Diyarbakýr’ýn ve Ýzmir’in Türkiyelileþmesi þart, barýþ için

15 Nisan 2013 19:00 / 5863 kez okundu!

 


Hep birlikte yaþadýðýmýz barýþ süreci, yarattýðý heyecan kadar, her geçen gün artarak devam eden toplum desteði ile de dikkate deðer bir ortam yarattý. Sürecin henüz baþýnda olduðumuz bu günlerde, bu durum kuþkusuz hepimiz için çok anlamlý. Ancak, barýþ sürecinde ulaþýlan bu noktayý yeterli görüp bu iþ bitti diye düþünmeyip, sürecin negatif yanýnda yaþananlara da gereken önemin gösterilmesi gerektiðini düþünüyorum.

Þu anda yaþadýðým Ege bölgesinden sürece baktýðýmda, bunun ne kadar önemli olduðunu anlayabiliyorum.

Barýþ sürecinin negatif tarafýnda olanlarýn ikna edilemeseler de, en azýndan barýþýn neden gerekli olduðunun ve yaþanan süreçte yaþadýklarý korkularýn yersiz olduðunun anlatýlmasý gerektiðini düþünüyorum. Yüz yüze kurulacak iliþkilerin, sürecin ikinci aþamasýnda oluþacak yeni dönemde çýkabilecek sorunlarýn aþýlabilmesi için de çok gerekli olduðunu düþünüyorum. Silahlarýn susmasý kadar, korkularýn ve tedirginliklerin de bitmesi gerekiyor, bir arada yaþamý tesis edebilmek için. Barýþ sürecinden sihirli bir deðnek görevi beklenmediðine göre, sürecin bu aþamasýnda birbirimizle mutlaka dirsek temasýna girmemiz gerekiyor.

Dirsek temasýna girmemiz gereken bu kesimleri önce tanýmamýz ve anlamamýz gerekmektedir. Kendimce, gerek yüz yüze yaptýðým görüþmelerde, gerek sosyal medyada kurduðum iliþkilerde, sürecin negatif yanýnda olanlarýn da bir bütünlük arz etmediðini görüyorum. Bu kesimlerle iliþkiye geçmek istediðinizde, size kendi içinde iki ana grup olduðunu hissettiriyor.

Bu iki ana grubun birincisinde bulunanlarý büyük çoðunluðu barýþý arzulayan, ancak bazý korkularýnýn ve sorularýnýn olduðunu dile getiren iyi niyetli “tedirginler” oluþturuyor. Ýkinci grupta bulunanlar ise düþünceleri kemikleþmiþ, süreç ne olursa olsun, süreci sabote etmek derdinde olanlar. Bu ikinci kesim genellikle Ýþçi Parti'li, MHP’li, CHP’deki ulusalcý kadrolar vs. olarak kendini hissettiriyor.

Bu aþamada birinci grupta yer alanlarla hangi þart altýnda olursa olsun, mutlaka iliþki kurmak, korkularýný anlamak ve süreci anlatmak gerektiði inancýný taþýyorum. Bu bölgede sürece karþý olduðu söylenen % 45'lik kesimin önemli oranýný bu “tedirgin” insanlar teþkil ediyor. Ýkinci grupta yer alanlardan ise mümkün olduðunca uzak durmak gerektiðini kurduðum iliþkilerden anlamýþ durumdayým. Bu aþamada, siz ne anlatýrsanýz anlatýn, bu ikinci kesimdekiler sizi provoke edip ýsrarla kavgaya davet ediyor. Siz ne kadar kavgaya yanaþmasanýz da, AKP’ye düþmanlýk düzeyinde düþman olan ve bu düþmanlýktan dolayý amaçlarý, süreci ne olursa olsun provoke etmek olduðundan, bunlarý kendi haline býrakmak, tepkilerini asgaride tutmaya çalýþmak en doðrusu diye düþünüyorum.

Birinci kesimde bulunanlarla kurduðum iliþkilerden anlýyorum ki, bu insanlarýn algýladýklarý ve kafalarýnda oluþan soru iþaretleriyle, somutta yaþanan durum arasýnda müthiþ bir uçurum var. Ýþte bu uçurum kapatýldýðý, kapatýlabildiði oranda, barýþ süreci baþarýyla sonuçlanacak diye düþünüyorum.

Birinci kesimde yaþayanlarýn ortak düþünceleri, kaygýlarý þu ana noktalarda odaklanýyor:

1- Kürtler bizimle bir arada yaþamak istemiyorlar
2- Ortak bayraðý kabul etmiyorlar
3- Ortak devlet anlayýþýný savunmuyorlar
4- Ortak bir dili istemiyorlar
5- Ortak bir sýnýrý kabul etmiyorlar

Bu ana maddelerde özetlenebilecek olan bir korku ve güvensizlik söz konusu.

Geçenlerde, bir çay bahçesinde, sohbete baþladýðým bir Ege'lide ayný korkularý dile getirince, hemen önümde duran diz üstü bilgisayardan, BDP’nin anayasa teklifinden bu korkularýna cevap olacak þu kýsýmlarý okuduk birlikte:

“Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Nitelikleri: Madde 1 - (1) Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarýna dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. (2) Devlet; ideolojilere, dinlere, inançlara ve yaþam tarzlarýna iliþkin çoðulculuðu tanýr ve toplumun çoðulcu yapýsý karþýsýnda tarafsýz kalýr. Hiçbir ideoloji, din, inanç ve yaþam tarzý devlet tarafýndan himaye edilemez veya vesayet altýna alýnamaz. (3) Devletin idari yapýsý ademi merkezi sistem esasýna göre düzenlenir. Devletin toprak bütünlüðüne dokunulamaz.

Devletin Sembolleri: Madde 2 - Devletin bayraðý, þekli yasada belirtilen, beyaz ay yýldýzlý al bayraktýr. Milli marþý “Ýstiklal Marþý”dýr. Baþkenti, Ankara’dýr.

Devletin Resmi Dili: Madde 3 - (1) Devletin resmi dili, Türkçedir. ….”

Ýnanýr mýsýnýz, bunlarý okuduktan sonra, BDP’nin bunlarý istemiþ olabileceðine inanamadýðýný ve konuyu araþtýracaðýný söyledi.

Ýþte bütün mesele, Batý'daki algý ile, Doðu'daki olgu arasýndaki uçurumda. Bu uçurum kapatýldýðý oranda barýþ süreci baþarýya ulaþacak diye düþünüyorum.

Geçen dönem Diyarbakýr Milletvekili olan, sevgili Abdurrahman Kurt, bir televizyon proðramýnda, aklýmda kaldýðý kadarýyla þöyle söylemiþti: “Kürtlerin Türkiyelileþtiði kadar, Türklerin de Türkiyelileþmesi gerekir.” Aynen katýlýyorum bu söze.

Hiç kimse bir diðerini eskiden olduðu ve dayatýldýðý gibi, Türkleþtirme noktasýna çekmezse ve diðeri de sadece kendi penceresinden bakmayýp Batý'daki insanýn da nerelere takýldýðýný, nasýl korkular içinde düþündüðünü anlayýp ona göre ortak bir dil ve düþünce oluþturabilirse bu uçurum kapanacaktýr.

Unutmayalým, “Ýnsanlarýn gözlerinin rengi farklý farklý da olsa gözyaþlarýnýn rengi hep aynýdýr”.

Sevgiyle kalýn.


Ergün EÞSÝZOÐLU

15.04.2013

Son Güncelleme Tarihi: 21 Nisan 2013 22:56

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.