Dansçıların Türkü Kürdü olmaz ki…

29 Kasım 2009 12:13  

 

Dansçıların Türkü Kürdü olmaz ki…

Anadolu Ateşi ve Troya gösterileriyle büyük başarı kazanan koreograf Mustafa Erdoğan, Kürt açılımını "tarihi bir dönemeç" sayıyor: 70 yıldır yok sayılan bir halkla demokratik sözleşme yapılmalı. Kürdüz diye çok sorun yaşadık ama dans ederken kimin nereli olduğu hiç önem taşımaz.

ELİF GÜLÜMSER'in röportajı /TARAF

'Çözüm demokratik bir sözleşmede. '

Anadolu Ateşi ve Troya ile milyonlara bir kültürü tanıtan ve büyük beğeni kazanan Mustafa Erdoğan tüm açıklığı ile Taraf’a konuştu: Kürt sorununu AK Parti tek başına çözemez, muhalefet desteğini göstermeli.


Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü'nü okurken müziğe merak sardı. Müzikoloji bölümünde dersler aldı ve kendisini sanatsal platformlara taşıyarak kendini bu alanda geliştirmek istedi. O, bu hayalleri kurarken gazeteci olacağını düşünmemişti bile. Çatışmalı sürecin en yoğun yaşandığı 1990'lı yıllarda Kürt sorunu eksenli yayın yapan ve bu nedenle 20'yi aşkın muhabir, yazar ve dağıtımcısı faili meçhul cinayete kurban giden Özgür Gündem gazetesinde çalıştı, temsilcilik yaptı. Gazeteciliği yaparken bile hayalini kurduğu, örnek aldığı Sovyetler Birliği'nin o dönemki dans topluluklarını unutmadı ve günümüze taşımaya karar verdi. Hakkârili Mustafa Erdoğan, bugün 250 kişilik dev kadrosuyla dünyaya Anadolu Ateşi'yle açıldı. Mustafa Erdoğan, yeni oyun çalışmalarını yaptığı sahnede kapılarını Taraf’a açtı.


Gülben Ergen'le evliliğiniz beş seneyi doldurdu. Nasıl gidiyor?

İyi ve güzel gidiyor. Çok mutluyuz. Atlas da ikiz kardeşlerine alıştı eskisi kadar kıskanmıyor.

Gülben Ergen'in 44 kişinin hayatını kaybettiği Mardin'in Bilge Köyü'ne gitmesiyle ilgili görüşleriniz…

Çok güzel ve soylu bir davranış. Örnek olması, birçok sanatçının, daha doğrusu herkesin yapması gereken şeyler bunlar. Hepimize çok görev düşüyor. Zor bir ülkede yaşıyoruz. Ülkemizin kırsal bölgelerinde, bizim de kökenimiz oralı olduğu için bu sorunların çok farkındayız. Özellikle Batı'dan gelecek bir yardım eli o çocukların ömür boyunca unutamayacağı şeyler. Biz ilkokuldayken İstanbul'dan, Ankara'dan bize kitap gönderen, Hakkâri'ye köprü yapan ağabeylerimizi hiç unutmadık. Bu tip yardımlar oranın belleğine kazınıyor. İki bölge arasında da köprü oluşmasına önemli katkıları oluyor. İnşallah bu çalışmalar artarak devam edecek ve hepimiz bunların içinde yer almak isteyeceğiz. Tabii tüm bunlar Batı'nın Doğu'ya Doğu'nun da Batı’ya "yardım" etmeyeceği günler gelinceye kadar. Kendi kendine yeten bölgelerarası eşitsizliği yenmiş bir ülke ve gelecek için.

Kürt sorunu konusunda ailecek duyarlı olduğunuz biliniyor. Bilinmeyen bir yanınız var. O da Kürt sorununu esas alan Özgür Gündem gazetesinde çalışmanız. O dönemi anlatır mısınız?

özgür Gündem'in kuruluşunda vardım. Sonra Demokrasi, Söz, Turkish Daily News'da çalıştım. Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin yöneticisiydim. Kürdüm, Hakkâri'liyim. Zaten bu sorunla birlikte büyüyen bir kuşağız ama bir farklılığımız da var, 12 Eylül öncesinde de sol hareketlere yakındık ve içindeydik. 12 Eylül’den sonra, darbeden sonra çıkan bütün solun odaklandığı, içinde kendini ifade edeceğin bir gazete kurulunca bütün sol hareketler ve solcular gibi biz de o gazetede yer almayı bir görev bildik. Böyle bir çalışma dönemimiz oldu. Çok zor koşullarda çalıştık. Şimdi Taraf gazetesi o dönem yazılanların bir sağlamasını yapıyor sanki, yazılanların gerçek oldukları ortaya çıkıyor. O dönem, onlar sadece o gazetede yayımlanıyordu, şimdi de bazı şeyler sadece Taraf’ta yazılabiliyor. Taraf’ı okuyunca biraz da o zamanları hissediyorum.

Hükümetin demokratik açılım sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Böyle bir soru sanırım sadece Türkiye'de sorulabiliyor. Tabi ki sonuna kadar destekliyorum. Herkesin de desteklemesi gerektiğini düşünüyorum. Bu ülkede yapılmış en büyük barış projesidir. Eğer bu sağlanırsa buna katkı verenler bence birer kahraman olarak anılacaklar. Bu ülkenin Başbakanı eğer bu süreçten başarılı bir şekilde çıkarsa Nobel Barış Ödülü alması gerekir. Şu ana kadar gelmiş geçmiş en cesur kadrolarla karşı karşıyayız. AK Parti'nin bu konudaki duyarlılığı dünya konjonktürünün de artık bunu talep ediyor olması. Ortadoğu'da değişen dengelerin de etkisi vardır muhakkak. Ama bu bir irade meselesidir ve böyle bir irade gösteriyorlar. AK Parti yer yer oy oranının düşmesi riskini de göze alarak bu tip adımlar attı. Tarihî bir dönemeçteyiz, iki yıl önce tartışılmasının hayal bile edilemeyeceği tüm tabular teker teker yıkılıyor. Bunun desteklenmesi gerekir.

Kürt sorununun çözümü için öneriniz nedir?

Kürt sorununun çözülmesi için önce Kürtlerin taleplerinin sorulması gerekir. Sorunun muhatabı olan 70 yıldır yok sayılan bir halk şimdi kendini ifade ediyor ve bu demokratik bir platformda demokratik bir sözleşme yapılabilir. Türkiye'de yaşayan bütün halklar kendilerini bu ülkenin öz sahibi gibi algılamalılar. Zaten birlikte kurdukları bu ülkede birlikte bir gelecek kurma hayalinin peşine düşmeleri gerekir. Aslında sorun buradan bakılınca çok kolay çözülebilir gibi görünüyor ama arada 25 yıllık bir savaş ve son savaşı sayarsak 70 yıla dayanan bir problem var. Önce bu konudaki tabuların ve eski zihniyetin aşılması gerekir. Burada da en büyük görev Batı'da yaşayan insanlara düşüyor. Batı'da yaşayan insanları örgütleyecek, bu konuda onlan aydınlatacak bir sol hareketin eksikliği de zaten sorunun büyümesinin nedenlerinden biri. 25 yılda binlerce çocuk öldü ve şehit cenazeleri geldi evlere. Onların kinini yatıştırabilecek ve bundan sonra çocukların ölmesini engelleyebilecek bir sağduyulu uzlaşma hareketi geliştirmek lazım. Bunu sadece AK Parti'nin yapabileceğini sanmıyorum. Toplumun bütün kesimlerine düşen bir görev bu.

MHP ve CHPnin açılım konusundaki tavrını nasıl karşılıyorsunuz?

MHP ve CHP bu tavırlarını sürdürürlerse bu süreç sorunsuz olmayacaktır. Bence onların bir şeyler yapması gerekiyor. Hükümetin biraz daha geniş, hoşgörülü, onlarla diyalog kuran bir yönteme yönelmesinin belki yararı vardır. Birkaç defa denediklerini biliyoruz ama çok daha ısrarcı olmaları gerekir. Meclis'teki oturumda CHP'lilerin çıkmasına sevinmek değil, üzülmek gerekiyordu. Daha çok üstlerine gitmek gerekiyor çünkü CHP'nin de kolayına geliyor çıkıp gitmek. Çünkü barışı kurmak savaşı sürdürmekten daha zor.

Kandil’den gelenler hakkındaki düşünceleriniz?

O bence yıllardır barışa hasret gençlerin sevinci, heyecanı diye bir açıdan anlamak gerekiyor. Sevinmeyin diyemezsiniz. Tamam Silopi'de çok sevindiler, Diyarbakır'da abartmamak gerekiyordu. Biraz Batı'nın hassasiyetlerini de görmek gerekiyor. Biraz daha duyarlı davranılabilirdi. Gelenlerin sivil siyaset yapmak için gelmiş kimseler olduğunun altı daha iyi çizilebilirdi. Böyle olmadı sanırım, biraz kontrolden çıktı.

Bir röportajınızda "Türkiye'de yağmur yağar, ilk önce sosyalistler, Kürtler ıslanır. Yasak alanlarda yetişmişiz. Kürt olmaktan, muhalif olmaktan dolayı sıkıntı çektik" demişsiniz. Neydi bu sıkıntılar?

Bu halkın çektiği sıkıntıları bütün Kürt bireyleri yaşıyorlar. Bir defa ilkokulda Türkçe konuşmak zorunda olmak bir Kürt çocuğu için başlı başına bir problemdir. Evde Kürtçe konuşup, okula gidiyorsunuz, başka bir dilde eğitim görüyorsunuz. Sorun oradan başlıyor. Bizim ailemiz bu konuda şanslı. Öğretmen bir ailenin çocuğu olduğumuz için zaten Türkçe öğrenerek başlamıştık, ama anadilimiz Kürtçedir. Oradan başlayıp 12 Eylül öncesinde de, sonrasında da devam eden birçok sorunla karşılaştık. Halk dansları faaliyeti yaparken kostümümüze de karışıldı, çaldığımız şarkılara, türkülere de müdahale edildi, bu tip şeyler yaşadık. 12 Eylül sonrasında o bölgenin tamamı çok trajik şeyler yaşadı. Bütün yakınlarımız Diyarbakır Cezaevi'ndeydi. Cezaevinden gelen korkunç haberler bir dönemin Nazi Almanyası'nı çağrıştırıyordu. Bu dönem daha sonra yaşanacakların da tohumunu attı. Bunların tümünü yaşadık. Siz her gün yazıyorsunuz.

Yakınlarınız arasında dağa çıkan ya da dağdan inen yokmuş. Ama bu savaşın bizdeki en korkunç yansıması amcamız Namık Erdoğan'ın 1994'te faili meçhul cinayetle Ankara'da katledilmesi oldu diyorsunuz…

Bunun o dönemin siyasi atmosferi ve yöneticileriyle ilgisi var. Bin operasyon yaptık diye övünen zamanın başbakanı ve yönetici kadrolan aydın Kürtlerin ve Kürt işadamlarının katledilmesine zemin hazırlıyorlardı Bu zamanda işlenmiş bir cinayet. Ancak Namık Erdoğan bütün bunlardan farklı. Namık Erdoğan bir Kürt siyasetçisi değil, siyasi olarak da herhangi bir faaliyeti yok. İyi bir demokrattı ama 12 Eylül öncesi ya da sonrası siyasi bir hareketin içinde yer almış değil. Çok namuslu bir devlet memuru, bürokrat ve sağlık bakanlığı içerisinde şu anda ismi zikredilen çetelerin yaptığı usulsüzlüklerin üzerine gittiği için katledildi. Bu katledilme gerekçelerinden biri de Kürt olması. Kürt olduğu zaman çok daha kolay öldürülebilir izahını yapıp daha önce öldürdükleri diğer Kürt işadamlarıyla aynı yere koymaya çalıştılar. Siyasi faaliyetlerinden dolayı değil, çetelerin yolsuzluklarının üstüne giden namuslu bir bürokrat olduğu için katledildi. Ama soruşturmanın tıkanmasının sebebi Kürt olmasıdır.

Anadolu Ateşi fikri nereden çıktı?


Üniversite yıllarında hayal etmeye başladım ve zamanla olgunlaştı. Hacettepe Üniversitesi'ndeyken felsefenin yanı sıra müzikoloji bölümünde de dersler alıyorduk ve bu etkinlikleri yapıyorduk. O zaman bu etkinliğin daha sanatsal platformlara taşınıp, içeriğine uygun bir şekilde sahnelenmesi gerektiğini düşünüyorduk. Ve 12 Eylül öncesinde edindiğimiz, izlediğimiz Sovyet deneyimleri de bizi heyecanlandırıyordu. Model aldığımız topluluklar Sovyetler Birliği'nin o dönem kurduğu dans topluluklarıydı. Benzer bir çalışmayı Anadolu danslarıyla yapabilir miyiz diye bir hayal kurduk. Bunun bir örneğini daha sonra Gazi Üniversitesi halkbilim topluluğunda çalışırken yapmayı denedim. Ben o zaman topluluğun başkanıydım. O dönemde Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü'nün de bu tip deneysel çalışmaları vardı. Onlarla da temas halindeydik. Fakat bunu yapmak mümkün olmadı. BKM bünyesinde Yılmaz Erdoğan tiyatrosunu kurup oturttuğu zaman yapmayı tasarlıyorduk. Ama o arada İstanbul'da Mydonose'da yapıldı. Mydonose'un değerli sahipleri Yılmaz'a yerli bir müzikal teklifinde bulundular. Yılmaz da, "Mustafa'nın böyle bir projesi var hayata geçirebiliriz bunu" dedi. Onlar yerli bir müzikal istiyordu. Biz halk dansları adımlı bir müzikal önerdik onlara. Böyle yola çıktık. 1999'da gazeteye ilan vererek başlattığımız serüven o günden bugüne geldi.

Yeni projeler var mı?

İstanbul projemiz birkaç yıldır tasarladığımız, yapmayı düşündüğümüz bir projeydi. 2011 ya da 2012'de sahnelenecek. Biz bir projeyi 5 sene çalışarak yapıyoruz. 2010'a yetiştirerek sahnelemek 2010 ajansının talebi üzerine başladı. 2010 ajansıyla iki yıla yakın görüşme süreci geçirdik. Tüm müzakereler sonucunda son, yeni gelen yönetimle anlaşabildik. Seneye bu zamanlar sahneye koymayı tasarladığımız İstanbul Dreams isimli bir oyunumuz var.

Dans grubunda Kürt gençlere öncelik verdiğiniz doğru mu?

Asla böyle bir şey yok. Sorun, belki iki tane Diyarbakırlı vardır. Böyle bir öncelik vermedim. Anadolu çocuklarından, Türkiyeli çocuklardan kurulmuş bir dans topluluğu nereli olduklarının hiçbir önemi yok. Ayrıca şu an Anadolu Ateşi'nde sadece Türkler değil 14 ayrı milletten dansçı var. 250 kişilik kadroda Peru, Arjantin, Srilanka, Hindistan, Kanada, ABD, Rusya, İngiltere, Finlandiya, Almanya, Bulgaristan, Romanya, Ukrayna ve Gürcistan'dan dansçılar var. Biz bir milli takım gibi çalışıyoruz ama aslında enternasyonal bir topluluğuz.

Mem u Zin, De wreşe Abdi gibi Kürt efsanelerini yapmayı düşünüyor musunuz?

Mem u Zin çok güzel bir müzikal olabilir. Aynı zamanda Dim Dim hikâyesi de çok güzel bir müzikal olabilir. Ama Dim Dim ile Troya çok benziyor. Troya'yı yapınca Dim Dim'i yapma şansımızı kaybettik biraz. Ama Mem u Zin olabilir. İleride düşünebiliriz.

Film çekmeyi düşünür müsünüz?

Bizim evde o işlerle Yılmaz ilgilenir.

Bu işi ne kadar yapmayı düşünüyorsunuz? İleride Atlas'a devredebilir misiniz?

Atlas'a devretmek meselesi başka ama ben başka bir şey yapamam. Ömrümün sonuna kadar bunu yapacağım. Başka bir şey, ne yapabilirim ki? Belki gazetecilik? Dönersem ve kabul edilirse Taraf’ta muhabir olabilirim.

28.11.2009

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0