Mısır darbesi ve Türk solu

05 Temmuz 2013 12:58 / 1503 kez okundu!

 


Milyonlarca insan sokaklara çıktı ve cumhurbaşkanı Mursi aleyhinde gösteri yaptı. Ordu, "48 saat sonra bir çözüm bulun diyen" bir muhtıra verdi, 48 saat sonra sokaklara çıktı, başkanlık sarayını çevirdi ve cumhurbaşkanı Mursi'yi tutukladı ve devirdi. Ordu ardından Müslüman Kardeşler örgütlenmesinin önde gelen yüzlerce unsurunu tutuklamaya başladı. Tahrir Meydanı'nda ise sevinç gösterileri var.

ABD, AB ve batılı ülkeler darbeyi destekledi. Suudi Arabistan, Oman, Katar, Suriye de darbeyi destekledi. Şimdi eğri oturup doğru konuşma zamanı. Mısır'da halkın önemli bir kısmının istemediğini belirttiği Mursi, ordu darbesi ile devrildi. Mursi'yi, başkanlık sarayını basan halk devirmedi. Halkın güçlü gösterileri karşısında Mursi "benden bu kadar" deyip istifa etmedi, ellerinde silahları, arkalarında tankları olan askerler devirdi ve yerine bir başkasını Cumhurbaşkanı ilan ettiler. Mursi'yi ise küçük bir farkla da olsa halkın çoğunluğu seçmişti. İşte en önemli fark burada. Halk, çoğunluk sokak gösterileri, mitingler ve grevlerle bir iktidarın devrilmesini sağlayabilir. Bu demokratik bir tepkidir ancak eli silahlı olanların yani ordunun bir iktidarı devirmesine darbe denir.

Mısır, 1950'lerden beri askeri yönetim altındadır. Askeri vesayet sayesinde Mısır Ordusu'nun sayısız ayrıcalıkları vardır. Mısır ordusu, Türk ordusu gibi, ülkenin en büyük kapitalist kurumlarından birisidir. Ve Mısır Ordusu bütünüyle ABD'nin kontrolünde ve hizmetindedir. En az dört milyar dolar olduğu söylenen bütçesinin yarısı ABD yardımıdır.

3 Temmuz günü gerçekleşen darbe, Mısır'da askeri vesayetin devamını sağlamıştır ve açık ki yeni rejim, askeri vesayetin bugünkü koşullar altında devamının garantisini oluşturacaktır.

Türkiye, askeri vesayetin yaşandığı bir başka ülkedir. Son yıllarda askeri vesayetin gücü oldukça kırılmasına rağmen, gene de Mısır bu tehdidin ciddi bir biçimde Türkiye'de de devam etmekte olduğunu göstermektedir.

Türkiye'de askeri vesayete karşı mücadele en sert biçimi ile devam ederken, Türk solunun kimi grupları, örgüt ve partileri, Türkiye'de bir darbe tehlikesi olmadığını anlatmaktaydılar. En yetkili ağızlarından artık darbeler döneminin bittiğini ve ABD'nin izni olmaksızın darbelerin olamayacağını anlattılar ve bir gazetenin o günlerdeki manşeti bu kesimin sloganı oldu: Yesinler birbirlerini.

Dün Mısır'da bir darbe oldu. Yani darbeler dönemi bitmemiş. Bu bir. İkincisi, bu darbe ABD'nin onayı ile dünyanın en Amerikancı birkaç ordusundan birisi tarafından gerçekleştirildi. ABD yönetimi ve diğer batılı güçlerin yöneticileri, Suudi Arabistan darbeyi destekliyorlar.

Oysa "Türkiye'de darbe olmaz" diyenler, "yesinler birbirlerini" hattını savunanlar, Mısır Devrimi karşısında da ortak bir tutuma sahiptiler. Suriye'de Esad'ı laikliğin temsilcisi olarak gören bu çevreler, Mısır'da da Mübarek'i laikliğin temsilcisi olarak görmekteydiler. Nitekim Esad, Mübarek'e destek vermekteydi.

Mübarek'in devrilmesinden sonra yapılan seçimleri politik İslamcıların kazanmasını, Türkiye'deki darbe karşıtı mücadeleyi sürdürenlere karşı kampanya yapanlar, ABD'nin Ortadoğu projesi olarak tanımladılar. Onlara göre Mursi ve Müslüman Kardeşler, ABD'nin kontrolü altındaydılar.

Oysa şimdi ABD, kendi hizmetindeki ikinci rejimi Mısır'da yıkmış oluyor. Mübarek bilindiği gibi ABD'nin İsrail'den sonra bölgedeki en önemli müttefikiydi ve daha sonra eğer Müslüman Kardeşler de ABD'nin projesinin sonucu olarak iktidarı getirildiyse, ABD dün kendisine bağlı ikinci rejimi de devirmiş oldu. Bu durumda, ABD'nin ne yaptığını bilmediğini söylemekten başka açıklama kalmıyor.

Şimdi Türkiye'de askeri vesayete karşı mücadeleyi AKP'ye hizmet olarak görenler, oturup o günlerde söyledikleri her şeyi düşünmek zorunda değiller mi?

Bir başka tartışma da Mısır devriminin kendisi üzerineydi. Aynı çevreler Mısır'da devrim olduğunu reddetmekteydiler. Çünkü yaşanan onlara göre ABD projesinin hayata geçirilmesiydi.

Mübarek rejimini milyonların günlerce süren eylemleri yıktı. Bu milyonların örgütlenmesi yoktu, talepleri net değildi ve diktatörü devirdikten sonra ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Bu nedenle Mısır ordusu duruma el koyabildi. Yüksek Askeri Konsey bir süre ülkeyi yönetti. Seçimlerde en örgütlü güç, devrimde en az katkısı olan Müslüman Kardeşler'di ve seçimleri onlar kazandı, sonra da MK ordu ile uzlaştı.

Bugün Mısır devrimi ikinci kez bütün gücü ile ortaya çıktı. Geçtiğimiz pazar insanlık tarihinin belki de en büyük gösterisini düzenlediler ama gene örgütlenme düzeyleri yetersiz, politik programları yok. Bu nedenle darbe gerçekleşti.

Mısır darbecileri emin olmalılar ki, Mısır halkı uzun zaman kendilerine tahammül etmeyecektir.

2011 Şubat ayından bu yana geçen sürede Mısır işçi sınıfının örgütlenmesi gelişti. Devrimci sosyalistler güçlendi ama hâlâ bu güçler iktidarı belirleyecek düzeyde değiller.

Türkiyeli sosyalistler, bir yandan Mursi'ye karşı ortaya çıkan büyük halk hareketinin yanında yer alacaklar, onu destekleyecekler ve ona yardımcı olacaklar ama diğer yandan da askeri darbeye karşı tutum alacaklar. Biz kendi pratiğimizden biliyoruz ki her askeri darbe mutlaka işçi hareketine, ezilenlere vurur. 27 Mayıs'ta, 12 Mart'ta, 12 Eylül'de ve 28 Şubat'ta darbeler daima işçi sınıfına ve ezilenlere en ağır darbeleri indirdi.

28 Şubat, Refah Partisi iktidarına karşı yapıldı ama sendika hareketine, Kürt özgürlük hareketine saldırdı. Mısır'ın 4 Temmuz askeri darbesi de aynı şeyi yapacaktır. Bugün Müslüman Kardeşler'e saldıranlar yarın sosyalistlere, işçi ve emekçilere saldıracaktır. Darbeler askeri vesayet rejimlerini korur, egemen sınıfların hizmetindedir ve emekçilere düşmandır.


Doğan TARKAN

05.07.2013

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.