Sokaklar gerçekte kimin?

02 Haziran 2014 13:52 / 3479 kez okundu!

 

 

Sokakların insanları gidecekleri yerlere ulaştıran korunaklı geçitler ve içlerinde hayatın geçtiği sıcacık mekânlar olduğu zamanlar çok gerilerde kaldı. Artık sokaklar orada yaşayanların değil. Sokaklar da, tıpkı mimarlık ve sanat yapıtları gibi iktidarların veya ancak onların izin verdiği oranda ve araçsallaştırdığı biçimde mağdurların.

Tüm dünyada farklı kesimler arasında, mekânsal ve kültürel alana isim yazdırabilmek için güçlü, üstelik de çoğu kere kirli bir yarış sürüyor. Politikadan sermayeye tüm iktidar odakları ve iktidarlardan kalan küçük aralıklarda kendilerine tartışmalı yerler bulabilmiş mağdurlar, sokakları, binaları, sanat yapıtlarını, güçlerini arttırabilecek ve sözlerini duyurabilecek unsurlar olarak çoktan işaretlediler. Sonuç: İktidarlar değiştikçe değişen sokak, bulvar, cadde isimleri ya da kapitalist kültüre eklemlendikçe tükenen mimarlık ve sanat.  

İktidar ya da mağdur her kesim, sokaklara kendi ideolojisine uygun ikonik bireylerin adlarını vermek istiyor. Mekâna ve sanata kendi hikâyesini yazmak isteyenler, ötekileştirdiği diğerlerine ait tüm anmaları reddediyorlar. Peki iktidar ya da iktidar mekânizmalarının kullanabileceği vasıflar içinde mağdur olmamış, “gerçek bir hayatı” gündelik rutinlerle yaşayan büyük çoğunluk ne olacak? Sıradan hayatlarını bunca imkânsızlığın içinde iyi kalmayı başararak sürdüren gerçek direnişçilerin adları hangi sokaklara verilecek? Dört kuşak görmüş küçücük dükkânında yapılan işin sadece hikâyesi bile sanat eseri olan yaşlı adamın adını kim ve neden bilmeyecek? Kent verili düzenin dışında kalmayı tercih ettiği için yitik hale gelmiş alternatif ideologlarını ve sanatçılarını nerede bulacak? Sokaklar gerçekte sahnenin dışında süren bu hayatların. Sokak adları ise onların olmadığı gibi kimsenin de değil. 

Bir biçimde sahneye çıkmayı başarmış olanların, politikacıların, sanatçıların, ideolojisi uğruna öldürülmüş olanların, herhangi bir katil yüzünden öldürülmüş olanların, büyük-küçük işler yapmış olanların, kimsenin, ama kimsenin adı hiçbir sokağa verilmemeli artık. Hakkımız yok buna; çünkü sokaklar şimdi ve gelecekte herkesin. Sahneye çıkmamış olanların da, sahneye çıkmamayı tercih edenlerin de, ideolojimizi paylaşmayanların da, üstelik biz öldükten yüzlerce yıl sonra burada yaşayacak olanların da sokaklarda hakları var.     

“Büyük Çınar Sokağı, Rüzgârlı Yokuş, Kale Arkası Sokak” gibi sokak adlarını eski bir masal gibi hatırlıyoruz. Sokak adları bundan böyle yeniden, “Işıklı Deniz Sokağı”, “Islıklı İmbat Sokak”, “Büyük Manolyalar Sokağı” gibi rüzgârın, denizin, ağacın, güneşin herkes için adil olan yansımalarını taşımalı. Adlar, “Festival Sokak”, “Güleryüzlü Çocuklar Sokağı”, “Uzun Sürmüş Düğün Sokak” gibi hayatlarımıza ortaklaşa dahil olabilen hikâyeleri anlatmalı. İnsanlardan daha ölümsüz olan sokaklar, “Sonsuz Barış Sokağı”“Gerçek Adalet Sokağı”, “Apaydınlık İnsanlar Sokağı” gibi adlarıyla büyük umutların peşindeki ütopyalara adanmalı.

(Kaynak: Emel Kayın, “Sokaklar Gerçekte Kimin”, Cumhuriyet Gazetesi, Ege Eki; 13 Temmuz 2010; s.2)

 

Emel KAYIN

 

---

İlgili başka yazılar...

> Bir İzmir Hikayesi - Talat Ulusoy

 

Son Güncelleme Tarihi: 03 Haziran 2014 20:42

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.