme hastalýðýna yakalanmadan en saðlýklý yolu ve çözümü bulmalýyýz hep birlikte. AKP’nin her yaptýðý doðrudur anlayýþý nasýl yanlýþsa, AKP’nin her yaptýðýna da mutlaka karþý çýkmak gerekir mantýksýzlýðýna da düþmemek gerekir.

Yapýlan araþtýrmalarda, cinayetlerin yüzde 85'i, trafik kazalarýnýn yüzde 65'i, tecavüzlerin yüzde 50'si, þiddetin yüzde 50'si, eþlerini dövenlerin yüzde 70'i, akýl hastalýklarýnýn yüzde 60'ýnýn sebebi alkol olmuþsa. Alkol tüketmeyi bu boyutlara vardýracak tüketimi savunmanýn haklý hiçbir yaný olamaz, hele bunu özgürlük ve insan hakký diye savunmak, hiçbir þekilde olmamalý diye düþünüyorum.

Alkolün bir toplumu nasýl çürüttüðünü ve nasýl yok olmanýn eþiðine getirdiðini görmek isteyenlerin yazar Cemil Ertem’in, “Ýþte ‘baðýmlýlýkla’ mücadeleyi ýskalamanýn sonuçlarý” baþlýklý yazýsýný okumalarýný öneririm. Alkol Rusya’yý öyle bir hale getirmiþ ki, savaþýn bile verdiði zararlarla nerdeyse eþit hale getirmiþ. Alkolden dolayý Rusya’da 700.000 öksüz yetim çocuk var bugün... Çökmüþ aile hayatý, babasýz annesiz ortada býrakýlan çocuklar, uyuþturucu sigara alkol baðýmlýsý. Böyle bir toplum olmayý kim kabullenebilir?

Konuya sadece Ýslami parametrelerle bakarak, bu eksenden tartýþmayý da doðru bulmuyorum. Alkol konusu dünyada sadece Ýslami ülkelerin sorunu deðil. Amerika’da içki satýþý yaþýnýn 18’e düþürülmesini nasýl Ýslami kaygýlara baðlamýyorsak, Ýsrail’de saat 23'de, Fransa’da 21'de, Ýskandinav ülkelerinde saat 18'de baþlayan içki satýþý yasaðýnýn, nasýl Ýslami kaygýlardan kaynaklandýðýný söylemiyorsak ve anlatmýyorsak, bizdeki düzenlemeyi de bu eksende deðerlendirmek gerektiði inancýndayým. Baþbakanýn kendi tabanýna hitap ederken kendi siyasi söylemi baðlamýnda yaptýðý, eleþtirilmesi gereken cümlelerine takýlarak, düzenlemeleri bu anlamda korku tüneline sokarak karþý çýkmayý da doðru bulmuyorum.

Bu anlamda saðlýklý bir toplum olma adýna içkiye rahatlýkla ulaþmayý engelleyen yasaklarý destekliyorum. Kuþkusuz sadece bu atýlan adýmlarla kalýnmamasý gerektiði üzerinde konuþmalýyýz. Tamamlayýcý adýmlarý da atarak devamýna gidilmemesinin sonuçlarýnýn kötü olacaðýný ben de kabul ediyorum.

TÜÝK verilerine göre 10 yaþ altýnda ilk kez alkole baþlama oraný 2008'de yüzde 1.1 iken, 2010'da yüzde 1.2 olmuþ. 10-14 yaþ arasý ilk kez alkole baþlama oraný ise yüzde 6.7 iken, yüzde 6.9'a çýkmýþ. Ýþte rahatsýz olup üzerinde düþünüp tedbir almamýz gereken en önemli nokta burasý olmalýdýr.

Sevgiyle kalýn.


Ergün EÞSÝZOÐLU

26.05.2013

Son Güncelleme Tarihi: 27 Mayýs 2013 20:59

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.