Diyarbekir’in öteki yüzü

14 Mayýs 2013 19:38 / 2484 kez okundu!

 


"Köle sahipleri ekmek kaygýsý çekmedikleri için felsefe yapýyorlardý,
Çünkü
Ekmeklerini köleler veriyordu onlara;
Köleler ekmek kaygýsý çekmedikleri için
Felsefe yapmýyorlardý,
Çünkü
Ekmeklerini köle sahipleri veriyordu onlara.
Ve yýkýldý gitti Likya...."


Herkesin kendine göre bir Diyarbekir'i var. Nerden baktýðýnýza baðlý olarak, görmek istediðiniz Diyarbekir'e uygun, istediðiniz kadar done bulup, örnekler vererek, þehrimizi kafanýzda oturttuðunuz yere göre anlatmanýz mümkün.

Diyarbekir'in sadece kadim bir þehir olduðunu söyleyenler surlarýndan burçlarýna, kiliselerinden, camilerine kadar kendine göre onlarca örnek sunarak sadece tarihi bir þehir olduðunu anlatabilir, bir baþkasý da yoksul yanýna iliþkin doneleri öne çýkararak sadece yoksul yüzünü gösteren bir þehir anlatabilir veya zengin ve geliþmiþ yüzüne iliþkin olarak da ayný yöntemi izleyerek sadece zengin yüzünden de bahsedebilir.

Baktýðýnýz pencereden anlatmaya eðilimli birisi iseniz, istediðiniz verileri öne çýkararak, istediðiniz yüzünü abartarak anlatabilirsiniz. Ki þehrimize iliþkin gösterilen reflekslere ve yazýlanlara bakýlýrsa, bir çok kesim tarafýndan yapýlan da budur, bana göre.

Kimisi þehrimizin, sadece tarihi dokusuna iliþkin söylemler geliþtiriyor. Kimisi ise sadece "yoksulluk ve ezilmiþlik" söylemiyle þehrimizin Þehitlik, Benu-sen, Baðlar gibi yoksul semtlerini görerek, baþka semtlerin sorunlarýný görmezden gelerek þehrimizi ikinci hatta üçüncü boyuta indirgiyor. Buralarda yaþananlar gündemin baþ köþesine oturuyor. Çünkü siyasi söylemler aðýrlýkla ve sadece bu baðlam üzerine kurulmuþtur da ondan. Þehrimizin görünen ve kendisini hissettiren diðer yüzlerinden bahsetmez bu kesimdekiler, çünkü bahsedilirse gündeme baþka öncelikler çýkar ve böylece izlenen siyasi yöntemin yanlýþlýðý da kaçýnýlmaz olarak ortaya çýkar ve sýrýtýr.

Kuþkusuz bu bahsettiðim yüzleri, þehrimizin gerçekten ele alýnmasý gereken yüzleri. Bunlara hiç bir itirazým yok. Her ayakta duran, yaþama sorunlarýyla direnen ve büyüyen her büyük metropol þehrin sahip olduðu bütün yüzlere, Diyarbekir'in de sahip olmasýndan daha doðal ne olabilir.

Diyarbekir'imizin, ekonomik düzeyi birbirinden farklý, diðerlerinden daha ileri olan bir yüzü daha var, görülmek istenmese de, görmezden gelinse de, var.

Yeni geliþen yerleþim yerlerinden birisi olan ve 400.000 nüfusa ulaþtýðý ifade edilen bu yeni, geliþmiþ yüzlerinden birisi ve en büyüðü olan Kayapýnar’ý, Diyarbakýr’a her gittiðimde gezerken, bunu daha iyi anlýyor ve görüyordum.

Kayapýnar’ýn ilk geliþmeye baþladýðý yýllarda bu bölgeyi gezerken ve yoðun inþaat halindeyken, kafamda pek bir þey canlandýramadýðým bu bölgede, en ucuz daire fiyatýnýn o yýllarda (2000’lerin baþlarýnda) 60-75 bin dolardan baþladýðýný duyduðum zaman, þaþkýnlýkla dinlemiþ ve gezmiþtim. Kendi kendime "Yok be ya, yoksulluk ve sorunlar bu boyuttayken, burada bu daireler bu fiyata satýlmaz" diye düþünürken, bir yandan da onca yoðunlukta yapýlan lüks inþaata da anlam verememiþtim.

Daha sonrasýnda her gittiðimde ve gezdiðimde o 60-75 bin dolarlýk evlerin hepsinin satýldýðýný ve ayný evlerin fiyatlarýnýn bir yýl içinde 100-150 bin dolarlara ulaþtýðýný ve üstelikte bu evlerin ekmek peynir gibi satýldýðýný öðrenince þaþýrmamýn ardýndan konuyu derinlemesine araþtýrmaya yönelmemde o ölçüde elzem oldu benim için. Bu böyle her yýl artarak devam ediyordu.

Kayapýnar, modern þehir havasýnda geliþen bir yerleþim yeri. Bugüne kadar bu bölgenin planlý ve programlý geliþmesi açýsýndan emeði geçenleri de kutlamak gerekir, bunu da yeri gelmiþken belirtmem gerektiði inancýndayým.

Türkiye’de 90 lý yýllarda, yoðun olarak yaþanan "düþük yoðunluklu" "kirli savaþýn" sonucunda, devlet tarafýndan dayatýlan ve sonrasýnda yaþanan zorunlu göçle birlikte hýzlý ve yoðun biçimde göç edenlerin bir kýsmý (yoksullarý) Diyarbakýr'ýn yoksul yüzünü oluþtururken, yine ayný hýzda ve yoðunlukta göç edenlerin orta kesiminin ve daha üstündeki kesimlerin talepleriyle oluþan bir semt, Kayapýnar.

Bu geliþmeyi ve þehrimizin bu yüzünü görmezden gelmek, yazýlanlara tepki göstermek veya bu yazýlanlarýn karþýsýna alternatif olarak þehrin yoksul yüzünü çýkarmak, bu geliþmeyi saðlayan dinamizmi anlamamak, ýskalamak, demek olduðu kadar, bu deðiþime yönelik olarak uygun proje, politika ve siyaset de üretmemek demektir ayný zamanda.

"Köleler felsefe kaygýsý çekmedikleri için ekmek yapýyorlardý,
Çünkü
Felsefelerini köle sahipleri veriyordu onlara;
Felsefe sahipleri köle kaygýsý çekmedikleri için ekmek yapmýyorlardý,
Çünkü
Kölelerini
Felsefe veriyordu onlara.
Ve yýkýldý gitti Likya..."

En son gittiðimde buralarý gezdiðimde, burada yaþamaya baþlayan bu yüz binlerce insan için artýk sadece kimlik, tek baþýna bir þey ifade etmeyecek, diye gözlemlemeye ve düþünmeye baþladým... Buralarda sadece Baský, Ýnkar, Kimlik zulüm vs vs söylemleri çok fazla anlam ifade etmeyecektir diye düþündüm.

Yaþanan "düþük yoðunluklu" ve "kirli savaþýn" sonucunda, zorunlu hýzlý ve yoðun biçimde göç edenlerin bir kýsmýnýn talepleri doðrultusunda oluþan bu yeni yerleþim yerlerinden birisi olan Kayapýnar gibi yerlerde, ilk oluþtuðu yýllarda ve sonraki süreçlerde þehrin varoþlarýndaki yoksullarla sýkýntýlarýnýn kaynaklarý, talepleri ve siyasetleri ortaktý. Çünkü hepsini, bu yeni yaþama, ayný otorite ve zihniyet zorla sürüklemiþti . Barýþ sürecine kadar yaþananlar bir anlamda buydu.

Ancak, burada yaþayan insanlar önümüzdeki süreçte ve günlerde, en kýsa sürede nefes alacaklarý yeþil alanlar isteyecekler. Spor yapacaklarý, yürüyüþ yapacaklarý alanlar ve araçlar isteyecekler, temiz bir doða ve çevre isteyecekler. Planlý geliþen bir þehirleþme isteyecekler. Þehrin dokusuna uygun modern þehir mobilyalarý isteyecekler. Çaðdaþ toplu iletiþim ve ulaþým araçlarý isteyecekler. Okuma ve araþtýrma yapacaklarý mekanlar isteyecekler. Apartman yöneticiliði ile önce apartmanýnda yönetime katýlanlar giderek mahallesinin, yerleþim yerinin demokratikleþtirilerek yönetimine katýlmasýnýn yollarýnýn saðlanmasýný isteyecekler. vs vs

Yani buralarda yaþayanlar kaçýnýlmaz olarak þehirde yaþanan ve hakim olan genel siyasi havanýn dýþýnda yeni baþka þeylere odaklanacak ve diðer bölgelerdekilerden daha farklý talepler ve isteklerde bulunarak, farklýlaþmalar yaþayacaktýr.

Burada geliþen þehirleþmenin yeni yüzü görülmezse doðal olarak buralardaki geliþimi de göremeyiz ve yine doðal olarak buralardaki insanlarýn taleplerini de görmezden geleceðiz demektir.

Þehrin nüfusunun 1.500.000 civarýnda olduðu düþünülürse, þehrimizin bu bahsettiðim yeni yüzünde yaþayan 400 bin civarýnda insanýn ne kadar önemli bir oran tuttuðunu da hatýrlamak lazým.

Burada yaþayan insanlarýn tozsuz bir cadde istemini görmezden gelerek ona sadece kimliðinin daha önemli olduðunu söyleyenler, yarýn onlarýn kimliklerinin yanýnda, tozsuz bir cadde de verenleri ve vaat edenleri tercih ettiðini gördüklerinde "vay seni gidi makarnacý" demeleri de gideni geri getirmez, benden hatýrlatmasý.

Diyarbekir’in yoksul yüzüyle, tarihi dokusuyla, kimlikleriyle, mücadeleci geleneðiyle birlikte Kayapýnar gibi geliþen zengin bir yüzü de var. Bu da bizim þehrimizin bir gerçekliði.

Görmeyene, görmek istemeyene, göremeyene, þehir kendisini mutlaka gösterir, diye düþünüyorum.

Þehrimizin bütün yönlerini görenlerin, her açýdan nasýl daha baþarýlý olacaðýný, nasýl daha olumlu sonuçlar elde edeceðini hep birlikte göreceðiz.

Sevgiyle kalýn.


Ergün EÞSÝZOÐLU

14.05.2013


Not: 1- Yazýdaki Þiir'i Melih Cevdet Anday'ýn Felsefe isimli þiirinden alýntýladým. 2- Fotoðraflar deðerli dostum Nejat Satýcý’nýn arþivinden aldým.


Son Güncelleme Tarihi: 15 Mayýs 2013 02:47

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.