Bitmeyen niþanlýlýk: PKK ve Türk solu - Cengiz ALÐAN

18 Ocak 2018 18:42  

 

Bitmeyen niþanlýlýk: PKK ve Türk solu - Cengiz ALÐAN

Sol, PKK’nýn kitleselliðini, PKK da solun Batý’ya giriþ anahtarý olan sekülerliðini seviyor. Türk solu ile PKK arasýndaki bu uzatmalý niþanlýlýk, bütün karanlýk geçmiþine raðmen sürecektir çünkü her ikisinin de kanýta ihtiyacý var...

Türk sosyalist solu ile PKK arasýndaki 40 yýlý aþan iliþki, daima iniþli çýkýþlý olmuþtur. PKK'nýn kurulduðu 1970'ler, ayný zamanda, bütün dünyada 68 hareketinin yayýldýðý, sosyalizm rüzgârlarýnýn estiði yýllardý. Marks, Lenin, Stalin, Mao gibi sosyalist liderlerin kitaplarýnýn Türkçeye çevrilip dolaþýma giriþi de bu yýllarda oldu.

Sovyetler Birliði'nin (SSCB) gücünün zirvesinde olduðu o yýllarda, 68 rüzgârýyla giderek büyüyen sosyalist akýmlar SSCB, Çin yahut Arnavutluk modellerinden birini benimsiyor ve buna göre örgütleniyordu. Küba'da Batista rejimini, Vietnam'da ABD emperyalizmini "yenerek" iktidara gelen gerilla hareketleri de dünyanýn baþka bölgelerinde yer alan sosyalist akýmlara ilham kaynaðý oluyordu. Kimi gruplar "kýrlardan þehirleri kuþatmak" üzere "uzun süreli halk savaþý" stratejisini benimserken kimi gruplar da "þehir gerillasý" ve "politikleþmiþ askeri savaþ stratejisi"ni benimseyerek silahlý propaganda birlikleri kurup eylemler yapýyordu. PKK da Vietnam'ýn "uzun süreli halk savaþý" yöntemini benimsemiþ gruplardandý. Bu yöntem; stratejik savunma, stratejik denge, stratejik saldýrý diye adlandýrýlan üç aþamadan oluþuyordu ve Abdullah Öcalan'ýn yakalandýðý 1999 yýlýna kadar bu model denendi.

PKK da uzun yýllar Türk solunun temel önermelerini, sembollerini, sloganlarýný kullandý. Sadece kuruluþ yýllarýnda deðil 1980 darbesi sonrasý ittifak arayýþlarýnda, karanlýk 90'larda, "sosyalist Kürdistan" fikrini býrakýp "demokratik özerklik" tezini ileri sürdükleri 2000'lerde de sol ile temas halinde oldu ancak baþtan itibaren PKK ile sol arasýndaki iliþkiyi domine eden olgunun "Kürt kimliði" olduðunu söyleyebiliriz. Hem Türk solu hem de PKK sosyalist bir dünya düzeni hedefliyor ve proletarya diktatörlüðü kurma gayesi taþýyor olsa da, PKK esasen "baðýmsýz, birleþik bir Kürdistan" talep ediyordu. Türk solunun dönemin anti ABD rüzgârýna uygun olarak seslendirdiði "Baðýmsýz Türkiye" sloganý "emperyalizmden baðýmsýzlýk" anlamýna gelirken, PKK'nýn talep ettiði baðýmsýzlýk "Türkiye'den baðýmsýzlýk" idi. Ayrýþma burada baþlýyordu.

Esasen, Türk solunun en kitlesel dönemi olan 60 ve 70'li yýllarda, sosyalist hareket tartýþmalarý içerisinde "Kürt sorunu" diye bir konu (týpký Alevi sorunu, kadýn sorunu, çevre sorunu vb gibi) yer almýyordu. Herkes devrimin kapitalizmi yýkýp bütün sorunlarý bir defada halledeceðine inandýðý için sadece devrimin hangi yolla yapýlmasý gerektiðini tartýþýyordu. Bu durum ayný zamanda, Türk solunun genelde Kürt siyasi hareketlerine, özelde ise PKK'ya her zaman yukarýdan bakan "büyük abi" tavrýnýn da temel nedenini oluþturuyordu. Buna raðmen sadece PKK deðil, o yýllarda kurulan 9-10 civarý Kürt örgütü de önceleri "çareyi" sol örgütler içinde aramýþ ancak Kürt kimliðine duyarlý bir yapý bulamadýklarý için her biri ayrý örgütler kurmuþlardýr. Bu iliþkinin nasýl geliþtiðini kavramak için Öcalan'ýn kiþisel hikâyesiyle örgütün kuruluþuna bakmak gerekiyor.

Öcalan, Türkiye'nin büyük bir siyasi kargaþa döneminden geçtiði 1960'larýn sonunda memur olarak Ýstanbul'a gitti. Siyasi kimliði hakkýnda henüz kesin bir yargýsý yoktu. "Kürt sorunu" diye bir þeyi yeni fark ediyor, ABD emperyalizmine karþý geliþen sol/sosyalist gençlik hareketlerinden etkileniyordu.

1965'te Türkiye Kürdistan Demokratik Partisi (TKDP) kurulmuþtu. Þerafettin Elçi sonralarý "TKDP, Barzani hareketine destek olmayý milli bir görev saymýþtýr" diyecekti. Yani Kürt milli kimliðini öne çýkaran bir çizgideydi. Ancak Kürt gençler daha çok TÝP'in üniversitelerde yayýlan sol fikirlerinin etkisi altýndaydý.

TKDP'nin 1966'da öldürülen genel sekreteri Faik Bucak, Güneydoðulu zengin, toprak sahibi bir ailedendi. Oysa TÝP dünyayý egemen sýnýflar-ezilen sýnýflar ekseninde tanýmlýyor, klasik sosyalist fikirler etrafýnda örgütleniyordu. Kürt gençler ise kültürel haklarý için mücadeleyi ancak sol içinde sürdürebileceklerine inanýyorlardý. Örneðin, siyasete TÝP içinde baþlayan Kemal Burkay; "O zamanlar ayrý bir örgüte sahip olmayý düþünmedik. Türkiye'de deðiþim yaratmak ve demokrasiye, Kürt haklarýna kavuþmak, iki halkýn birlikte çalýþmasýna baðlýydý. Türkiye solunun hakiki bir Kürt programýna sahip olmadýðýný ancak zaman içinde anladýk" diyecekti.

Siyasallaþmanýn baþlangýcý

1960'larýn sonunda, sol gruplar büyük gösteriler, sendikalar grevler düzenliyor, iþçi hareketleri ise kitleselleþiyordu. TÝP'in içinden çýkan bazý gençler de silahlý örgütler kurarak þiddet eylemlerine baþvurmaya baþlamýþlardý. Öcalan gibi, Mahir Çayan, Deniz Gezmiþ, Ýbrahim Kaypakkaya da bu dönemin ürünleriydi. Gençler Küba ve Vietnam direniþlerinden de etkilenerek Lübnan'daki Filistin kamplarýnda silahlý eðitimden geçip Türkiye'ye döndü. Artýk banka soymalar, adam kaçýrmalar, insan öldürmeler devri baþlamýþtý. Sað-sol çatýþmasýnýn da ortaya çýktýðý bu dönem 1971 muhtýrasýyla kapandý. Solcu illegal örgüt liderleri öldürüldü, tutuklandý, idam edildi. TÝP kapatýldý. Kaçabilenler Avrupa'ya sýðýndý. Ayný sýralarda Kürt öðrenci ve aydýnlarý da Devrimci Doðu Kültür Ocaklarý'ný (DDKO) kurdu. Kürtleri ilgilendiren sosyal ve kültürel konularý ele alma niyetindeydiler. Ýsimlerinde Kürt yerine "Doðu" ifadesini kullanmalarý da devletin gadrine karþý alýnmýþ bir önlemdi ama yeterli olmadý. 1970 sonunda grup liderleri tutuklandý. Bütün bunlar olurken Öcalan, Ýstanbul'da üniversite sýnavlarýna hazýrlanan, 20'li yaþlarýnýn baþýnda bir tapu kadastro memuruydu. Siyasi atmosferden etkileniyor ama henüz siyasetin içinde yer almýyordu. Ankara'ya taþýndý ve Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne yazýldý. Öcalan'ýn asýl siyasallaþmasýnýn bu dönemde gerçekleþtiði söylenebilir.

Mahir Çayan ve arkadaþlarýnýn öldürülmesinin protesto eylemine Öcalan da katýlmýþ ve tutuklanmýþtý. Gönderildiði Mamak Askeri Cezaevi, muhtýradan sonra tutuklanan sol öðrenci liderleriyle doluydu. Burada kaldýðý yedi ay boyunca Marksizm-Leninizm ve sosyalizm üzerine yayýnlar okudu. Sol gruplarýn devrimin tek yolunun silahlý mücadele olduðu hakkýndaki fikirlerini izledikçe kendi grubunu kurmayý düþünmeye baþladý. Sonralarý; "Cezaevi benim için siyasal mücadeleye atýlmada bir okul oldu", "Bu benim profesyonel devrimciye dönüþmeye baþladýðým dönemdi" gibi ifadeler kullanmýþtýr. Öte yandan askerî müdahale, ordunun istediði sonucu vermemiþti. 1974 affýyla cezaevinden çýkan ve yurtdýþý sürgününden dönen solcular eski ve yeni örgütlerde tekrar bir araya geldiler. Üstelik artýk daha radikal ve kalabalýklardý. Dev-Yol, Dev-Sol, Kurtuluþ gibi daha kitlesel örgütler kuruldu. Yurtdýþýna kaçan Kürt militanlar da orada silahlý gruplarla tanýþmýþ, yeni fikirlerle dönmüþlerdi. Öcalan artýk "Kürtlerin Türk sömürgeciliðinden kurtuluþu için silahlý mücadele baþlatmasý gerektiðini" savunan bir radikaldi. 1975'te 15 kadar arkadaþýyla, Ankara Dikmen'de yaptýðý toplantýnýn ardýndan üniversiteyi býrakýp "baðýmsýz Kürt devleti" için mücadele edecek Marksist-Leninist bir grup kurmaya, bunu da Güneydoðu'ya taþýmaya karar verdiler. Öcalan orada diðer Kürt örgütlerinin önde gelenlerini, kendi örgütüne katabileceðini umuyordu ama hiçbir þekilde katýlým saðlayamadý. Örneðin, Kürdistan Sosyalist Partisi'ni (PSK) kuran Kemal Burkay ona hem þüpheyle yaklaþýyor hem de silahlý mücadeleye karþý çýkýyordu. Kawa adlý örgütün kurucularýndan Ahmet Zeki Okçuoðlu da Öcalan'ý "Kürt tarihiyle ilgili hiçbir þey bilmemekle" suçluyordu.

Bu arada Irak'ta, Barzani hareketi büyük bir darbe almýþ, Molla Barzani partiyi oðullarýna devredip yurtdýþýna gitmiþti. Barzani'yi feodal Kürt toplumundan kopamayan, baðýmsýzlýk yerine özerklikle yetinen, pasif biri olmakla suçlayan Öcalan, Kürt gençlerden taraftar toplamaya baþladý. Büyük toprak sahiplerinin ve aþiret liderlerinin "Kürtlerin kurtuluþu" yolunda "baskýcý Türk devletinin iþbirlikçileri" olduðu propagandasý yapýyordu. Kawa, PSK, DDKD gibi Kürt gruplar "iþbirlikçi hainler", onlar ise "Kürdistan Devrimcileri"ydiler. Bütün "baðýmsýz Kürdistan" retoriklerine ve savaþ çaðrýlarýna raðmen grup, 1970'lerin ikinci yarýsýný faaliyet alanýndaki diðer örgütlere karþý savaþarak geçirdi. Kendi alanlarýna giren her gruba saldýrdýlar. 1920 ve 30'larýn Stalinist tek parti diktatörlüðününkine benzer bir þiddet uyguluyorlardý.

Sol ve PKK'nýn iþbirliði

28 Kasým 1978'de, Diyarbakýr'ýn Fis köyünde PKK kuruldu. Kuruluþ ilanýný daha sonra "ses getirecek büyük bir eylem" ile yapmaya karar verdiler. Sekiz ay sonra, devlete sadýk olan Bucak aþireti lideri ve ayný zamanda milletvekili olan Mehmet Celal Bucak'a suikast giriþimiyle "resmî" kuruluþ ilan ettiler. Daðýttýklarý bildiride hem baðýmsýz Kürdistan'dan hem sömürgecilikten hem de proletarya enternasyonalizminden söz ediyorlardý. Bu esnada Türkiye koþar adým askeri darbeye doðru ilerliyor, ekonomik ve siyasi kriz derinleþiyordu. 1975-80 arasý dört koalisyon hükümeti kuruldu ve yýkýldý. Üniversiteler yasadýþý silahlý örgüt (40 kadar sol örgüt vardý) mensuplarý dýþýnda kimsenin giremediði yerlere dönüþmüþtü. Ülkücü gruplar da sol örgütlerle çarpýþýyordu. 1 Mayýs 1977 Taksim, 16 Mart 1978 Ýstanbul Üniversitesi önünde bombalý katliam ve Maraþ katliamý gibi kitlesel ölümlü vakalar artýyordu. Darbeye bir yýl kala, sokakta her gün yaklaþýk 20 kiþi çatýþmalarda ölüyordu. Öcalan Temmuz 1979'da Suriye'ye kaçtý.

1980 darbesiyle Türk solu neredeyse tamamen daðýlýrken, PKK, merkezinin Suriye'de olmasýnýn da avantajýyla güç toplamaya devam etti. 1984'teki Eruh-Þemdinli baskýnlarýyla da adýný duyurdu. 1989-91'de Doðu Bloku ve SSCB yýkýlýnca Türk solunun ideolojik krizi de açýða çýktý. 70'lerin silahlý örgütlerinden geriye kalanlar birleþip legal siyasi partiler kurdu. Bazý gruplar ise illegal silahlý faaliyete yeniden baþladý. O güne kadar devletin gözünde "bir avuç çapulcu" olan "Apocular" 1990'larda devlete ve sivillere yönelik kanlý terör saldýrýlarýný zirveye taþýdý. Bu dönemde Türk solundan bazý gruplarla çatýþmalar da yaþýyorlardý. Örneðin, Dersim kýrsalýnda bazý TDKP üyelerini öldürmüþlerdi. Üniversitelerde ise Ýþçi Partisi, Dev-Sol, TKP gibi bazý gruplarla zaman zaman çatýþýyorlardý. Baþka sol gruplarla ise iþbirliði yapýyorlardý. Yasal partileri de meclise girebilmek için sol ittifaklar arýyordu.

2000 ve 2010'lu yýllar ise, kanaatimce Türk solunun artýk esamisinin okunmadýðý, toplumda bir karþýlýðýnýn kalmadýðý, gelecek vaat etmekten uzak, butik örgütlerden oluþan, marjinal bir kültürel figüre dönüþtüðü yýllardýr. PKK, yaslandýðý geniþ Kürt taban bütün solun toplamýndan kat be kat büyük ve etkili olmasýna raðmen, Türk solu ile yakýn iþbirliðini halen sürdürüyor. Örneðin, Türk solunun küçük illegal örgütlerinden MLKP'ye HDP eþbaþkanlýðý hediye ediyor. Sol örgütlerde yetiþmiþ kadrolarý partisi aracýlýðýyla milletvekili yapýyor, parti yönetimine alýyor. STK, dernek, sendika vb. kuruluþlarda önemli pozisyonlar veriyor. Suriye iç savaþýnda elde ettiði alan hâkimiyetine de solu ortak ediyor. Örneðin, kimsenin adlarýný bile bilmediði, ufak tefek illegal sol örgütlerle birlikte "Halklarýn Birleþik Devrim Hareketi" adlý bir oluþum kuruyor. Akademi, medya ve sivil toplum alanýnda da aðýrlýklý olarak sol grup ve kiþilerle iþbirliði yapýyor.

Varlýk sebepleri ortadan kalktýðý için PKK'nýn kuyruðuna takýlan, onun gölgesinde, at oynatan küçük silahlý gruplarý bir yana býrakýrsak; Türk solunun bugün PKK'ya yanaþmasýný anlamak daha kolay. Ýdeolojisi bütün dünyada iflas etmiþ, ütopyasý yýkýlmýþ, tutunacak dalý kalmayýnca, son bir gayretle, bütün siyasetini "yaþam tarzý" denilen, içeriði belirsiz bir malzemeyi canhýraþ savunmaya hapsetmiþlerden bahsediyoruz nihayetinde. Hazýr uluslararasý desteði olan, birkaç milyon oy alabilen, Batý'nýn da parlattýðý, üstelik silahlý külahlý olduðu için yýllardýr hükümetleri zora sokabilen bir örgüt var. Neden olmasýn?

PKK'nýn sola daðýttýðý primi ise ortak ideolojik köklere baðlamak mümkün ama yetersiz kalýr. PKK bugün, Suriye'de "Rojava Devrimi" diye pazarladýðý yeni bir "ütopya"ya dünyanýn her yerinden militan devþiriyor. Batý kamuoyunda sempatiyle karþýlanan pek çok kimliði saflarýna çekiyor. Sempatiyle karþýlanan baþat kimlik ise tabii ki "sekülerlik." Eh, onun Türkiye'deki "sahibi" de belli.

Sözün kýsasý sol PKK'nýn kitleselliðini, PKK da solun, Batý'ya giriþ anahtarý olan sekülerliðini seviyor. Türk solu ile PKK arasýndaki bu uzatmalý niþanlýlýk, bütün karanlýk geçmiþe raðmen sürecektir çünkü her ikisinin de kanýta ihtiyacý var.

Cengiz ALÐAN

lacivertdergi.com, Ocak 2018
 

 

 

 

Bu yazýyý Facebook'ta paylaþabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaþ
0