Eklenme Tarihi: 01.01.1970 02:00
Facebook'ta paylaş
0

 

Yorumlar
21 Ağustos 2010 13:09

hurkus

Beni kategorize etme...

Firuz Kutal kutal@kutal.com


TARAF TUTMALARIN BİLE DAYATMACILIKLA BEZENDİĞİ BİR ÜLKENİN İNSANLARIYIZ

Beklentilerimiz çok net, çok güçlü ve her daim durumlara hakimmiş gibi görüntüler sergilemeye çalışıyoruz. Ama ortaya çıkatttığımız tutumlar pek de taraftar toplamıyor. Parlak iddialarımızın inandırıcılığı ancak belli bir camia içerisinde kalıyor. Peki ama kafamızı yastığa koyduğumuzda kendimizi seviyor muyuz? Başkaları üzerinden yaptığımız siyasi söylemleri çok önemserken, kendimizin gerçekten ne istediğine dair ipucları bile sunamıyoruz. Uzaktan bakınca, öyle görünüyor.

Referandumda 'Evet'- 'Hayır' tartışmalarının, aslında sadece iki seçenek olması, her şeyi sivrileştirmeye yetti ve zaten bölünmelerle yaşayan solda yeni bölünmeler yarattı. Bugünlerde Türkiye'de ya o'cu ya da bu'cu olunuyor. O'cuları ve bu'cuları sevmiyorsan 'Boykot'cu oluyorsun ya da 'Çekimser.'... Bu kadar kalsa yine kabulum. 'Yanlış da olsa, doğru da seçimim bu, memlekete hayırlı olsun', diyenseniz, masumsunuz demektir. Olur mu hiç öyle. Gürültü yapmak lazım. Siz zaten ne derseniz deyin, yeriniz önceden belli. Hayır dersen Ergenekoncu sınıfındasın. Evet dersen ya statükocu ya da liberal olmalara dayanırsın. Boykot diyorsan, zaten sorunlarla yüzleşmekten kaçıyorsun...

Evet - hayır ikilemini bugünkü iktidarın sunduğu açık. Yine de referanduma gelmeden önce Meclis'te epeyce tartışıldı. Hatta çesitli partilerden ve bağımsız milletvekillerinden değişikliklere onay veren de var. Çok uzun yıllardır 12 Eylül yasalarını ''içine sindirerek'' kullanmis bir halkız. Birilerinin şu ya da bu değişikliği talep etmesi elbette yerindedir. Hele ki Anayasa'nın değişmesi sancısız mi olacakti?

Değisiklik talebinin -bu haliyle bile- bu iktidardan gelmesi talihsizlik evet, yine de temel bazı köşe taşları olmalı değil mi insanlarin? Ülkenin geleceğini ilgilendiren ve geçmişiyle hesaplaşmayı içeren bir konuda aylardır konuşuluyor. Bazı ortak noktaların ortaya çıkması gerekmez miydi? Yurt dışındaki örneklerde en azından birden fazla cevrelerde ''konsensus'' yani uzlaşma konusu gündemde tutulur. Konsensus denilen de birileri ile başkalarının en azından bir kaç konuda hem fikir olduklarının duygusunu ve söylemini yaratmaktır. Referandumda Anayasa değişikiklerine hayır diyenler ile evet diyenler hangi konularda hemfikirdir. Bunu hiç konuşmuyoruz.

DÜNYANIN SONU DEĞİL...

Her konuda takoz olmaya calışmak yorucu, bir işe de yaramıyor. İş yapan olmak lazım. Zaman hızla geçiyor ve şikayetten, kaygudan başka bir tortu bulamıyoruz ortada. Sonuçta dünyanın sonu olmayan, sizi mücadele etmekten çıkan sonuca bağlı bir vazgeçmeye sürüklemeyecek bir durumdur evet ya da hayır durumu. Ama çeşitli çevrelerin -bütün iyi niyetliliklerine rağmen- hayırları da evetleri de boykotları da sadece genel bir güvensizlik, öfke ve hatta düşmanlık, ille de şiddet ve başıbozukluk ortaya cıkarıyor.

'Koşullar olgun değil, biz de oyunu ya oynamıyoruz, ya da böyle oynuyoruz' deniyor. Böyle her kafadan ayrı bir ses çıkmasının, kaos yaratmaktan öte, en çok da halka güvensizlik, çaresizlik ve tutarsızlık sergilediğini düşünüyorum. Toplumsal dayanışma örnekleri yaratmak yerine, üstelik sol ve 'devrimcilik adına, sadece kendine yeterli olmayı, dışarıda ne olursa olsun, kendimizi toplumdan izole ederek 'bildigimiz doğruyla yaşarız' demenin pratigi sunuluyor gibi geliyor bana.

Bir etrafınıza bakın lütfen, günlerdir duyduğunuz nedir?: 'Keşke 'evet' diyebilseydim', 'Hayır, inadına hayır', 'Ne 'Evet' ne 'Hayır' ne de boykot', 'Ben evet diyecektim ama, boykot yaptım son anda düşüncelerimi', 'Sivil diktaya Hayır!', 'Türkçe de, Lazca da, Ermenice de, Kürtçe de Hayır!', 'Yetmez ama evet', 'Kendine, yani Banayasa'ya Hayir!', 'Şimdilik hayır!', 'Havet!', 'Neden evet olmasın?', 'Göstere göstere hayır!', 'Dövülsem de evet diyecegim!', 'Korkuyorum, açıkça hayır diyemiyorum!', 'Yüz karası Anayasa'dan kurtulmak icin evet!', 'AKP'den kurtulmak için hayır!', 'Hukukun üstünlüğü için Evet!', 'Cumhuriyet için hayır!', 'Oyum mahrem söyleyemem'... Bunlar ve benzerleri sözler uçuşuyor havalarda.

HIRLAR, HARLAR BİRAZ BAHANE, ASIL AMAÇ BİR UZUN HAVA, O DA KISA ÖMÜRLÜ...

Dayatmalar, küsmeler, laf sokuşturmalar, karşılıklı kullanılan olumsuz terminoloji, bütün bunlar birbirinden bağımsız olmayan insanların yaşadığı alanlarda oluyor. Bu gibi insan davranışlarının solu ya da sağı da yok aslında. Bana sorarsanız bu ülkede herkes herkese biraz benziyor. Herkesin 'ne olursa olsun' dediği bir iktidar savaşı da var. Olan ömrünü bu koşullar altında yaşamaya mecbur edilenlere oluyor. Bu siyaset anlayışı mutlaka değişmeli.

Dayatan, dayattığı eğer sizi ikna etmiyorsa sizinle küsen, küsünce de kızmaya ve size kötü söz söylemeye, dışlamaya hak bulan insanlar çıktı ortaya.
Üstelik AKP'de de var bu insanlardan, CHP'de de, sol camialarda da maalesef... Duruşu dürüst, kendisi ile barışık, bugünü anlayan ve gelecekten de umutlu olmaya çalışan birileriyle rastlaşmak zorlaştı. Çünkü anlatıp ikna etmeye değil, evet ya da hayır girdabinda taraf tutmayı ötekine dayatma peşinde çoğu insan.

Camia olmayı aşıp birey olmayı başarmalıyız artık. Evet de desem, hayır da desem beni kategorize etme ve genelleştirme. Dışladığımız kimse de içimizde yaşıyor ve yaşayacak. O da aslında seni dışlıyor. Düşman kardeşleriz sanki hepimiz Böyle olmaz...

Belki de istenen budur...


Oslo, Ağustos 2010

Turnosul.biz


Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.