Bir İzmirli'ye daha veda - Deniz Sipahi

21 Şubat 2018 20:59  

 

Bir İzmirli'ye daha veda - Deniz Sipahi

Türkiye’nin gündemini izliyorsunuz.

Siyasetin konuları da ortada, pek değişmiyor.
Nasıl olsa kaldığımız yerden devam ederiz.
O yüzden bugün bir İzmirli’ye veda edelim.
Engin Geçtan’a...
Psikiyatrinin duayeni olarak kabul edilir Geçtan, ama yazar kimliği de benim için hep önemli olmuştu.
“İnsan olmak” kitabı müthişti.
“Hayat” da öyle...
Geçtan’ın, “Dersaadet’te Dans”, “Bir günlük yerim kaldı, ister misiniz?”, “Kırmızı Kitap”, “Kızarmış palamutun kokusu” ve “Tren” adlı romanları vardı.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra psikoloji ve nöroloji dallarında ABD’de New York ve Columbia üniversitelerinde uzmanlığı almıştı. 
Sonra da ODTÜ, Ankara, Boğaziçi ve Marmara üniversitelerinde öğretim üyeliği yapmıştı.
Psikoterapiyi en iyi uygulayanlardan biri olarak bilinir.
Romanlarındaki zenginlik de işte o terapilerden geliyordu.
Geçtan İzmirli idi; üniversiteye kadar İzmir’de okumuştu.
Ve son veda için İzmir’e geliyor.
Vasiyeti üzerine doğup büyüdüğü yerde toprakla buluşacak.

 
Not edip saklanacak bir yorum

Bakın Engin Geçtan ne demiş.

“Dünya ancak insanın onu oluşturduğu biçimiyle bir anlam taşır. Kendisine yarattığı bu dünyada, insan kendi yaşamından sorumludur. Yalnızca eylemleri için değil, eyleme dönüştürmedikleri için de... Dolayısıyla yalnızca yaptıklarımızdan değil, görmezden geldiklerimizin de sorumluluğu bize aittir. Kendimizin yarattığı bir dünyanın kendimizden başka bir temeli olmadığı için yaşanabilecek temelsiz anksiyetesi sürekli kaçındığımız bir duygudur. Özerk davranma, yalnız kalma ya da kararlar verme gibi durumlardan kaçınarak bu duyguyla yüzleşmemeye çalışırız. Kendimizden daha büyük bir kurum; güç, otorite ve mitos arar ya da yaratırız. Ya da Heidegger ve Sartre’ın vurguladıkları gibi daha güçlü bir savunma mekanizması sayesinde dünyamızı sanki bizim yaratımızdan bağımsızmışçasına yaratırız.”
Özet...
Yalnızca yaptıklarımızdan değil, görmezden geldiklerimizin de sorumluluğunun bize ait olduğunu unutmayın...

 
“Ben kimim?” sorusunun 
cevabı ne olabilir

Engin Geçtan’a göre bu soruya “Biz kimiz” diye cevap vererek başlamak gerekiyor.

Ve devam ediyor.

“Biz tarih duygusundan yoksun, dünyayla ilişkimizde yüzeysel bir toplumuz. ‘Bu toplumun belleği yok!’ diye kendimizi eleştiriyoruz, ama nedenini anlamaya çalışmıyoruz. Carl Gustav Jung’un çağdaş düşünceye yaptığı en önemli katkılardan biri ‘kolektif bilinçdışı’ ve ‘arketip’ kavramları. Jung’a göre, insan zihni, onun evrimi tarafından biçimlendirilmiştir. Yani insan, geçmişiyle bağlantılıdır. Ama bu bağlantı, yalnızca kişisel geçmişini değil, ait olduğu toplumun geçmişini ve hatta tüm insanlık evrimini içerir.”
Büyük sorunlarımızın üzerine gittiğimizde çözemeyeceğimiz hiçbir şey yok.
Yeter ki; olaylara bakışımızı değiştirelim, kendimizi sorgulayalım, toplumsal belleğimizi kuvvetlendirelim.

 
Engin Geçtan’dan özlü bir söz

“Kolay ve kendiliğinden akan bir hayatla, ucuza çıkarılmaya çalışılan hayatlar arasında fark var. Buna dikkat etmek gerekiyor. Çünkü o zaman insan çok ağır bedeller ödeyebiliyor...”

 
VASİYET

Çocukluk ve gençlik unutulur mu?
Unutulmaz...
İnsanın doğup büyüdüğü yere dönmesini o yüzden çok iyi anlıyorum.
Hayat bize neler verse de; o yılların değeri bir başka oluyor.
Hayat ne mutluluklar, ne keyifler verse de; o yılların anlamı bir başka oluyor.
İnsan yine dönüp doğduğu yerde sonsuzluğa uğurlanmak istiyor.
Engin Geçtan nurlar içinde olsun.

Deniz Sipahi/hurriyet.com.tr

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz*:
Facebook'ta paylaş
0