Marksizm Günleri 2011
Marksizm Günleri 2011
Eklenme Tarihi: 21.05.2011 13:16
Facebook'ta paylaş
0

Doğan Tarkan, Nabi Yağcı, Murat Belge

Kapitalizm sonrası yaşam bir düş mü? Başka bir dünya mümkün...

 

Yorumlar
22 Mayıs 2011 18:55

Bahattin Seven

Kapitalizmi, daha doğrusu sömürü sistemiyle, özgür-alternatif bir toplum karşılaştırmasını yaparken bazı kriterlerimiz olmalıdır. Bu kriterleri nelerdir, ve neye göre olmalı? Sorusuna yanıt, ancak insanoğlunun sosyal tarihine bakarak yanıt bulmak olanaklı. İnsanlığın sosyal yaşama geçmesi on, on iki bin yıla dayanır. Bu ne demektir. İnsan bir hayvan düzeyinden çıkarak, alet kullanıp, üretim yapması, onun sosyallaşması demektir. Sosyal yaşam, aynı zamanda iş-bölümünü gerekli kılar. Üretim de ihtiyaçlar için için yapılır. İnsanın tek başına başına yaşaması ve tüm ihtiyaçlarını karılaşması olanaksızdır. Bu çaresizliktendir ki, insan sosyal olarak yaşamak zorundadır. Toplu halde yaşamak zorunda olan insanlar, ihityaçlarını karşılamak için de işbölümü yapmak zorundadırlar.
Birinci aşaması işbölümü ve üretim süreci. Biz burada toplumdan bahsediyorsak, toplumun ihtiyaçları farklı ve daha çoktur. Bunların karşılanması içinde iş bölümü zorunludur. Çalışacak durumda olan her toplum üyesi, bir iş yapması yani üretmde bulunması, ortak üretim toplumsal yaşamın getirdiği bir kuraldır. Çalışacak her toplum üyesi, bu kurala uymak zorunluğu kendiliğinden anlaşılır. Yoksa, toplum ahengi bozulur. üretimde bulunan insanlar üretim yapmayan veya üretimden kaçan bir kimse, ürettiğini paylaşmama hakkı doğar. İnsan yaşamak istiyorsa ortak üretime katılması zorunluluğu anlaşılır.
İkinci aşaması ; Üretilenin nasıl bölüşülmesidir? nasıl bölüşülmeli, veya üretilenin toplum üyeleri arasında dağılmasıdır. Basit ilkel toplumda, üretim basit alatlerle yapılıyordu. Toplum üyeleri kendi aralarında doğal bir iş bölümü vardı. avlanmak, mevye ve sebzeleri toplama, besin maddeleri havanın uygun olmadığı zaman (günler) için saklama. Burada herkesin ihtiyacına göre aldığını söylemek, herhalde en doğal olanıdır. İhtiaycına göre olmasaydı, toplum olmazdı. Çünkü, toplumun üyeleri birbirini yerdi. yani kavga ederdi, toplum dağılırdı. Herkesin eşit şekilde, üretimde pay alması en akla yatkın olanı olduğunu söylemek yanlış olmaz. İnsanoğlumun yarattığı en önemli değerler öncelikle adalet ve eşitliktir.
Kuşkusuz, toplum sadece ihtiayçlarını karşılamak için bir arada olmaz. . Doğal güçler ve yabani vahi hayvalar karşısında kendini savunma ve doğal afetlere, iklim değişmekerine karşı daha güvenli yerleri seçemside, birlikte yaşamanın nednelerinden biridir. İster üretim ve ihtiyaçlarının karşılanaması veya güvenlik açısından olsun, insan toplum(sosyal) oalrak yaşamak zorundadır.
Bu ilkel toplumdan tutunda, en son geldiğimiz Yeni Dünya Düzenine(Yeni Dünya Düzensizliği daha doğru) de, benzer bir süreç işler.Ortak üretim, paylaşım ve \"güvenlik\" , sömürü sisteminde paylaşım eşit olamdığı içinde, üretimde en çok payı alanlar, toplumdan üretilenden en az payı alanlar arasında sürekli bir güvensizliğin olması kaçınılmaz. Bu da bakı ve şiddeti zorunlu kılar. Kuşkusuz, bu baskı ve şiddet(terör) devlet tarafından yürütülür.
Eşitsizlik ve adaletsizlik, toplumlar farklılaşamayı beraberinde getirir. az çalışarak, veya hiç çalışmadan toplumun ürettiği mal ve hizmtlerden en fazlasını gasp eden sınıf, büyük çoğunluğun üzertinde bakı ve terörü uygulamak içinde baskı araçlarına ihtiyaç duyar. Polis, Ordu, gzili servisler, adliye, eğitimin azınlık sınıfların çıkarlarını meşrülaştırması içinde en büyük ideolojik silahtır. Bu ideolojik silah olmadan, Ordu, polis ve adaliye işlemez ve görevini yapamaz. ..
İnsanlığın ilk beş altı bin yıllık ilk sosyal hayata geçişini ilkel olarak kabul edersek, daha sonraki yedi, sekiz bin yıl sömürü sistemi olarak geçer. Sadece kapitalizmi ele alıp değerlendirmek eksik ve yanlıştır. Bir bütün olarak sömürü sisteminin sekiz bin ylını değerlendirmeden, \"Sosyalizm\"in yetmiş yılını değerlendirmek hem yanlış hemde ahlaki olmaz.
Sömürü ve baskının başlamasıyla eş zamanlı olarak insanlar başkaldırmışlardır. İsyanlar kanla bastıltıdığını hepimiz tarihten okuyoruz. \"İnsanlık tarihi, aynı zamanda insanoğlunun hayat hikayesidir.\" desek çokta yanlış olmaz. İnsanalr daha mutlu, özgür bir yaşam üsremek için sekiz bin yıldır mücadele ediyorlar. Bun sadece ütopya olarak değerlendirmek, hem yanlış, hende sömürü sisteminin değişmeyeceğini kabul etmektir. Bu anlayış, insan doğasına ve bilimede aykırıdır.
SB yıkılışını değerlendirirken, biraz insaflı ve insanlık tarihine bakmak zorundayız. Birinde sekiz binik sömürü deneyimi ve geçmişi var. Diğerinde alternatif bir toplumu, yaratmanın yetmiş yıllık deneyimi! Kuşkusuz, Sosyalizm Rusya da değilde, Almanya da olsaydı, çok daha farklı ve güçlü olacaktı.. Gerek doğal bilimlerede, TIp, Fizik, Kimya, astronomi, Jeoloji, bilgisayar...tüm bilim dallarında, gerekse sosyal bilimde ilk icatlar eksik ve içinde bir dizi hatayı taşıması doğası gereğidir. Zamanla hatalar ve eksikler gierilir daha iyisine ulaşılır. SB ve diğer Doğu-avrupa ülklerini değerlendirirken bu anlayışla yaklaşılırsa daha doğudur. sekiz bin yıllık sömürü sisteminde insanlar mutlular mı? Kapitalizm sadece toplumları mutsuz etmekle kalmadı. Aynı zamanda doğayıda tahrip etti ve geri dönülmez boyutlarda dünyamız kirlendi. Kürelsel ısınmanın sonuda orta çıkan doğal afeletler, salgın hastalıklar. Birde toplumlarda uyuşmazlığı bunlara eklersek kapitalizmin başarılı olduğunu söylemek kocaman bir yan ve en büyük ahlaksızlıktır...Gelecek yazımda SB dağılmasından sonraki Rusya ve diğer küçük partilerin durumu ve yöneticilerini üstünde duracağım.

Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.