CHP'li Kuzu: Temel çalışma ilkemiz ‘şiddetsiz iletişim'

01 Aralık 2018 14:06  

 

CHP'li Kuzu: Temel çalışma ilkemiz ‘şiddetsiz iletişim'

2019’un Mart ayında yapılacak yerel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi’nden Selçuk Belediye Başkanlığı için aday adayı olan Mehmet Kuzu ile söyleştik.

CİHAN SAMGAR / İZ GAZETE - 1986, İzmir doğumlu Mehmet Kuzu, Selçuk için yola çıktı. İzmir Atatürk Lisesi’nde aldığı eğitimi, ODTÜ İstatistik Bölümü’nde sürdüren Kuzu, yaklaşık iki yıl kadar İsviçre’nin Lozan şehrinde yaşadı. Yaşamda mutluluğun temelinde insanlar arasındaki ilişkiler ve dayanışma kültürü olduğunu savunan genç aday, bugüne kadar pek çok sivil toplum örgütünün kuruluşunda ve yönetiminde yer aldı. Sayısız uluslararası eğitim ve çalışma ziyaretlerinin yanında, Avrupa Konseyi’nin 2014 Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nde Türkiye’yi temsil eden ilk genç delege oldu. Belediyelerde çalıştığı dönemde kooperatifçilik hareketine dahil oldu ve 2015’te kurulan Genç İşi Kooperatif’in kurucuları arasında yer aldı. 2016’da Şirince Türetim Derneği’nin kurulmasına öncülük ederek 2014 yerel seçimleri öncesinde kapatılan köylerin yaşadıkları sorunları gün yüzüne çıkarmaya başladı...

İşte CHP’den Selçuk Belediye Başkanlığı’na aday adayı olan Mehmet Kuzu ile yaptığımız keyifli sohbet:

‘BELEDİYE BAŞKANININ TEMEL İKİ GÖREVİ PERSONEL VE BÜTÇE YÖNETİMİDİR’

Neden Belediye Başkanı olmak istiyorsunuz?

Belediyeler, toplumsal dönüşüm için önemli araçlar. Bir belediye, hizmet üretme biçimiyle halkın refah düzeyini artırırken o kentte kültürel birikimin çoğalmasına da öncülük eder. Geleneksel belediyecilik anlayışını, bilgi çağının nitelikleriyle buluşturmak zorundayız. Belediyelerde dijital dönüşüme, teknolojinin kent ve katılım alanında kullanılmasına ihtiyaç var. Belediye Başkanının temel iki görevi personel yönetimi ve bütçe yönetimidir. Gerek şiddetsiz iletişim ve sosyokrasi deneyimlerim, gerekse de finans ve muhasebe alanlarındaki birikimlerin beni böyle bir sürece getirdi. Belediyeler iyi yönetildiklerinde kalkınma ve gelişmeden söz etmemiz gayet mümkün olabilir. İyi bir Belediye Başkanının olmazsa olmazı yönetimsel becerileridir. Bu becerilerin büyük bir kısmının doğuştan geldiğine inanmakla birlikte yaşamdaki deneyimlerin de inanılmaz katkıları var. Sivil toplum örgütlerinde gönüllülük ve yöneticilik deneyimleri, uluslararası alanlardaki çalışmaları takip etmek ve bu çalışmalara etkin katılım sağlamak bu işin püf noktaları.

‘KENTTE EŞİTSİZLER ARASINDA DENGEYİ BULMAK STK’LARIN VE BELEDİYELERİN GÖREVİDİR’

Bugüne kadar Belediyecilik üzerine ne gibi çalışmalarınız oldu?

Belediyelerle yakın tanışıklığım Ankara’da oldu. ODTÜ Mezunları Derneği bünyesinde oluşturduğumuz “Ankara Gönüllü Takımı” çalışmalarıyla ilgili olarak Yenimahalle Belediyesi ve Çankaya Belediyesi ile işbirliği yapmıştık. O dönemde Yenimahalle Belediye Başkanımız Fethi Yaşar’ın ilk dönemiydi, Çankaya Belediyesi’nde ise Bülent Tanık Başkanımızla projeyi başlattık, Alper Taşdelen Başkanımızla sürdürüyoruz. Çalışmalarımız eğitime yönelikti ve hatta Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu ile kendileri göreve gelmeden önce ODTÜ Mezunları Derneği’ndeki bir söyleşi de gecekondularda başlayacak eğitim hareketi üzerine sohbet etme olanağımız da olmuştu. Üniversite öğrencilerinin gönüllü katılımıyla toplumsal sorunlara çözüm bulmak mümkün. Kentte eşitsizler arasında dengeyi bulmaya çalışmak sivil toplum örgütleri ve belediyelerin görevidir. Belki de kısaca Belediye Başkanının elinde bir terazi olduğunu ve her hareketinde, hizmetinde dengeyi bulmaya doğru adım atmaya çalışılması gerektiğini söyleyebilirim. Belediyelerle çalışmak benim ufkumu genişletti ve bu şekilde yerel yönetimlerin çalışmalarını daha yakından takip etmeye başladık. Tarihimizdeki iyi belediyecilik uygulamalarını inceledim. Ankara Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi bölümünde başladığım yüksek lisans eğitimim sırasında kent ve çevre politikaları üzerine dersler aldım ve değerli akademisyenlerle tanıştım. Daha sonra 2013’te Seferihisar Belediye Başkanımız Tunç Soyer’in çağrısıyla İzmir’e döndüm ve Seferihisar Belediyesi’nde çalışmaya başladım. 2014 yerel seçimleri sırasında Seferihisar CHP İlçe Örgütümüzle birlikte seçim koordinasyonunu yürüttük, 250 parti üyemizle, iki ayda 9000 ev ziyareti yaptık. Tüm bu çalışmayı da gün gün raporlayıp çözümlemelerini yaptık. Belediyedeki çalışmalarımızı destekleyen muazzam bir veri kaynağı üretmiş olduk. Seferihisar Sokak Örgütlenmesi sayesinde sorunlar noktasal tespit edildi ve çözümler üretildi. 2014 yerel seçimleri sonrasında Selçuk Belediyesi’ne de danışmanlık yapmaya başladım. Avrupa Birliği’nin ve İzmir Kalkınma Ajansı’nın programlarına yönelik hibe projeleri hazırladık, belediye bünyesinde bir proje yönetim birimi oluşması için eğitimler düzenledik. Ocak 2015’te Konak Belediyesi’nde tam zamanlı olarak çalışmaya başladım. Konak Kent Konseyi Genel Sekreterliğini yaklaşık iki yıl yürüttüm. Bu süreçte özellikle kent ve katılım konusunda epey deneyim biriktirdim. Dernekler, vakıflar, sendikalar ve kooperatifler işbirliği ile projeler geliştirdik. Konak’taki görevim Dış İlişkiler Müdürlüğü bünyesinde devam etti. ‘Gelecek Eğitimde, Eğitim Konak’ta’ projesinin koordinatörü olarak Kadifekale ve Tepecik semtlerinde kadın istihdamına yönelik mesleki eğitim çalışmaları yürüttük. Olanakları kısıtlı bu bölgelerde çalışmak belediyeciliğin yüzleşmesi gerektiği anlar diye düşünüyorum. Öyle ki sosyal projeler için bulunuyor olsak da altyapı, sokak, kaldırım ve temizlik gibi pek çok konuda yurttaşlarımızın gereksinimlerine yönelik çalışma yaptık. Bu süreç beni belediyecilik anlamında yoğurdu diyebilirim. Kadifekale’de bulunan yaklaşık 36 mahallede, sokak sokak çalışma yapmasaydım bugün aday olma cesaretini gösteremezdim. Bu nedenle, beni cesaretlendiren ve genç olmama rağmen güvenini esirgemeyen Konak Belediye Başkanımız Sema Pekdaş’a kendimi borçlu hissediyorum. Başkanımızın beni attığı okyanuslar sayesinde bugün böyle bir maceraya atıldım. Son olarak, kooperatifçilik çalışmalarımızdan söz edebilirim. Yerel yönetimlere yönelik olarak sosyal kooperatifçilik eğitimleri veriyorum, proje yönetimi, takım çalışması ve iletişim çalışmaları ile birlikte kooperatiflerde dayanışma ortamının sağlanması, sürdürülebilir ve finans konularında çalışmalarım oluyor.

Selçuk’ta mevcut durum nedir? Ne gibi planlarınız var?

Selçuk, İzmir’in en nadide ilçelerinden biri. İzmir turizminin %80’i Selçuk’ta gerçekleşiyor, Efes, Meryemana, Şirince turizmin üç sac ayağını oluşturuyor. Aynı zamanda köylerimiz de turizm merkezi olma potansiyeline sahip. Çamlık, Gökçealan ve Zeytinköy göz kamaştıran doğal ve kültürel mirasa sahip yerler. Selçuk aynı zamanda bir tarım ilçesidir. Selçuk’ta üretilen meyve çeşitliliği tarımı güçlü kılıyor. Şeftali, ayva, zeytin ve üzüm önde gelen tarımsal ürünler. İncir, mandalina ve ceviz de ürünlerimiz arasında. Selçuk’ta son yıllarda arıcılık önem kazanmaya başladı. Kısaca turizm ve tarım merkezi olan bir ilçemiz var. Selçuk’u yönetmek ise çok kolay. Çünkü nüfusun %82’si şehir merkezinde yaşıyor. Tüm bu alanı yürüyerek ya da bisikletle rahatlıkla gezebiliriz. Selçuk merkezi engebeli değil, düz sokaklardan oluşuyor. Selçuk’un deniz kenarında olduğunu çoğu kişi bilmez. Pamucak, Ege’nin en uzun sahillerinden biri, bizim oteller bölgemiz.

‘SEÇİM 2014’TE DEĞİL, 2009’DA KAYBEDİLMİŞ’

Selçuk, 1980’lerden bu yana sosyal demokrat bakış açısıyla yönetilmiş bir yer. Ne olduysa 2014 yerel seçimlerinde Belediye Başkanlığı 13 oyla kaybedildi. Hal böyle olunca CHP’yi oluşturan herkesin özeleştiri yapması ve bu durumu düzeltmek için sorumluluk alması gerekiyor. Özeleştiri yaptıktan sonra birikimlerin de ışığında daha fazla sorumluluk alabileceğimi düşündüm. İlk adımda seçim sonuçlarının analizini yaptım. 1984’ten bugüne kadar olan tüm yerel seçim sonuçlarını oy sayılarını baz alarak inceledim. Sonuç olarak seçimlerin 2014’te değil, 2009’da kaybedilmiş olduğunu fark ettim. Çünkü 2004’ten 2009’a geçiş sırasında seçmen eğilimine baktığımızda acı tabloyu görebiliyoruz. O günlerden bugünlere gelene kadar Selçuk’taki siyasi gruplaşmaları incelediğimde de genç, dinamik ve yeni bir adayın bütünleşmeyi kolaylıkla sağlayabileceğini düşündüm. Çünkü benzer şeyleri yaparak farklı sonuçlar elde edemeyiz. Bambaşka bir bakış açısına, kucaklayıcı ve diyalog kültürünü öne çıkaracak yaklaşıma ihtiyaç var. Bütünleşme ve dayanışma ancak bu şekilde sağlanabilir. Tüm bu ihtiyaçları temel alarak “Kooperatif Belediyecilik” programını geliştirdim. Bu zamana kadar elde ettiğim akademik, siyasi ve sosyal deneyimlerin ürünü ortaya çıktı.

Kooperatif Belediyecilik deyince ne anlamalıyız?

Belediyelerin temel görevlerini konuştuk. İletişim, dayanışma ve katılım esas görevler, aynı zamanda yaşayanların refah düzeyini artırmak, şehrin ekonomik gücünü yükseltmek gerekiyor. Kooperatifler ekonomik örgütlenme modeli olarak tüm belediye hizmetlerinin sunumunda bir yapısal araç olarak kullanılabilir. Sivil toplum örgütleri desteğiyle mahalle kooperatifleri oluşturulur ve tüketim ihtiyaçları kolektif olarak giderilir. Turizm politikalarının uygulanmasında, tanıtım harcamalarının verimli hale getirilmesinde turizmle ilgili kuruluşları içeren bir Turizm Geliştirme Kooperatifi tüzel kişiler ortaklığında kurulabilir. Hizmet ve Dayanışma Kooperatifi ile işsiz gençlerin yeterliliklerine göre sınıflandırılarak iş bulma süreçlerine rehberlik edilir, iş alanları yaratılır. Kadın Kooperatifi ile belediyeye ait işletmelerde kadınların istihdama katılımı sağlanır, yiyecek-içecek alanında, hediyelik eşya üretiminde kadınlar rol alabilir. Belediyeler bu saydığım hizmetleri hâlihazırda yapıyor ancak uygulamaların kalıcı hale gelmesi, istihdama dönüşmesi için kooperatiflere ihtiyaç var. Tüm bu seçenekleri çoğaltmamız mümkün. Kooperatif Belediyecilik, dayanışmayı kurallara bağlayan yapısal bir form. Birlikte yönetim ve katılım söylemlerini kooperatifçilik ile somutlaştırabiliyoruz.

Selçuk’un bugünlerde karşı karşıya olduğu en önemli sorun nedir?

Selçuk’un şu an en büyük sorunu siyasi çekişmelerin kurbanı olmasıdır. Şu an ön planda olan tüm siyasi partilerin içinde çatışmalı durumlar var. 2014 öncesinde CHP’de çok yoğun tartışmalar oldu. Bu tür durumların geride kalmasını umarım. Çünkü siyasi çekişmeler hangi parti içinde olursa olsun Selçuk’a zarar veriyor. Belediyecilikte genel siyasetin taklidini yaparsak hep birlikte kaybederiz. Yerel siyasetin tarzını doğru belirlemeliyiz. Yerel siyasette ne siyasi partiler arasında ne de siyasi partilerin kendi içinde ötekileştirici ve çatışmacı bir üslubu kabul etmiyorum. Bunun için temel çalışma ilkemiz “şiddetsiz iletişim” olacak, tüm belediye personeli bu eğitimleri alacak. Partimiz içinde de sosyokrasi olsun istiyorum. Belediye-örgüt ilişkisini sağlıklı hale getirmek için uzlaşı yöntemiyle karar almalıyız. Selçuk’un belediyecilik anlamında en büyük sorunu ise içine düştüğü borç batağıdır. Şu an Selçuk Belediyesi’nin açıkladığı rapora göre borç 60 milyona dayanmış durumda. Bir de söylemeden geçemeyeceğim, bizim şehrin ortasında bir “baraj gölü” oluştu. İZBAN’ın geçiş noktasında yapılan Şirince Alt Geçici her yağmur yağdığında adeta bir baraja dönüşüyor. Yangına körükle gitmeyi sevmem. Alt geçit yapıldıktan sonraki ilk yağmurdan sonra bu sorun ortaya çıktı. Suyun tahliyesini yapacak motorların çalışmadığı söylendi. Sorun ilk çıktıktan sonra çözülmesi beklenirdi. Ancak iki yıldır her yağmur yağdığında aynı sorunu yaşamaya devam ediyoruz. Göreve gelirsem, altyapıdaki ilk gündemim bu alan olacak.

Son olarak paylaşmak istediğiniz neler var?

Bu süreci proje çöplüğüne dönüştürmekten kaçınıyorum. Aday adayının görevi partinin yerelde program oluşturmasına katkıda bulunmaktır diye düşünüyorum. Eğer, örgütümüz ve Genel Merkezimiz uygun görürse ve aday gösterilirsem tüm diğer aday adayı arkadaşlarımın da fikirlerini alıp ortaya koyduğumuz programı geliştireceğim. CHP Selçuk İlçe Örgütümüzün de katkısıyla projelerimizi ortak akılla geliştireceğiz ve halkımızla paylaşacağız. Bu süreci olabildiğince şeffaf ve paylaşımcı geçirmeye özen gösteriyorum. Önerdiğim programdan gerek duyan herkesin yararlanması beni mutlu eder.

izgazete.net

28.11.2018

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0