Atatürk’ün saklanan sýrrý

15 Ekim 2012 16:25 / 4713 kez okundu!

 


Prof. Sulhi Dönmezer'in ölümünden sonra, ülkemizdeki son "Ordinaryus" da bu dünyadan göçtü diye ilan etmiþti günlük basýn.

Türk Dil Kurumu’na göre, Latince kökenli bir kelime olan "Ordinaryus", Türk üniversitelerinde 1960 öncesinde, en az beþ yýl profesörlük yapmýþ, bilimsel çalýþmalarýyla kendini tanýtmýþ öðretim üyeleri arasýndan seçilerek bir kürsünün yönetimiyle görevlendirilen kimselere verilen unvan, demek.

Ýnternet’te baþka bir konu hakkýnda yaptýðým incelemede, 6 aðustos 2004 tarihli Vatan gazetesinde ki bir röportajý okuduðumda, ilan edilen bilginin bu bilginin gerçeði yansýtmadýðýný da öðrenmiþ oldum. Röportajý yapan Bülent Günal, Ord. Prof. Reþat Kaynar'a soruyor:

- Sulhi Hoca'nýn vefatýndan sonra 'Son Ordinaryüs öldü' diye haberler çýktý...

Cevap: Bilmiyorlar demek ki. Sulhi Dönmezer ölünce bir ben kaldým.

Prof. Reþlat Kaynar hocayla yapýlan sohbeti okurken bir konu daha dikkatimi çekti.

Mustafa Kemal’in ayrýldýðý eþi Latife Haným 1975 yýlýnda vefatýndan sonra hatýra defteri ortaya çýkýnca ilgili mahkemeler defterdeki bilgilerin açýklanmasýnda mahsur görüp defterleri Türk Tarih Kurumu'nun kasasýna konmasýna karar veriliyor. Röportajýn bu konu ile ilgili kýsýmlarý da þöyle:

- Latife Haným'ýn Atatürk'ten ayrýldýktan sonra yazdýðý hatýra defterlerinin açýklanmasýný siz engellemiþsiniz?

Latife Haným 1975'te öldü. Atatürk'le evlendikten sonra ölümüne kadar hatýra defteri tutmuþ. 5 defter, Ziraat Bankasý'nýn kasasýna kaldýrýlmýþtý. Bu defterlerde yazýlanlar açýklansýn diye bir tartýþma baþlamýþtý. Tartýþma, Sulh Mahkemesi'ne kadar gitti. Mahkeme de beni bu defterlerde yazýlanlarý tetkik etmekle görevlendirdi.

- Yani günlüðünü okudunuz?

Evet okudum.

- Mahkeme ne karar verdi?

Önerimle defterde yazýlanlarýn 50 yýl sonra açýklanmasý kararý alýndý. Defterler Türk Tarih Kurumu'nun kasalarýna kaldýrýldý.

- Neler yazýyordu peki o defterde?

Yaþadýklarý. Mektuplar yazmýþ Latife Haným. Mektuplarda hep 'Muhterem Paþam' diye baþlýyor. Þu kadarýný söyleyebilirim, Latife Haným Atatürk'e çok aþýkmýþ. O defterde yazýlanlar benimle birlikte bir sýr olarak mezara gidecek. (Vatan Gazetesi, 7 Aðustos 2004)

Bu satýrlarý okuduðumda çok þaþýrdým. Düþünebiliyor musunuz, bir mahkeme ve bir bilim adamý bu bilgileri öðrenme hakkýmýzý 50 sene sonraya erteliyor, kendilerince erteleyebiliyor.

Kuþkusuz bu durumu sadece bu kiþilere özgü olarak sadece bu kiþilere mal ederek konuyu sýnýrlamýyorum. Bu bir sistem sorunu farkýndayým. 90 senedir Kemalist sistem tarafýndan yasaklanan bir dolu yasaklardan bir tanesinin de bu olduðunu ve halktan gerçekleri saklamanýn, Kemalist sistemin bir uygulamasý olduðunu biliyorum. Kemalizm’in, toplumu eðitmesinin ve tek tipleþtirmesinin bir uygulamasý da yasaklamak ve gözlerden saklamak.

Ne olabilir ki, o defterlerde bizlerin öðrenmesinin sakýncalý olabileceði? Herkes gibi hatalarýyla, sevaplarýyla insan olan bir kiþinin, saklanabilecek neyi olabilir ki?

Saklamakla bence kafalarda daha da kötü imajlarýn yerleþmesine sebebiyet vermiyorlar mý? Vatandaþýna güvenmemek ne kadar doðru bir þey? Benim öðrenme hakkýmý ölümümden sonraya ertelemeye kimin ne hakký var?

Ýþte gene o kafa, O DEVLETÇÝ, BUYURUCU, TOPLUMA TEPEDEN BAKAN VE KENDÝNÝ OTORÝTE GÖREN KAFA burada da karþýmýza çýkýyor.

Onlarýn istediði kadar bileceðiz. Onlarýn bizlere sunacaðý resmi bilgilerle tarihi öðreneceðiz. Resmi aðýzlardan resmi tarihi öðreneceðiz. Bunun aksini, yani kuþkuyu ve de eleþtiriyi baðrýnda bulunduran gerçekleri bizlerden esirgeyecekler.

Öðrenme hakkýmýzý elimizden alacaklar, siz ancak elli sene sonra öðrenecek düzeye gelirsiniz demeyi hiç uygun bulmuyorum ve de eleþtiriyorum.

Onlar herþeyi öðrenecekler, her þeyi bilecekler ama, o bilgilere ihtiyaç duyan bizlere, sizin þimdi öðrenecek bilinç düzeyiniz yok, siz yaþayabilirseniz elli sene bekleyerek öðreneceksiniz, demeyi reva görüyorlar.

O defterlerde en fazla, bir evlilik içinde yaþanmasý muhtemel olan insani þeylerin ya eksikliði ya da fazlalýðý vardýr. Bu da bana göre son derece insani bir þeydir. Bunu toplum öðrense ne olur? Öðrenmese ne olur?

Padiþahlarýn, peygamberlerin, Cumhuriyet tarihindeki bütün önemli devlet adamlarýnýn “özel, tüzel” bütün yaþamlarýný mercek altýna alýrken Mustafa Kemal konusunda niye böyle tutucu davranýlýr, anlamak çok zor doðrusu.

Böyle yapmakla Mustafa Kemal'e iyilik yapýldýðý zannediliyorsa bence yanýlýyorlar. Bu olsa olsa baðnazlýk ve de tutuculuðun daniskasýndan baþka bir þey deðildir. Yeryüzünde herkesin yaþamý öðrenilecek. Bir tek adamýn hayatýný öðrenme hakký elimizden alýnacak. Hayret doðrusu!..

Üff, bak þimdi daha fazla merak etmeye baþladým. Ne yapýp edip benim bunu öðrenmem lazým. Zannedersem, iþte böyle baþlýyor bir insanýn araþtýrmaya baþlamasý. "Neden, niçin, nasýl, nerede, kim?" sorularýný soramýyorsam kendimi robot hissederim, at gözlüðü takmýþ bir kukla zannederim.

Düþündükçe insan kendini düþünmekten alamýyor. Acaba daha baþka bizlerden saklanan ne gibi belge ve bilgiler var? Acaba sadece saklanmakla mý kaldý? Acaba duymadýðýmýz ve bilmediðimiz, mahsurlu bulunarak saklanan veya ne olduðu meçhul baþka belgeler var mý? Varsa ne kadar kötü deðil mi?

Umarým çocuklarýmýz, bilginin ve de belgenin saklanmadýðý, gerçeklerin karanlýk kasalarda deðil, gün ýþýðýnda olduðu, sistemi demokratik ve icraatlarý þeffaf olan bir ülkenin vatandaþlarý olurlar.

Sevgiyle kalýn.


Ergün EÞSÝZOÐLU

15.10.2012

Son Güncelleme Tarihi: 15 Ekim 2012 16:30

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.