Dr. Gökalp Müstecaplıoğlu:'Ben değil Biz varız!'

26 Kasım 2018 16:34  

 

Dr. Gökalp Müstecaplıoğlu:'Ben değil Biz varız!'

Yaşanılabilir bir Foça için projeler hazır fakat yaşama geçmesi için önce; CHP Genel Merkezi’nin sonra da FOÇA Halkının EVET demesi gerekiyor!

Bu haftaki söyleşi konuğum Foça'dan Dr. Gökalp Müstecaplıoğlu...

Karşıyaka’da Hekimlik yapan Müstecaplıoğlu, 'Foça ve Biz Barış Hareketi'nin öncülerinden.

15 kişi ile oluşan hareket 349 kişiye erişip güçlenmiş. Komiteler oluşturarak projeler üretmişler. (Ulvi Tanrıverdi)

 

‘Şimdi projeleri gerçekleştirme zamanı’ diyor Dr. Müstecaplıoğlu.

Ulvi Tanrıverdi: Eğer CHP Genel Merkezi, adaylığınızı onaylar, Foçalı yurttaşlar da tercihlerini sizden yana kullanırlarsa bugünkü Foça’yı nasıl bir Foça’ya dönüştüreceksiniz ?

Dr.Gökalp Müstecaplıoğlu: İsterseniz önce kendimden bahsedeyim. Eski belediye başkanlarından Tahir Müstecablıoğlu’nun oğluyum. Foça 1959 doğumluyum. 3 kızım var, evliyim. Babam  Foça’da uzun yıllar ilçe başkanlığı yaptı 1970’lerden 1980’lere kadar. Akgünlere, Karaoğlanlara yükselmesinin Foça’da ki siyasi nedeni  babamdı. Bu yükselişin bütün sosyal demokratları derinden etkilediği dönemde bende çok küçük yaşta bundan nasibimi alıp 16 yaşımdayken aktif siyasete başladım. Tabi yaşım tutmadığı için sadece uygulamacı, sokakta siyasetçiydim sonra yaşım uygun olduğu gün Foça CHP gençlik kolları başkanı oldum. CHP Gençlik kolları Başkanlığım 12 Eylül’e kadar sürdü. 1980 yılında 12 Eylül günü gecesi saat 02:30’ da tutuklanarak,  darbeyi herkesten bir iki saat önce öğrenme fırsatım oldu. Tutuklandım ve o yıl siyasi yasaklıydım. İlk kısıtlamam budur. Ondan sonra bu arada Tıp Fakültesi’ni bitirdim. Hekimliğe başladım. Mecburi hizmette Doğu Anadolu’ya gittim. Orada görevlerimi yaptım. Askerlik her şey bitip döndükten sonra Dikili Belediye Tabibi oldum. Orada meşhur Dikili Festivallerinin tertip komitesinde Osman Özgüven ile birlikte görev yaptım. Oradan Menemen’e geldim Menemen’de Yaşam Sağlık Merkezi’ni kurdum.  Menemen Belediyesi’nde belediye meclis üyesi oldum kadir Yıldırım döneminde. Arkasından Belediye Başkan Yardımcısı oldum. 1994’e kadar bu meclis üyeliğim Biliyorsunuz 1992 yılında CHP yeniden kuruldu. Kurulduğu vakit İzmir CHP İl Sekreteri oldum. Ve partinin kuruluşunda, bütün ilçelerde ve bölgelerde yerleşmesinde bizzat aktif rol aldım. Daha sonra SHP-CHP birleşmesi benim de görevim doğal olarak sonlandı ve ayrıldım. Daha sonra mesleki çalışmalara ağırlık verdim. On yıl sürdü bu. Bu yüzden İstanbul’a gittim ve değişik yerlerde çalıştım. Akhisar’da hastane başhekimliği yaptım. Menemen’de Yaşam Sağlık’tan sonra özel kurumlarda, İzmir’in ilk Tüp Bebek ve Kadın Doğum  Merkezi’nin kurucu genel müdürlüğünü ve başhekimliğini yaptım. Bu gibi görevlerden sonra muayenehane hekimliği yaptım özetle.

Muayenehane hekimliğine döndükten sonra Foça’ya yerleştim. Muaynehane Karşıyaka’da her gün Foça’dan Karşıyaka’ya işime gidip dönüyorum. Bu arada İzmir’e döndükten sonra Bilim Kültür Yönetim Platformu var Cumhuriyet Halk Partisi’nin çalışmalarının bir parçası oraya seçildim. Bilim Kültür Yönetim Platformu Yönetim Kurulu Üyesi oldum. Orada siyasi çalışmalarımı sürdürdüm. Arakasından Engelsiz İzmir adlı uluslararası, geçtiğimiz hafta üçüncüsü yapılan, engelsiz İzmir amacı taşıyan bir kongre var. Bu kongrenin yürütme kurulu üyesiyim. Orada çalışmalarımız devam ediyor.

Bu arada siyasetin dışında yaptığım sivil çalışmalar var. Türkiye’nin ilk kent hareketi niteliği taşıyan İzmir Kent Hareketi’nin kurucularından biriyim. İlk birinci yılında sözcülüğünü liderliğini yaptım. Bu Türkiye’deki ilk denektir. Bundan sonraki aktif kent hareketleri kent meclisleri kavramları benim söylediğim şey 1992. Ondan sonra Türkiye Avrupa Vakfı adlı bir vakıf var Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesine ve onun entegrasyonunu amaçlayan Zekeriya Temizel, eski Maliye Bakanı başkanlığında İstanbul’da gittiğim vakit onun gözetimi altında çalıştım. Avrupa Birliği’ne nasıl gireriz çalışmaları oldu.

İzmir’e döndüğümde de Bilim Kültür Yönetim Platformu ve Engelsiz İzmir gibi bu sivil çalışmalarda siyasi faaliyetlerimi sürdürdüm.

Bu arada Foça’dan da CHP delegesi oldum. Atatürk Mahallesi delegesi olarak siyasi faaliyetlerimi böyle tanımlayabiliriz.  Ama bizim yaptığımız siyasi çalışmaya Foça’ya dönük olarak söz edersek aslına bakarsanız ben Menemen’de  belediye meclis üyesi olduğum vakit bir sivil inisiyatif kurulması gerektiğini düşünyordum ama yaşama geçirememiştik bunu Façada yaşam geçirme fırsatı buldum arkadaşlarımla. “Foça ve Biz” diye bir grup kurduk. 1996 belediye meclis üyelik görevlerim bittikten sonra. 96’da bir grup arkadaşla Foça’nın ihtiyaçları nedir, 15-20 yıl sonra Foça nereye gelmelidir adlı çalışmalar sürdürdük. Ama bu çalışmalar, herkesin işi gücü vardı o sıralarda herkes çalışıyordu, yavaş yavaş sönümlendi, bir dosyalar bütünü içinde kaldı. Fakat çok değişik kesimlerin bir araya geldiği ilk defa büyük bir platform oldu Foça’da. Yıllar geçti ve ben Foça’ya tekrar geldiğim de eski dostlarla, arkadaşlarla bir araya geldik. Bu sırada sıkıntıların Foça’da sorunların artarak biriktiği konusun da görüş alışverişleri söz konusu oldu. Bunu üzerine sohbetler tespitler oldu ki Foça’nın diğer kıyı kasabalarında olduğu gibi fazlaca göç alması nüfusun katlanarak artması vs. sebeplerle artık sorunların sadece Kaymakamlık makamının veya bir Belediye başkanı makamının bile çözmeye yetemeyeceği  mutlaka buraya sivil inisiyatiflerin destek vermesi kanaatiyle ‘Foça’ya sahip çıkıyoruz’ adlı bir platform oluşturmaya karar verdik. Bunun ana fikrini daha önceden 1996’dan beri ben taşıya geldiğim için beni de bu hareketin sözcüsü lideri olarak kabul ettiler.  Önce 15-20 kişiyle başladık bu çalışmaya fakat konular o kadar fazla ve bu konuda da yetişmiş eleman ve destek verecek insanın da fazla olması sebebiyle her konuyu masaya yatırdığımızda o konunun uzmanları çağırmaya başladık. Davet usullü toplantılar başladı. Yani herkes istediği gibi gelip gidemiyordu davet usulüne göre çağırıyoruz fakat tarım konusunda tarımla ilgili uzmanlar çağırıyoruz turizm konusunda onunla ilgili uzmanları çağırıyoruz derken bu uzmanların katkıları bu konuya destek verecek gönüllü destek verecek kişilerin adım adım artmasıyla 349 kişiye ulaşan katkı veren destek veren insan gücüne ulaştık.

Ulvi Tanrıverdi: Peki araya girerek bir soru sorayım. Uzmanları çağırıyorsunuz ya örneğin tarımla ilgili bir uzman çağırdınız o arkadaşımız bize Foça’nın tarımıyla ilgili mi bilgi iletiyor veya buradaki tarımın nasıl olması gerektiğine yönelik mi?

Dr.Gökalp Müstecaplıoğlu: Tamamen teşhis ve tedarik etmek teşhisi koyuyoruz sonra nasıl tedarik edeceğimiz üzerine sohbetler yapıyoruz bu arkadaşlar Foça’da yaşayan dostlar daha önceden üst düzey yönetici olanlar var müdürlük, genel müdürlük yapmış olanları var, her kademeden aydın entelektüel insanlar da var bunun içinde; bir ucunda balıkçı, bir ucunda çiftçi, bir ucunda genel müdür var şeklinde çok değişik kesimlerin insanları bunlar.

Bu katkıları derlemeye başladığımız da hatırı sayılar bir güce ve birikime ulaştığını gördük. Şu anda bizim bu derlemelerden elde ettiğimiz özet dosyalarımızın toplamı 300 küsur sayfa kavuştu. Sonunda nerden baksan kaymakamlığın belediye başkanlığının başka grupların bile ihtiyacı olabileceği bir bilgi bir projeden bütün oluşmaya başladı. Sonunda dedik ki bu projeyi hayata geçirmek lazım. Bu arada komiteler oluşturduk.  Bu 300 küsur sayfalık proje yükünle biz komiteler vasıtasıyla ulaştık. Çok kalabalıklaşınca toplantı yapmak hantallaştı bu sefer komiteler yaptık. Komiteler nerdeyse 1 yıl çalışma yaparak bize bu sonuçları getirdiler ve bunu derleyerek hayata geçirilmesi ister hale geldi. Hayata nasıl geçireceğiz; önce dedik ki muhatapları ulaştırmaya çalışalım, fakat olmadı. Genel seçimlerin devreye girmesi, birden Türkiye’nin seçim atmosferine girmesi bu işlerin istediğimiz kadar rahat sohbetine imkan tanımadı. Ve böyle olunca da birkaç tane randevu istedik, görüşmeler yapıldı. Bizim bu grup 349 kişi ile kurulu değil. Facebook’ta destek veren 1300 küsur kişi destekleyen çalışmalarımızı ve onları da çalışmalarımızdan haberdar ediyoruz. Ve dedik ki bu ortada kalamaz bu projeler bunlar Foça’nın geleceğini ilgilendiren konular, bunu icraate taşımak lazım. Nasıl taşıyacağız, aday adayı olacaksın dediler. Ve ben o 1300 küsur kişilik katkıda bulunmuş grubun insiyatifi ile aday adayı olmaya karar verdim ve böylelikle aday adaylığımız söz konusu oldu. Fakat bizim hem grubun çalışmaları hem de aday adaylığımızın bir takım kendine mahsus alışılagelmiş siyasetten farklı özellikleri var tamamen dipten gelen bir çalışma. Hemen hemen bütün kesimlere sadece sosyal demokratlara değil bütün kesimlere ulaşılmaya çalışarak yapılmış bir olgunluk bu.

İkincisi bizim çalışmalarımızın bir manifestosu var; bunu kaleme alan benim. Bu manifestoda Foça sevgisi, Foça’nın iyiliğini istemek yeterli kriter. İşte Eski Foçalı, Yeni Foçalı sonradan gelmiş şu bu gibi kaygılara karşı olduğumuzu da beyan ediyoruz. Ama daha önemli bir şey var geleneksel siyasetten bizde var yok bir çalışma aday adaylığı başladı. Bu aday adaylığının icraate geçecek aşamaya gelene kadar kimseye vaat verilemeyecek kriterlerden biri bu. Kimse bizim müridimiz gibi militanımız gibi kendini bize mecbur ilan etmeden tamamen gönüllü bir ekip çalışması olarak tanımlayabiliriz.

Ulvi Tanrıverdi: Şunu bir belirleyelim mi; geleneksel gördüğümüz, tanık olduklarımız şöyle oluyor; birisi çıkıyor diyor ki: örneğin ben Menemende Foça’da Aliağa’da Çiğli’de Karşıyaka’da belediye başkanı olmak istiyorum. Benim birikimim yeterli; bir de iyi bir ekip de kuracağım. İşte bu ekibimle birlikte daha iyi daha güzel hizmetler sunacağız, edeceğiz gibi söylemlerde bulunuyorlar. Fakat sizin anlattıklarınızdan anlıyorum ki böyle bir niyetle çıkılmamış ortaya. Foça öz olarak alınmış ve Foça için neler olumsuz gidiyor, neler olumlu olabilir diye çalışmalara başlanmış uzun yıllardan beri.  Ama sonuçta da bu oluşum, biz bunları yaptık ettik ama bunların yaşama getirilmesi için bir yerlerde olmak gerekiyor; o zaman da işte sivil insiyatif olarak yerel yönetimde olur, daha yaşanılabilinir bir Foça yaratırız diyerek farklı bir yaklaşım sergilemişsiniz.

Dr.Gökalp Müstecaplıoğlu: Dediğim gibi ‘vaat ve biat’ teorisi yok yani. 

Biz projelerimizle halkın tabandaki taleplerini dikkate almış bir yol izliyoruz sonuç olarak. Gönüllülük esasıyla ve illa bir kesimin işi de değil bu yani başta tabi merkezi Cumhuriyet Halk Partisi'nin üyeleri, sosyal demokrat bir kesim olduğu gibi sağ kesimden dostlar da var Foça’nın iyiliğini isteyen. Onlara da ulaşıp onlara da sonuna kadar destek verirsiniz diyen bir çalışma sürdürüyoruz şu an. Bu çalışmayı da anlatmaya çalışıyoruz. Sadece Foça’da değil, Yeni Foça’da, Gerenköy’de, Ulupınar’da, Bağarası’nda, Yeniköy’de, Yeni Bağarası’nda bütün köylerde yani bütün semtlerde bunları anlatmaya dillendirmeye buraya nasıl geldiğimizi anlatmaya ifade etmeye çalışıyoruz. Ama burada başka şeyler de var başka kriterler de var. Şimdi nasıl bir adaylık bu neden soyundunuz? Veya herkes aday oluyor nasıl olacak nasıl seçilmelidir gibi bazı sorularla da karşılaşıyoruz. Bunu da açmak için biz adaylığın bazı kriterleri olması gerektiğine inanıyoruz. CHP den aday adayı olduğum için altı oka altı kriter getirdik. Bunlardan bir tanesi liyakat. Parti tarihinde yeri olması lazım emeği, çabası geçmişi örgütü tanıyor olması lazım. Başka başka görevlerde riskler sorumluluklar almış olmasını bekleriz diyoruz. İkincisi halk desteği. Halkın da bir teveccühü olmalı o kişinin aday olabilmesi için. Kendi kendine güvey olmamalı diye düşünüyoruz. Üçüncüsü temsiliyet. Bir şeyi temsil edebilmeli. Üyeler için belediye meclis üyeleri için de geçerli. Foça’yı temsil edebilmeli ama her kesimin kendini onda ifade edebilecek temsiliyet gücü olmalı. Dördüncüsü bilgisi, deneyimi, donanımı olmalı. Hiçbir ilgisi olmazsa bu işler olamaz. Yönetim deneyimi olmalı. Bugün belediye başkanlığı her şeyi bilen adamdan kurulu olamaz ama iyi yönetmesi gereken biri mutlaka olmak zorunda bu yüzden buna ait bilgi deneyim ve donanımı olmak zorunda. Artı ekip olmak zorunda; dünyanın en iyi arkadaşı adayım diye gelebilir. Einstein bile gelebilir ama ekibi olması lazım bu yüzden son dakikada test edilmemiş baştan beri çalışaraktan tanıdık bildik uzmanlaşmış kendini taşıyan temsiliyet görevi olan ekibi de olması lazım. Son altıncı madde; bir kere kesinlikle sosyal demokrat olması lazım. Bütün saydığımız bu beş maddeyi bugün bir başka sağ partiden bir arkadaş da temsil edebilir. Ama sosyal demokrat değilse dipten sosyal demokrat birikimleri temsil etmiyorsa sosyal demokrat dünya anlayışı soldan demokrasiden yana tavrı yoksa o bizim adayımız olmamalıdır diye düşünüyoruz. Dolayısıyla altı oku altı kriteri ile bezenmiş kişiler aday adaylığına soyunmalıdır. Halkın teveccühü bunun üzerine inşa edilmelidir diyoruz ve bunu da anlatmaya çalışıyoruz. Peki nasıl bir belediye? Bu konuda da çok sorular geliyor. Vaatleriniz ne? Ne yapacaksınız, projeleriniz nelerdir? O vakit projelerin aslında çok kolay hazırlanabileceğini, hayal kurmak projelerin başlangıcıdır ama gerçekleşemeyecek hayallerin projelerde yeri olmaması gerekir. Dediğimiz en ünlü vaat Foça’dan Karaburun’a köprü yapacağız esprisi. Bunun olmayacağı belli bir şey ama vaat etmek kolay projeyi yazmak kolay  o zaman önce vakıf olmak lazım neye;

Foça Belediyesi’nin bütçesine...

Bu bütçe ne kadar?

Bu bütçenin ne kadarı personelin, 39 milyon Foça Belediyesi’nin bütçesi. Bunun %57’si personele gidiyor. Zorunlu ödemeleri var İller Bankası’ndan vesaireden benzer şeylere. Senin eline kalan para ile hizmet vereceksin. Mevcut durumda Foça için bu oldukça zor. O zaman bu gerçekler üzerinden bir yönetim planı organizasyon planı yapmak lazım.

Bir; gereksiz masrafları nasıl kısarız?

İki; Foça belediyesi gelirini nasıl arttırırız.

Önce buna çalışmak gerekiyor. Bir proje hazırlayıp vaat vermektense  yapılması gereken birinci iş bu. İkincisi, katılımcı, demokratik, şeffaf bir belediyecilik.

Hemen herkes söylüyor, nasıl olacak bu?

Şaşıyorum ben yapılan açıklamalara.

Ya işte halk meclisleri kurulacak mahalle meclisi kurulacak.

Kurmayacağım diyen bir belediye başkan adayı var mı deyin bana?

Yok.

Herkes bunu diyor.

Ulvi Tanrıverdi: Bunu her Aday, aday adayı söylüyor, dikkat ediyorum işte halk meclisi kuracağız, mahalle temsilcileri olacak, muhtarları alacağız alacağız halk meclisine. Fakat siz mevcut belediye yasasına göre belediye yöneteceksiniz kolay bir şey değil yani kafanıza göre yönetemiyorsunuz. Belediyede kararların alınacağı yer belli Belediye Meclisleri var, siz bu konuyu nasıl uygulayacaksınız?  Burası çok önemli.

Dr.Gökalp Müstecaplıoğlu:  Evet burası çok önemli. Bu içi boşaltılarak söyleniyor. Bunu doldurmanın bir tane yolu var. Sivil insiyatiflerle sivil toplum örgütleri ile yan yana kol kola çalışmak. Bunun bir ucu sivil değil sadece, kaymakamlıkla da çok iyi çalışmak gerekiyor. Büyükşehir belediye başkanlığı ile ve onun makamları ile de çok iyi çalımak gerekiyor. Bakanlıklarla da çok iyi çalışmak gerekiyor. Bir kere bu çalışmayı üç beş kişilik ifade olarak algılamamak lazım bütüne vurmak lazım. Katılımcı demokratik bir ortamın demokratik olduğunun kanıtı insanları toplayıp herkese söz vermekten geçmiyor. Tam tersine önemli bir maddesi var. O söz alanların mevcut konuşulan projelerin veya kararları denetleyip denetleyemediğidir o işin demokratik olup olamadığı. Toplarsın herkesi, herkes bir şey söyler. Eyvallah çok teşekkür ederiz der gidersen o teoride demokratik görünür ama hiçbir kıymeti yoktur. Aldığınız kararı halk denetleyebiliyor mu?  Belediye başkanı bu mekanizmaları kurup denetlemeye açabiliyor mu? Şeffalık derken bunu kast ediyoruz. Şeffaflık camların ardından görünmek, kapının kalkması falan değil. Siz bütçeyi halkın denetleyebileceği kadar şeffaf bir boyuta tanımlamalara ifadelere hazır hale getirip suna biliyor musunuz?

İşte o zaman anlam bulur...

Ulvi Tanrıverdi :  Ben şunu öğrenmek istiyorum sizden gerçekten çok önemli, aday adayları anlatıyorlar, ben diyor “halk meclisi kuracağım sizinle beraber yöneteceğiz belediyeyi” Gerçekten belediyeyi böyle yönetebilirler mi? Az önce söylediğiniz şey doğru, ben şeffaf olacağım dediniz, halk meclisi oluşturabilirsiniz onu çünkü belediye de bir karar mercii olmuyor bu yapı... Yasal anlamda kararları  Belediye Meclisinde alıyorsunuz. Bu yapıyı belediye deki sizin yaptığınız hizmetleri denetlemek için onlara açarsanız, gelin bizi kontrol edin, çalıyor muyuz, çırpıyor muyuz, usulüne uygun işlem yapıyor muyuz, yapmıyor muyuz ? Bunların hepsini görün, bu anlamda kendinizi, çalışmalarınızı denetime açarak demokratik bir anlayış sergilemiş olacağınızı kastediyorsunuz sanırım.

Dr.Gökalp Müstecaplıoğlu: Denetleme yoksa o benim fıtratım değildir. Temenniler grubuna girer. Denetleme yetkisi veya imkanı tanırsanız o katılımcı gruba işte o zaman gerçekten demokratik olursunuz. Bu bir ince detay. Gerek yok bunu bu kadar uzatmaya. Dolayısıyla böyle bir anlayışıyla bu hizmeti vermek istiyoruz. Tabi bunu altına bir sürü şey eklenebilir. Ama Foça’nın temel sorunları başlıklı bölüme de bakmak gerekir. İşte şunu yapacağız bunu yapacağız o kadar çok sorunu var ki Foça’nın biz ekip olarak iki yıllık yaptığımız çalışmadan sonra bunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Eğer bir şekilde haklı teveccü geliştirildi diyelim ki ben başkan oldum demiyorum biz başkan olduk bizim kavramımızda bu yani ben belediye başkanı olmaya aday değilim. Biz belediye başkanı olmaya adayız, beni de temsilen en önde tutuyorlar. Eğer biz belediye başkanı olur isek bütün sorunların merkezinde ki üç ana konuya eğilim göstereceğiz. Çöptür, temizliktir bunlar var zaten hangi sokaktan başlayacağımıza kadar biliyoruz biz yarın gelsek şu sokaktan başlamamızın gerektiğini biliyoruz. Ama aslında üç ana temel konuda olayı özetlemek lazım bir yerde halkın geçim standartları refah seviyesi varsa orada huzur ve barış vardır. O yoksa oradaki huzur ve barış sentetik olarak bir dönem daha durur giderek yozlaşır ve bozulur. Bu yüzden Foça halkının, esnafından sokaktaki insanına kadar geçinebilir hale getirilmesi lazım.

Ulvi Tanrıverdi: Sizin orada avantaj mı, dezavantaj mı bilemiyorum ama orada iki halk var, insanları ayrıştırmak anlamında söylemiyorum. Bir yerleşik halk, bir de yazlık amacıyla gelen halk. Doğal olarak yazlık amacıyla Foça’ya, Yeni Foça’ya gelen halkın gelir düzeyi biraz daha orta halli geliri olanın üzerinde. Yazlık almak her hafta sonu gelmek, gitmek ya da yazın orda her gün gelip gitmek belirli bir gelir seviyesi gerektirir. Bir yazlıkçı dediğimiz bu yurttaşlarımız var, bir de Foça’da yaşayan, Yeni Foça’da, eski deyimiyle belde ve köylerde yaşayan yerleşik halk var. Bu insanların çoğunluğu emekçi insanlar, yazlıkçılarla aynı gelir seviyesinde olan insanlar değil. Toprağa bağımlığı, balıkçılığa bağımlı yurttaşlarımız var. İşte sağda solda çalışarak, esnaflık yaparak yaşamını kazanan insanlar var. Değindiğiniz konuda refah derken bu kesimden söz ediyorsunuz anladığım kadarıyla. Peki bunlar nasıl gerçekleşecek sizin projelerinize göre?

Dr.Gökalp Müstecaplıoğlu: Şu refah artımı nasıl olacak?

Biz merkezi hükümet değiliz, maaşlara zam yapacak, petrolü ucuzlatacak halimiz yok. Ancak biz halkın alım gücünü tüketilen maddelerin fiyatlarını kontrol ederek, fahiş fiyattan satılmasını önleyerek, makule çekerek başka kıyı kasabalarında yüksek fiyatlarla yapılan biliyorsunuz söylememe gerek yok yatırım turizm harcamaları var. Bir masada bilmem ne kadar para bırakan tüketiciler var. Buna izin vermeyerek bir yönden tasarrufa sevk ederek sağlayabildiğimiz gibi Foça’nın gelirini arttıracak çok fazla işler var. Foça’nın refah seviyesini arttırmak lazım bu refah seviyesinin artırmak kelimesinin altında işsizlik sorununun yattığını söylemek istiyorum.

Bugün Foça’da günübirlik turistler geliyor günübirlik turistlerin bir kısmı bir miktar çay kahve içerek para bırakıyor ama önemli miktarı buradaki büyük marketten isim vermek istemiyorum gelip birasını alıp çiğdem, çekirdeğini de gene büyük marketlerden alıp bir kuruş bırakmadan gününün çoğunu Foça’da geçirip çöpünü bırakmak kaydıyla gidebiliyorlar.

Bizim burada yapmamız gereken üç tane işimiz var bir turizmi arttırmak. Gelir seviyesinde en önemli şeylerden istihdam konusunda önemli ikincisi tarım üçüncüsü tarımın bir parçası ama ayrı kalem olarak söylemek istiyorum balıkçılık deniz gelirlerinin arttırılması. Tarımdan söz edersek Foça’da çok fazla miktarda ürün çeşitliliği var, bereketli toprak var, ama kar marjı katkı değerleri düşük. Pamuğun, mısırın katma değeri çok düşük. O yüzden çiftçi elde ettiği paranın karşılığını alamadan gübreye mazota gidiyor parası. Ama siz katma değeri olan ürünler üretirseniz bunları da modifiye edip marketlere satılır modele taşırsanız oradan büyük para kazanılabilir. Bunu bir çiftçinin yapması çok zor bunun çözümü kooperatifçilik bugün Foça’da ‘Kuş Konmaz’ dediğimiz bir bitki var sarmaşık deriz biz. Kuş konmaz bizim mutfağımız da yok ama konserve yapılmış şekliyle yurtdışına satışı yapılan hayli kar bırakan bir madde malzemeye dönüşüyor. Kuş konmaz biliyorsunuzdur mutlaka ama Foça’nın doğal bitkisi. Biz kivi yetiştirmeyiz. Binlerce yıldır yetişen bir bitkiyi tekrar canlandırmamız lazım bunu bir kooperatif eliyle sahip çıksak, sonra buna istihdam yaratsak, buna kadın genç işçiler daha çok istihdam ederek daha sonra, bunu konserve yapıp uluslararası ticarete açarak marka yapabiliriz. İkinci bir bitki söylüyorum ‘Kapari.’ Dediğimiz gibi bizim mutfakta yeri yok ama uluslararası mutfaklarda çok kullanılır. Her mutfakta var onunda konservesi yapılıyor. Kaparide endemik bir bitki ve de çok çok amaçlı kullanılabilecek fevkalade ve çok ucuz temin edildikten sonra kar marjı çok yüksek bir ürüne dönüştürülebiliyor. Bir kooperatifi de kapari üzerine inşaa edeceğiz. Bir kooperatifi ‘lavanta’ üzerine ‘kekik’ bunların üzerine inşa edebilirsiniz. Yani çok fazla ürün var aslında Foça’da bunu yapabilecek, buna ön ayak olmak lazım ‘Foça Karası’ diye bir üzüm var. Bunu sofralık üzüm gibi düşünenler var, evet bunun şarabı vs. çok kullanılıyor, sadece bir üzüme şarap olarak bakmamak lazım, her türlü ürünü değerlendirecek bir çalışma yapılırsa marka değeri olacak ürünlere dönüştürülebilir ve bunlar önemli miktarda para eder hale getirilebilir. Özet bir de ‘sosyal kooperatifçilik’ var tabi.. Bu arada bizim bazı meseleleri sosyal kooperatifçilik içinde ele almak lazım. Yani dayanışma, elbirliği, yardımlaşma. Bir yardımlaşma heyeti kurarsanız buna sosyal kooperatifleşme denir. Kar marjı yok ama dayanışma var, bunun maliyetleri aşağıya düşürülebilir bütün olarak bakarsak biz Foça insanının tarım hayalini yükseltme şansımız olabilir. Balıkçılığın da sadece kooperatif olarak alınması temin edilmesi satılması üzerine bir konserveye dönüşse veya uzun vadede kullanılacak başka ürünlere modifiye edilse Foça’da buna ait çalışmalar para getirecek hale dönüştürülebilir.  Gelelim turizme Foça’da turizm dendiği vakit küçük denizden çekilmiş bir fotoğrafı kullanıyor herkes. Küçük deniz Foça’nın en küçük yerini turizm merkezi olarak  gören bir anlayışla 30 yıldır gidiyoruz. Koskoca büyük deniz var Foça’nın kendisi bir Sanremon gibi ünlü olmuş bir kasabaya dönüştürelebilir. Bütünüyle ilgilenmek lazım. Sadece Foça’nın içi midir turizm Yeni Foça’da ona keza Yeni foça Foça arası köşeler, koylar bucaklar var bunları bütün olarak değerlendirdiğimiz de Foça turizm kapasitesini onda biriyle idare den bir yer adalar... Türkiye Cumhuriyeti’nde kaç tane var tam bilmiyorum ama Ege’de adaları belediyeye ait olan tek ilçe biziz. Bunu da rahmetli benim babam belediye başkanı iken Foça’nın geleceği turizmdedir, bu yüzden adaları devlet hazinesinde çıkartıp belediyeye alacağım dediği bir çalışmayla aldırmıştır. Tek yapmış olan kişide odur. Bütün ilçelerde adalar vardır Dikili’den, Urla’ya kadar hiç biri de belediyenin malı değildir. Bir tek bizim var bunlar turizmde doğru çevreyi kirletmeden doğal sitte, tarihi sitte korumak kaydıyla çok iyi işlere açılabilir. Yoksa kalkıp buralara dev binalar yapılsın talan edilsin mantığıyla değil turizme açılabilir. Bunu açarak bu anlayış belediyeye gelir sağlayacaktır. Tüm bunlara bütün olarak bakarsak hakikatten Foça turizmin onda birini idare eden pozisyonda bu hak ettiği yere getirilebilir ve çokta büyük mücadeleler gereklidir. Sadece iyi planlama iyi yönetmek iyi bir ekip çalışmasıyla bunların altından kalkılabilir. Önce bunu gelir seviyesi yükseltilmeli işsizlik sorununa çözüm bunulmalı. Ama bizim Foça’da en büyük işsizlik çözümü en büyük işveren olarak belediye görüldüğü için en büyük işveren belediye olmamalı elbette belediye ihtiyacı olanları kayırmalıdır, ihtiyacı olanları diyorum bakın ihtiyacı olanları gözetmelidir, bunu iş istihdamında değerlendirmelidir. Değerlendirilecektir bizde geldiğimizde tek iş sağlama kapısı belediye görülmesi çok büyük bir yanlış. Siz iş ortamı yaratabilirsiniz belediye olarak bir sürü işlikler yaratabilirsiniz hem turizm hem tarımda bu işliklere bir çok genci veya kadın özellikle istihdam edilebilir ve bunlarda zannedildiği gibi çok büyük paralara mal olacak şeyler değildir.

Bütün bunlar yatırım.

Turizme gelelim günübirlik turistlerin katkıları konusunda memnun değiliz. Biz istiyoruz ki katma değer para bırakacak turistler gelsin. Kuru kalabalığı olsun tabi isteyen gelsin istediği gibi Foça’mızın kıymetlerinden değerlerinden yararlansın ama Foça’nın insanına içeriğe bir katkısı yok. Foça bundan 15-20 sene öncekinden daha geride yatak kapasitesi bundan 20 sene önceye göre daha düşmüş durumda. Restoran, bar vs. şeklindeki turizm tüketim mecraları sayısı düşmüş durumda bütün bunlar neden böyle oldu iyi incelememiz lazım. Foça’nın dediğim gibi kapasitesi düşük. Çok daha fazlası olması gerekirken bunlar düşüyor. Buna seyirci kalınamaz. Bunları belediye teşviki ile geliştirilmesi mümkün. Her şeyi belediye yapacak diye bir şey yok. Örnek bir model yaratır o modeli tekrar edecek girişimcilerde bulunabilir. Böylelikle istihdam sorunu turizm gelişme sorunu elde edilebilir. Bugün yabancı turist gelmesi lazım bunu herkes söylüyor. Ee geldiğinde kalacak yer yok. Ev pansiyonculuğu çok önemli biz her yeri  5 yıldızlı otelle dolduramayız. Hem doğal sitle ilgili sıkıntıları söz konusu olacaktır. Oteli kurmak marifet değil ki kurduktan sonra atığından tutun bilmem neresine kadar bir sürü dert var. Bunları gözeterek ‘Ev Pansiyonculuğu’ Foça’da ideal bir turizm yatırımıdır ama bunu teşvik etmek lazım. Belediye teşvik etmezse bu nasıl olacak? Bütün bunları yapabiliriz Foça’da gelir seviyesi halkın kendi gelir seviyesi yükselebilir tasarruflar ve bir takım harcama kriterlerin de mesela isim vermeyeyim yurtdışı ülkesine gittiğimizde siz a masasından kalkıp ertesi günü b masasına oturduğunuzda ortalama ne fiyat vereceğinizi biliyorsunuz. Ama bizim bu yeni son yıllarda bütün ege sahillerini karşılaştırıyorum sadece Foça’ya ait değil ne yapacağınız ne ödeyeceğiniz belli değil. Perşembe günü aynı malzemeye farklı fiyat veriyorsunuz. Cuma günü başka bir fiyat ödüyorsunuz. Böyle bir ekonomik politikayla turizmi kriter olarak sağlıklı, düzenli cazibe merkezi haline getirebilir misiniz ? Getiremezsiniz. Bunların hepsini ele almak mümkün hem esnaf kazanmalı, layıkıyla kazanmalı hem de çok geniş kesim kazanmalı. Foça’da elde edilen katma değerler Foça’nın içinde kalmalı biz bunların yollarını arayan projelere sahibiz. Biz çalışmalarımızı bu minvalde yürüteceğiz. Bunu altını hangi projeleri dolduracağız dersem. 300 küsur sayfalık her köşesini değerlendirdiğimiz Foça’nın Foça derken geniş anlamda söylüyorum. Sadece eski adıyla Eski Foça değil. Bakın mesela Bodrum bu konuyu çözmüş. Ben Foça derken bütünü kast ediyorum Ilıpınar’da Foça kabul edilebilir Gerenköy’de öyle %80 %90 arasında fiyat farkı oluşuyor. Tabi ki fiyat farkı olacaktır ama fiyatları makule çekerek bütününü değerli hale getirmek gibi bir talep olacaksa cazip olacaksa bunu gösterir hale gelmemiz lazım. Bütün bunları değerlendirirsek Foça’nın imkanları var. İyi bir yönetim iyi bir ekip iyi bir planlamayla Foça’nın önü açılabilir diye düşünüyoruz.

Ulvi Tanrıverdi: Teşekkür ediyorum, yolunuz açık olsun...

Dr.Gökalp Müstecaplıoğlu: Sağ olunuz. Çağrı Çağrı Radyo ve Çağrı Haber'e teşekkür ediyorum okurlarınıza düşüncelerimizi ifade etme olanağı verdiğiniz için...

cagrihabergazetesi.com

12.11.2018

Son Güncelleme Tarihi: 26 Kasım 2018 23:20

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0