GENERALLER VE ULUSALCI 'SOSYALİSTLER'
06 Ağustos 2011 17:12 / 1840 kez okundu!
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 43 general ve amirali tutuklu. Tutuklu 121 subay, 8 astsubay ve 1 uzman çavuş var. Bunlara 76 emekli general ve çeşitli rütbelerde 163 emekli subay da eklenince sayı epey büyüyor.
Bu muvazzaf ve emekli general, amiral ve subaylar darbe yapmak, seçilmiş hükümeti karalama kampanyaları düzenlemek için örgütlenmek gibi suçlamalarla tutuklandı. Kimileri "ama daha yargılanmaları bitmedi" diyebilir, ama haklarında o kadar çok belge, silah ve cephanelik ele geçirildi ki, darbeci oldukları çok açık. Belki içlerinde darbelere karışmamış tek tük subaylar olabilir, ama onlar herhalde istisnadır. Geri kalan hepsi hakkında ortada olan belgeler çok açık.
Bu generaller ve subaylar neden darbe yapmaya çalışıyordu? İktidarlarını korumak için. Cumhuriyet'in kurulmasından beri iktidarların ipleri ellerindeydi. Sadece her 10 yılda bir darbe yaparak değil, darbe dönemleri dışında da iktidarların ipleri ellerindeydi. Maaşları bütün devlet memurlarında fazla, OYAK sayesinde malî ayrıcalıkları olan bu kesimin lojmanları, orduevleri, yazlık kampları ve hizmetlerindeki askerlerle birlikte konforları bütün toplumun üstünde. OYAK sayesinde ekonomide çok önemli bir yerleri var.
Cüneyt Özdemir istifa eden/emeklilik isteyen dört general için "Koltuklarında oturamayacaklar ama orduevlerinde, lojmanlarda, yazlık kamplarda başları dik gezecekler" demiş. Doğrudur, orduevlerinde ve Türkiye'nin bazı semtlerinde, Moda, Bağdat Caddesi, Çankaya, Etiler, Levent, Bebek gibi referandumda hayır oylarının en yüksek olduğu, 12 Haziran seçimlerinde CHP oylarının en yüksek olduğu ve ulusalcı/hayırcı sosyalist partilerin kendilerine örgütlenme tabanı olarak gördükleri bölgelerde de başları dik gezebilecekler.
Ama halkın yüzüne nasıl bakacaklar? Ümraniye'de, Dudullu'da, Esenler'de, Gazi Osman Paşa'da, Kayseri'de, Trabzon'da, Diyarbakır ve Bursa'da, Adana'da başları dik olabilecek mi?
İstifa eden Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları, tutuklu general ve amirallerin terfi etmesini istiyor. Çünkü henüz mahkûm olmamışlar. Peki askeri binalarda bulunan torbalar dolusu belge, emekli kuvvet komutanlarının günlükleri, yerden çıkarılan silah ve cephanelik? Onlara ne diyeceğiz?
Üstelik artık konuşmaya da başladılar. Yavaş yavaş çözülüyorlar, itiraflar başladı. Çok açık ki istifa eden paşaların derdi iktidarlarını korumak, ama kaybediyorlar.
Henüz Türkiye'de askerî vesayetin beli kırılmadı. Bu ancak anayasada ve bir dizi yasada değişiklikler yapıldığında tamamlanabilir.
TSK'nın özerkliği ortadan kalkmalı, Savunma Bakanlığı'na bağlanmalıdır. Siyasete bulaşanlar tasfiye edilmelidir. Devlet hastanesinde çalışan bir doktor, bir belediye işçisi, bir maliye bakanlığı memuru siyasete müdahale edebilir. Siyasete müdahale etmek bütün çalışanların hakkıdır ama asker ve polis siyasete bulaşamaz, onlar silahlı güçlerdir.
Paşalar ve subaylar siyasete müdahale etmeyi çok istiyorsa, ayrıcalıklarını unutup istifa ederler, sivil hayata katılırlar ve o vakit siyasete istedikleri kadar müdahale edebilirler. Ama ellerinde silah olan binlerce kişiye komuta ederken, tankların, topların ve jetlerin üzerinden siyasete müdahale darbeciliktir. Askerî vesayet denen şeyin en basit tezahürü işte budur.
Ulusalcı sol
Generallerin istifasına karşı üç ulusalcı sosyalist parti ve örgütün başkanları ilginç şeyler söylemiş. Baştan beri darbecilerin karşısına çıkmayan, yaşamakta olduğumuz süreci daima darbecilerle sivil politikacılar arasındaki bir mücadele olarak gören, emekçilerin bu mücadelede taraf olmasına karşı çıkan ulusalcı sosyalistlerin açıklamaları gerçekten ilginç.
Genelkurmay Başkanı ve üç kuvvet komutanının istifa ettiği günlerde Taraf'ın "Yoldaş general" haberini öne çıkaran, istifaları mümkün olduğunca gerilere atan BirGün, sendika.org ve sol.org.tr gibi yayınlardan BirGün, ÖDP Genel Başkanı Alper Taş'ın, TKP Merkez Komitesi'nin ve Halkevleri Genel Başkanı İlknur Birol'un görüşlerine yer vermiş.
Üç ulusalcı sosyalist örgütün liderlikleri sorunu "yeni rejimin yeni ordusu şekilleniyor" (Alper Taş) şeklinde ifade ediyor. Alper Taş, Ergenekon ve Balyoz davalarını bu şekillendirmede "araç" olarak görüyor.
TKP MK'sı "yeni bir ordu, Türkiye gericiliğinin ABD çıkarlar doğrultusunda bölgesel operasyonlarda daha etkili biçimde kullanılması için de gerekmektedir. Bunun ilk adımı Suriye olacaktır. Sözde Suriye'nin demokratikleşmesi için yürütülen operasyonun askeri biçimler alması an meselesidir" diye değerlendiriyor, İlknur Birol ise "AKP çizgisine ve bölgede Türkiye'ye biçilen role uygun şekilde orduyu dizayn etmek istemektedir. Dışarıda, ABD ve uluslar arası güçler açısından Türkiye'ye biçilen role uygun daha atak bir ordu isteniyor" yorumunu yapıyor.
Yani üç ulusalcı sosyalist lider de Türk ordusunun bugüne kadarki misyonunun dışında artık ABD'nin ihtiyaçlarına daha uygun bir biçimde Ortadoğu'ya müdahale aracı haline getirildiğini anlatıyor.
Yani onların mantığı ile, eski ordu, başında istifa eden generallerin bulunduğu ordu, ABD'nin ihtiyaçlarına yanıt vermeyen, Ortadoğu'da güç olmaya çalışmayan bir orduydu. Belki de istifa eden komutanlar ulusalcıydı, ulusal çıkarları emperyalist çıkarların önüne koyabiliyorlardı ve bunun için tasfiye edildiler. Ve zaten tutuklu 119 muvazzaf ve emekli general de herhalde ulusal çıkarları emperyalist hedeflerin önüne koyduğu için tasfiye edildi, tutuklandı!
İlknur Birol, anlattığı mantığın sakatlığının biraz olsun farkında. "Ben TSK'nin bugüne kadar gösterdiği tavrın halk lehine bir tavır olduğunu hiç düşünmedim. Bir tarafın ak bir tarafın kara olduğu düşüncesi yanlıştır. Bu yaşanan egemen blok içindeki bir çatışmadır" diyor, ama sonra gene bu söyledikleri ile çelişiyor: "Ordu, önümüzdeki dönem kendisine biçilen rolden rahatsızlık duymuştur." Yani ordu emperyalistlerin bölgedeki aracı olmaktan rahatsız olmuştur. Yani ordu ulusalcıdır.
Üç ulusalcı sosyalist lider aslında istifa eden generallerin yanında tutum alıyor. Aslında tutuklu general ve amirallerin yanında tutum alıyorlar. Ve zaten bu nedenle en başından beri darbeler konusunda sesleri çıkmıyor. TKP, "darbe tehlikesi yoktur" diyor, diğer ikisi "yesinler birbirlerini" diyor. Ve her üçü de, darbelere karşı sokağa çıkan, askerî vesayete karşı mücadele eden, tutuklu generaller için "paşa paşa yargılanacaklar" diye yürüyüş yapan, on binlerce insanı darbelere karşı harekete geçiren, aktif mücadeleye çekenlere en baştan beri aralıksız saldırıyor.
Dört general istifa etti. Yetmez ama yallah, gittiler. Askerî vesayet daha bitmedi. Rehavete kapılmamak gerek. TSK'nın özerkliği ve subayların ayrıcalıkları kalkana kadar mücadeleye devam...
Doğan TARKAN
04.08.2011