Bir yýlý daha geride býraktýk...

07 Ocak 2013 12:43 / 1519 kez okundu!

 


2012 yýlý büyük bütçeli yapýmlarýn beklentileri kýsmen yerine getirdiði, baðýmsýz festival filmlerinin de parladýðý bir yýl oldu. Kentimiz için en büyük sorun olan, baðýmsýz yapýmlarýn gösterime girecek yeterli sayýda salon bulamama sorunu devam etti. Sadece Film Ekimi baðýmsýzlarý izlemek için yeterli olmuyor.

Bu yýl þanslýyýz Film Ekim’inde gösterime giren 3 film Yabancý Dilde Film Oscarýna aday gösterildi. Bu yýlýn iyi filmleri arasýnda üçü öne çýktý “Aþk-Amour”, “Yükselen Ay Krallýðý-Moonrise Kingdoom”, “The Master” ve “Holy Motors” oldu. Ýlkinde modern masal anlatýcýsý Wes Anderson, çevreleriyle sorunlarý olan on iki yaþlardaki Suzy ve Sam’in birlikte kaçmalarýný ve ilk aþklarýný anlattý. New England adasýnýn doðasýnda isteyerek kaybolan iki çocuðun öyküsünü, altmýþlý yýllarý yansýtan pastel renklerde, nostaljik ve masalsý atmosfer içinde görselleþtiren Anderson, yýlýn en iyi “kendini iyi hisset” filmini sundu. Tutucu, kuralcý, mutsuz yetiþkinler dünyasýný ise olabildiðince karikatür tiplemelerle yansýtýrken, kendisine atfedilen “modern masalcý” ünvanýný baþarýyla korudu. Fransýzlarýn uzun aralarla film çeviren yönetmeni Leos Carax’ýn festivallerde çok beðenilen yarý deneysel yapýmý “Holy Motors” ise izleyeni gerçeðin ve hayalin muðlaklaþtýðý bir dünyaya soktu. Bilemediðimiz bir merkezden gelen tekliflerle, farklý rolleri oynayan bir adamýn 24 saatini anlattý. Rolleri bukelemun gibi bedenine yansýtan yönetmenin fetiþ oyuncusu (daha önce Köprüüstü Aþýklarý’ný çevirmiþlerdi) Denis Lavant’ýn inanýlmaz performansý yanýnda Eva Mendes ve Kylie Minogue önemli karakterlere hayat verdi. Paul Thomas Anderson yazýp yönettiði “The Master”da ellili yýllarýn Amerika toplumunu bir cemaatin inanç sömürüsünü ve mürid iliþkilerini, evrensele yansýtýlabilecek bir dille anlattý. Joaquin Phoenix ve Philip Seymour Hofmann’ýn usta ve mürid rollerini oynadýklarý drama bu yýlýn en iyi dramlarýndan oldu. Ben Affleck’in yönetmenlik kariyerinde rüþtünü ispatladýðý “Argo”da politik gerilimi ve Hollywood usülü B-sýnýf bilimkurgunun kamera arkasýný baþarýyla harmanladý. Baþarýlý sinematografisi kendisine yöneltilebilecek iyi Amerikalý kliþesinin üstünü örttü. Seyirciyi yetmiþli yýllarýn soðuk savaþ yýllarýna götüren, karakter aðýrlýklý casusluk öyküsü “Köstebek-Tinker, Tailor, Soldier, Spy” akýlda kalanlardan oldu. Herkesin hain olabileceði, bol karakterli John Le Carré öyküsü, aðýr akýþana raðmen gerilimi finale kadar baþarýyla taþýdý.

Cannes’da Michael Haneke’ye Altýn Palmiye ödülünü ikinci kez kazandýran “Aþk-Amour” dýþ yaþamdan soyutlanarak yaþayan yaþlý bir çiftin paranoyak iliþkisini resmetti. Haneke aþkýn karanlýk yüzünü, ölüme açýlan kapýsýný gösterdi. Bu yýlýn en baþarýlý (belki en iyisi) filmlerinden insanlýk tarihinin en ünlü romanlarýndan “Anna Karenina”nýn yeni uyarlamasý oldu. Ýngiliz yönetmen Joe Wright yepyeni bir bakýþ açýsýyla, kostümlü bir dramadan çok daha fazlasýný yaptýðý filmin tiyatro sahnesinde, salonunda, arkasýnda, altýnda ve üstünde müzikal ritminde akmasýný muhteþem görselleþtirdi. Anna Karenina’yý canlandýrmak oyuncusunu tarihe geçirir, sýralama 1915’de Greta Garbo ile baþlar iyi performanslar arasýnda Vivien Leigh, Tatyana Samoylava, Jacqueline Bisset ve Sophie Marceau ile devam eder. Aþkýný, tutkusunu ve acýsýný hissettirmesiyle Keira Knightly adý unutulmayacak Anna Karenina’lar arasýnda yer almaya aday.

Yýlýn en merakla beklenen iki fantastik filmi “Bulut Atlasý” ve “Pi’nin Yaþamý” oldu. Her ikisinin inanç ve yaþamla ilgili mesajlarý etkileyici görsellikle birleþti. Ýlkinde farklý zaman dilimlerinde yaþanmýþ altý öykünün ufak ayrýntýlar ile bütünlük saðlamaya çalýþmasý seyirciyi fazlasýyla zorladý. Ýkincisi seyirciyi muhteþem görselliðine hapsederken, romanýn omurgasý olan “ne olursa olsun inançlý ol” mesajýný fazlasýyla dikte etmesi filmi tek düzeye çekti.

Yüksek bütçeliler arasýndan Ridley Scott’un Alien köklerine döndüðü “Prometheus” yýlýn iyi bilimkurgu filmlerinden oldu. Ýnsanoðlunun varoluþuna dek uzanan destansý senaryo ve tasarýmlarýn mükemmelliði büyüleyiciydi. Batman üçlemesinin sonuncusu olan “Kara Þövalye Yükseliyor” irtifa kaybetmeden noktayý koydu. Christopher Nolan bir kez daha karakterlerini harcamadý ve hepsine birbirine yakýn süreler verdi. “Hobbit: Beklenmeyen Yolculuk” hayal kýrýklýðý yaratmadý, “Yüzüklerin Efendisi” üçlemesi kadar karanlýk deðildi fakat eðlenceli ve masalsý oldu. Hatýrlanacak Türk filmleri arasýnda “Araf”, “Yeraltý” ve “Tepenin Ardý” baþý çektiler. “Araf” bir Yeþim Ustaoðlu inceliklerini içeren bir film oldu. Yalnýzlýk, kasaba yaþamýnýn sýkýþmýþlýðý, özgürlüðe nefes almak…. “Tepenin Ardý” ise ötekileþtirme meselesine yaptýðý alegorik yaklaþýmla dikkat çekti. Zeki Demirkubuz’un Dostoyevski’nin “Yeraltý Notlarý”ndan serbest uyarlamasýnda memur Muharrem’in kendine dönük dünyasýný canlandýran Engin Günaydýn yýlýn en iyi performansýný gösterdi.

Toplamda 280 filmin gösterime girdiði bir yýlda, en büyük hasýlata 6,5 milyon seyirciyle “Fetih 1453” ulaþtý.


Emin YEÐÝNBOY

07.01.2013


 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaþ
0
Yorumlar
Uyarý

Yorum yazabilmek için üye olmalý ve oturum açmalýsýnýz.

Eðer sitemize üye deðilseniz buraya týklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eðer üye iseniz oturum açmak için buraya týklayýn.