Kimileri çözüme, kimileri tarihin çöplüğüne

12 Eylül 2009 02:18 / 1410 kez okundu!

 


Kürtler için barışçı bir çözüm ortaya çıktığından beri şoven çevreler buna karşı çıkmaya başladı. Kimileri açık ırkçılık yaparak karşı çıkıyor. Örneğin, MHP Kürt sorununu tanımıyor. CHP ise, zaman zaman Kürt sorunu var gibi ifadeler kullansa da, “demokratik açılım”a karşı esas olarak savaş yanlısı bir tutumla karşı çıkıyor. Barış olmaz diyor.

Bir de çözüme başka gerekçeler göstererek karşı çıkanlar var. Bunların en popüler olanı, çözümün içinde hükümet olduğu için bunu emperyalizmin oyunu olarak görülmesi. Emperyalizmin bir oyunu olduğunu söyleyenler, Güney Kürdistan’daki özerk bölgenin de emperyalizmin oyunu olduğunu söylüyor.

Buna ek olarak, bir de çözümün ekonomik eşitlik olmadan olamayacağını söyleyenler var. Aynı çevreler bir taraftan da kimlik politikaları değil sınıf politikaları deyip duruyor. Bunlar ulusal sorunu anlamayan ve bu nedenle sosyal şoven bir çizgiye yuvarlanan çevreler. Zaten aynı çevreler bir dizi başka konuda da devletin yanında tutum alıyor ve devrimci merkezden kopuyor.

Önce Kürt ulusal sorununun ne olduğunu kavramak gerekiyor. Kürtler bir ulustur. Kimlik politikası denen, aslında Kürtleri bir ulus olarak tanıyıp tanımamaktır. Kürtler kimliklerinin tanınmasını isterken bir ulus olduklarının kabul edilmelerini istiyor.

Çok yakın bir zamana kadar bu talep bütünüyle reddedildi. Kürtlere “dağda yürüyen ve kart kurt sesleri çıkaran Türkler” dendi. Kürtçe konuşmaları yasaklandı, konuşanlar çok ağır sonuçlarla karşılaştı. Kürdüz diyenler daha da ağır sonuçlarla karşılaştı. Bütün Kürtler, “Ne mutlu Türküm diyene” demeye zorlandı. Bütün bunlar Kürtlerin defalarca ayaklanmasına yol açtı ve sonunda 29’uncu ayaklanma denen bugünkü harekete gelindi. Genelkurmay’ın “düşük yoğunluklu savaş” dediği çatışmalar 25 yıldır sürüyor ve Türkiye’nin “güçlü ordusu” bu “düşük yoğunluklu savaşı” bitiremedi. Savaş boyunca hepsi PKK militanı olmayan 40 bin kişi öldü. Türk ordusu ve korucular ise 10 bine yakın kayıp verdi.

Savaşın Kürtler için başka maliyetleri de oldu. Köyler boşaltıldı. Ormanlar, tarlalar yakıldı. İnsanlara işkence yapıldı, bok yedirildi. Çok sayıda Kürt faili meçhul cinayetlere kurban gitti.

Bütün bunlara rağmen 29’uncu ayaklanma bastırılamadı. Kürtler bu defa devlet baskısına boyun eğmedi. Bu gerçek son yıllarda defalarca seçimlerde kendisini gösterdi. Kürt bölgelerinde DTP (ve kapatılan öncülleri) ve hükümet partisi dışında hiçbir parti tutunamadı. Son belediye seçimlerini ise DTP büyük bir farkla kazandı.

Bugün devletin çeşitli yetkilileri Kürt sorununu tanıdığını ifade ediyor. Cumhurbaşkanı, hükümet ve hatta Genelkurmay. Bir önceki Genelkurmay Başkanı, bütün ordu harekete geçirilse dahi savaşın bitirilemeyeceğini ifade etti. Yani barış içinde bir çözüm bulmak gerekiyor.

Kürt hareketi uzunca bir süredir devlete fırsat tanıyor. Arka arkaya ateşkes ilan etti. Süreyi sürekli uzatıyor. En yetkili ağızlar barıştan yana olduklarını ama teslimiyete karşı olduklarını ifade ediyor.

İşte demokratik çözüm bu ortamın sonucunda ortaya çıktı. Kimileri çok şey bekliyor. Sürece karşı olan sosyal şovenler “demokratik açılım” denen sürecin nihai nokta olduğunu sanıyorlar. Ya da böyle göstermeye çalışıyorlar. Oysa bugün sadece bir ilk adım atılıyor. Kürtlerin kimliğinin tanınmasında bir ilk, ama büyük bir ilk adım atılıyor. Devlet birçok yanlış yaptığını ilan ediyor.

Bunlardan hangi sonuçları çıkarmak gerekir? Kürt kimliği tanınacak, Kürt dili bütünüyle özgür olacak vb. Bunlar yeterli mi? Hayır. Asıl olan Kürt halkının kendi kaderini tayin etmesinin önündeki engellerin kalkmasıdır. Kürt bölgesinin statüsünün yeniden yapılandırılmasıdır. Bunlar olmadan Kürt sorunu çözülemez. Ancak ilk adımlar açık ki daha ileri adımları peşinden sürükleyecektir. Barajın kapaklarını bir kere açarsanız su akar, durdurulamaz.

Ya ırkçılar, milliyetçiler, solda olduklarını söyleyip de ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkına karşı çıkanlar, Kürt ulusu gerçeğini tanımayanlar? Onlar daha şimdiden tarihin çöplüğüne doğru yola çıktı.



Sesonline.net

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz+:
Facebook'ta paylaş
0
Yorumlar
23 Aralık 2010 20:48

bern

yaziniz öngörülü ve çok açik...
dilegim genis bir çevreye ulasmasi..
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.