Buz evine dön - Deniz Sipahi

21 Haziran 2011 00:06  

 

Buz evine dön - Deniz Sipahi

Bilirim...
Köpek sevgisi çok güçlü bir duygudur.
Elinizi vermiş, patisiyle cevap vermişse... Başını okşayıp, sizinle oyun oynadıysa... Evinizin koridorundan bir kafasını gösterip içeri girdiyse... Baş koltuğu kendine seçip oturmuşsa... O artık evin bir ferdi olmuştur. Evin çocuğu gibi...
Şımarık, oyuncu, koruyucu... Ama hep sevimli, çoğu zaman da vazgeçilmez... Ve önemli bir dost... Hatta yeri gelir; yıllarca beraber olduğunuz bir arkadaşınızdan, yakınınızdan bile daha dost...
Bilirim...
Bir fotoğraf çektireceksiniz... O evin çocukları, komşuları, akrabaları kadar o can dostunuzu da fotoğraf karenize almak istersiniz. Zaten siz almasanız da ne yapar eder, o karenin içinde bir yer bulur kendine...
Bilirim...
En sıkıntılı, en zor gecelerde bile hiç kimse olmasa bile o sizin yanınızda olur. “Git...” deseniz de gözlerinizin içine bakar, nefesinizi kontrol eder, oturuşunuza bakar... Ve sizi bir an olsun bile yalnız bırakmaz.
Bilirim...
En neşeli anlarınızda da oralardadır. Odada ya da bahçede... Gözlerini ayırmaz; uykuda olduğunu zannettiğiniz zamanlarda bile o sizi takip etmeyi hiç bırakmaz.
Bilirim...
O köpek yaşlandığında; artık sonsuza gözlerini kapatacağı günler yaklaştığında evdekilerin sıkıntılarını, telaşlarını... Tanıdık, bildik, alışıldık dostun uğurlanması o kadar zordur ki... Evin bir ferdi eksilmiş gibidir... Bir yenisini almak bile o dostu asla unutturmaz...
* * *
Ya kaybolduğunda... Sizin için sabaha kadar gözlerini yummayan, dikkatini bir dakika bile bozmayan, siz uyanana kadar uyumayan o dost için bu sefer sizin bekleyişiniz başlar.
Gazeteci dostumuz Selim Türsen ve eşi Nilgün Türsen de günlerdir; Husky yani Sibirya kurdu olarak bilinen köpekleri Buz’u bekliyor.
Selim Türsen, geçen hafta başı her zaman olduğu gibi sabah 7’de evin diğer dostu Sophie ve Buz’la birlikte Urla Kekliktepe’deki evlerinden çıktılar.
Buz, koşturdu; Sophie’yle şakalaştı. Selim’in etrafından defalarca döndü dolaştı; alışık alanda kendi parkurunu tamamlamak için uzaklaştı.
Selim yürüyüşünü bitirdi ve Sophie’yle eve döndü.
Buz; Urla Kekliktepe’ye alışmıştı. Gezinir, oynar, tanıdık evlere uğrar, tekrar yuvasına dönerdi.
Selim Türsen de o gönül rahatlığıyla işe geldi.
Öğleden sonra Nilgün Türsen’den telefon geldiğinde de telaşlanıp hemen eve koşuverdi.
O günden beri Türsen’ler kadar biz de meraktayız.
Buz; kibar, oyuncu, ancak inatçı ve haylazdı. Neşeliydi; hem Türsen’lere, hem komşularına, hem de bizim gibi kendisiyle vakit geçirmiş kişilere bağlıydı. Zekiydi, sakindi, geçinmesi kolaydı. Çocuklara karşı sabırlıydı. Herkesi sevdiğinden bekçi köpeği bile değildi.
Mavi gözlü, siyah beyaz Sibirya kurduydu. Dediğim gibi ilk başta korkutucu gelirdi, ama bir çocuk kadar ürkekti. Erkekti, altı yaşındaydı. Çapkınlık nedeniyle başka köpeklerle bir kavga sırasında kulağının yarısı kopmuştu.
Türsen’ler, beş yıl önce Büyükşehir Belediyesi’nin Pınarbaşı’ndaki hayvan barınağından Buz’u almıştı.
Özetle...
Ben köpek sevgisinin ne olduğunu bilirim.
Türsen’ler; Buz’u bekliyor.
Elbette biz de...
Buz evine dön...

Hürriyet Ege/19.06.2011

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0